28 entry daha
  • not: bu yazı kitap hakkında çok fena spoiler içermektedir. kitap okurken bir arkası yarın tandansı yakalamak, bir cesur ve güzel, bir yalan rüzgarı fırtınasına kapılmak isteyenleri uyarayım; kitabı alın, bulun, buldurun, okuyun. spoilera göz dahi atmayın.

    --- spoiler ---

    dünyayı pipisinin üzerinde dönüyor zanneden bir kral` :henry viii`,

    kocasının her yaptığını sırıtarak karşılayan sabır taşından beter enayi bir kraliçe` :catherine of aragon`,

    kral suratlarına tükürse sevinecek kadar yalakalıkta sınır tanımayan bir soylu soplu eşrafı,

    “ne ingiltere umrumuzda ne fransa, gözümüz henry’nin vereceği ünvanda” mottosunu benimsemiş taş kalpli bir dayı, genelev patroniçesi kılıklı bir anne, tanımlayacak sıfat bulamadığım bir baba bir sarayda toplanırsa üç kardeşin başına nasıl felaketler getirebilir konulu başarılı bir çalışma olmuş. yemedik, içmedik, uyumadık, 3 günde bitirdik 800 küsür sayfayı.

    arkasından sayıp söverken bile mary’nin içten içe anne’i çok sevip korumaya çalışması, biri kraliçe olan üç kardeşin çaresizliğin dibinde yapayalnızken ateşin başında birbirlerine sarılıp beklemeleri, annelerinin kızlarını birer fahişe olarak görmesi, ailelerinin “kızlarımızı nasıl kralın yatağına sokarız?” diye kurdukları tezgahlar, kendi g.tünü kurtarmak için yeğenlerinin idamına evet diyen dayıları, kız bebek doğurunca onu bir kenara atmak yerine hayatının anlamını bulduğunu söyleyen mary’nin annelik hali, kitabı okurken anne’e kızmayı bile imkansızlaştırıyor, bittiğinde sadece üç kardeşe karşı tarifsiz bir acıma hissi kalıyor geriye.

    kitaptaki en çetrefilli karakter ise george’du bana göre. uyuzlar ötesi bir kadınla evlidir, biseksüeldir, saray eşrafından bir erkekle sevgilidir, öz kardeşi anne’le ilişkiye girip ucube bir bebek doğmasına sebep olmuşlardır, şövalyelik ünvanı için her şeyi yapabilecek kapasitede olsa da özellikle karısı hakkında yaptığı esprilerle sempatik, sürekli neşeli olmaya kasan, bastırdığı tüm duyguları ve hiçe sayılmış yaşamıyla ziyan olmuş şirin bir adamdır.

    en saf ve salak görünen mary ise içlerinde en akıllısıdır, başına gelen onca şeyden, kız kardeşi sevgilisi kralı elinden aldıktan sonra bi köşede kaderine razı olup bir lordla evlenmeyi beklemek yerine “mal mülkten bana ne ayol, hayatımın aşkını buldum” diyerek en doğrusunu yapar, sonunda hem kellesini kurtarır, hem de çocuklarını, peynir yapmayı ve tavuk yolmayı öğrenmesi de cabası` :hamarat kadın`. oğluna zorla el koyan, sürekli tehditlerle canından bezdiren, ilk aşık olduğu adamı elinden alan anne’e olan sabrı ve sevgisi takdire şayandır. zaten george’la beraber anne’i gerçekten seven iki kişiden biridir bu sarışın ve sevgi dolu ablamız.

    anne boleyn,- pardon majesteleri kraliçe diyecektim, beni kuleye göndermeden düzeltiyim- allahlık bir kadındır. kendisi iyiydi de çevresi kötüydü, bien sur.
    güzelliğin on para etmez şu bendeki aşk olmasa” sözünü biliyor olsaydı belki de başına bunlar gelmeyecekti, yazık oldu güzelim kadına. ama o da catherine of aragon’a az çektirmemiştir, kadın bataklığın ortasında bi kulede ölmüştür anne yüzünden. majesteleri anne, tarih tekerrürden ibarettir, hiç duymadın mı?

    ek bilgi olarak; anne boleyn sahiden böyle bir beddua etmiş midir bilinmez ama jane seymour gerçekten de anne’in kitapta dilediği gibi oğlunu doğururken ölür, oğlu edward vi. da 16 yaşında ölmüştür.

    henry viii.’i ise kime havale ediyim bilmiyorum. şeyin kopsun inşallah adam. ayrıca bu herifin eric bana ve jonathan rhys meyers ile uzaktan yakından alakası yoktur görünüş olarak. bıngıl bıngıl bir adamdır, şişman, egoist ve morondur. bir kadına aşık olunca uğruna katamaran yaptıran, sıkılınca iftira atıp boynunu vurduran, kuku derdine kilise kuran` :anglikan kilisesi, sanırsamçoklu kişilik bozukluğu`ndan muzdarip bir elemandır. ey taht sen nelere kadirsin.

    son olarak william stafford’dan bahsetmek istiyorum. bu allahına kurban adam her yönüyle ideal erkektir, zekidir, cesurdur, seksidir, süper babadır, anlayışlıdır, her eve lazımdır. öperim kendisini. mucks.

    --- spoiler ---

    üzerine bir de the tudors izleyince sarayın koridorlarında dolaşır gibi hissettiriyor, tavsiye.
112 entry daha
hesabın var mı? giriş yap