49 entry daha
  • kanımca oyunun en vurucu kısımları, katli için görevlendirildiğiniz, tapınak şövalyeleriyle bağlantılı olan dokuz hedeften birini öldürdüğünüz zaman dünyadan soyutlandığınız ve maktulle kısa bir konuşma yaptığınız anlardır. bir senaryo nasıl derinlemesine işlenir, hikayenin açık uçları nasıl birbirine bağlanır, nasıl gerçekçi bir karakter portresi çizilir... ubisoft resmen ders vermiş bu oyunda bunlar hakkında.

    --- spoiler ---

    dokuz konuşma (yoksa on mu demeliyim) arasında beni en çok etkileyeni akka kalesi'ndeki son görevde geçeni oldu. bu görevde kurban, o ana kadar işlediğiniz cinayetleri duyup, sıranın kendisine geldiğini anlayan töton şövalyeleri'nin lideri sibrand. görev boyunca öldürülme korkusunun kendisinde yarattığı paranoyaya şahit oluyor, masum insanları sırf karakterimize benzedikleri için öldürdüğünü görüyoruz. en sonunda, saklandığı gemisinde kendisini yakalayıp öldürdüğümüz zaman aramızda şöyle bir diyalog geçiyor;

    -* artık korkmana gerek yok, hayatın sona erdi.
    -* kardeşlerimden* hiç bir şey mi öğrenmedin? neden korktuğumu anlamadın mı?
    - ölmekten korkuyordun ve öldün. artık tanrı'ya yaptıkların için hesap vereceksin. hesap vermekten mi korkuyorsun?
    - tanrı'ya hesap vermekten korkmuyorum. hesap verecek bir tanrı olmadığını bildiğim için korkuyorum. sadece hiçlik var.

    --- spoiler ---

    aynı zamanda oyunun başında, şam'da bir grup muhafızdan kaçarken arka sokaklarda fazladan peşime takılan bir tapınak şövalyesi'nin "gel burayaaaa"* diye bağırması ise, ayrı bir dumur sebebi oldu. oyunda ana hikaye ingilizce ilerlese de "saracen" bayrağı altında birleştirilmiş olan mısır'lılar ve selçuklu türkleri doğrudan türkçe konuşuyor.
726 entry daha
hesabın var mı? giriş yap