136 entry daha
  • son yıllarda türk milliyetçiliğinin aleviliği asimile etme çabalarına örnek tartışmaları içeren başlıktır.

    ben alevi değilim. inancım yok keza. ama bölge inanç tarihi ve teoloji ile ilgileniyorum.

    aleviler bu topraklarda yıllarca dışlanmış, azınlık olan, saklanan bir kesim oldu. seküler cumhuriyet sünni-ideolojik dominanslı osmanlı zulmünü ortadan kaldırdığı için aleviliğe karşı bir tavır almasına rağmen osmanlı rejiminden iyidir denilerek aleviler tarafından benimsendi. bu süreçten sonra ise rejim alevileri asimile etmek için kanlı olaylar dahil bir çok politika uyguladı ancak bu aleviler için daima osmanlı zulmüne kıyasla daha iyi bir alternatifti.

    bunun sonucunda alevilik 1990'lara kadar türkiye'de bir yeraltı kültürü olarak kaldı. ancak 1990'larda irtica tehlikesi ortaya çıkınca derin devlet dediğimiz, mgk-asker eliti aleviler konusunda pragmatik sebeplerle (daha geniş iktidar koalisyonu, en azından islamcı harekete karşı daha çok doğal müttefik) daha açık olmaya başladı. böylece yıllarca kamu kurumlarında önü kesilen alevilere devletin alt tabakalarında yer verilmeye başlandı (nasıl ki bugün tarikatlara veriyor akp). ancak yine de yüksek profillere çıkmalarına izin verilmedi. aleviler devlet gözünde potansiyel tehdit olarak algılanmaya devam etti.

    örneğin askerin oturup izlediği madımak olayı kurcalandığında bir sürü garip şey ortaya çıkıyor. asker neden müdahale etmiyor? komutanlar neden alevi kesimi korumuyor? kimine göre bu olayda kan dökülmesi ülkede alevi hareketi islamcı harekete karşı kışkırtmak, böylece alt kademe olsa da rejim ittifakına alevileri kitlesel güç olarak almaktı.

    böylece derin devlet yükselen islamcı hareketlere karşı alacağı baskıcı politikaları da meşrulaştırabiliyordu. daha doğrusu alevilere "bakın sünniler gelince sizi kesecek, siz askeri rejime daha bağlı olmak zorundasınız" hissiyatını veriliyordu (burada bunun ne derece doğru olduğunu tartışmıyorum tabi, tarafların rasyonalini anlatıyorum).

    bu dönemden itibaren ise öncesinde altında bütün ezilenlerin birleşmeye çalıştığı sol ve radikal solda örgütlenen alevilerin rejime entegrasyon süreci başlıyor. ancak son yıllarda alevilik rejim entegrasyonundan da öte milliyetçilikle asimile edilmeye çalışılıyor. çünkü devlet aklı muhtemelen alevilerin, kürt alevileri üzerinden kürt haklarına sempati duyabilme ihtimalini büyük tehdit olarak görüyor. çünkü bu aleviler bugün özellikle chp'nin de kürt meselesi gibi konularda daha açık fikirli olmasının önünü açan köprü kesimi oluşuturuyor, kürtlerin kriminalize olmasını da azaltıp merkeze çekiyorlar.

    bu sebeple bir sürü dernek vb kurumda aleviliğin özünde işlediği temalar sökülüp yerine türklüğün özü gibi bir hikaye yerleştiriliyor.
    bu da elbette yüzlerce yıl dışlanmış ve güçsüzleştirilmiş hisseden bir çok alevi vatandaş için bir rahatlama fırsatı. çünkü insanlar toplumun zayıf tarafı olmayı istemezler, güçlü olmak isterler. milliyetçi söylemler ile birleşmek ve akp-mhp rejimine karşı daha geniş bir taban ile bir olup sövmek alevilerin bir kesiminin güçlü hissetmesinin de önünü açıyor. çünkü bu ülkede türk milliyetçiliği öylesine kutsal ki bununla kendini bağdaştıranlar kendilerini çelik zırha bürümüş, her dediğinde haklı, her nefret saçmasında arkasına kitle toplayabilen insanlar oluyor.

    böylece yıllarca çeperde hisseden alevilerin bir kesimi merkeze gelmenin tadını çıkarmaya başlıyor. en azından söylemsel olarak. son zamanlarda muhalif taraftaki türk milliyetçiliğinin sekülerleşip islamcı temalara karşı giriştiği büyük agresyon bu çekimi muhakkak hızlandırıyordur. unutmayın ki türk milliyetçiliği son döneme kadar bu ülkede sünnicilik ile çok daha paraleldi. yeni nesillerde din etkisi azaldıkça daha çiğ bir milliyetçilik ortaya çıkmaya başlıyor. bu da aleviler için sünnici hareke kıyasla daha etkileşime girilebilir bir milliyetçilik. hatta bazı kesimleri “bunlar öz türkler” gibi aleviliği yücelten söylemler geliştirmesi gururları okşuyordur. ezilenden yüceye yolculuk.

    işte bu sebeple bir kesim alevi kendilerini nefret edilen, dışlanan, marjinalize edilen alevi kürtlerden ayırarak psikolojik bir rahatlamaya geçiyor. şöyle düşünün, ortamda herkesin dışladığı biri var, onunla takıldığınız zaman sizin de dışlanma ihtimaliniz var. bu sebeple bir kesim insan kendini bu dışlanan kişiden başka bir sebebi olmasa da uzaklaşmayı tercih eder.

    teolojik olarak veya aleviliğin evrimi tarihi olarak girersek konu uzar. ancak şunu belirtelim: alevilik merkezi bir din değildir. yani böyle böyledir diye deklare edecek bir merkezi kurumu yoktur. papası, halifesi, kilisesi yoktur. ocakları ve dedeleri bölgedeki tarihlerini sözel olarak taşır. yazılı değildir. oturmuş bir dini yazan uleması, fıkıha kafa yoranı yoktur.

    tamamen kırsalın, merkezden uzak olanın, özellikle göçerin (bu sebeple hem kürt hem de türkmen olan ve osmanlı vergisiyle, asker vermesi ile uğraşmak istemeyen yaşam tarzlarının uzun yıllar yaşattığı bir pratiğin) heterodoks inançlar bütünüdür. bir köydeki alevilik ile bir başka köydeki alevilik bile bu sebeple tarihsel olarak bir değildir. farklı pratikler ve ritüelleri vardır. çeşitli nüans farkları vardır. dersim'deki aleviler hayvanlara daha bir kutsaliyet atfedebilir mesela.

    tarih boyunca bu coğrafyada merkez ideoloji ve getirdiği dini inançlara karşı örgütlenen mistik, tolerant, uç bölgelerin ürettiği inançların dominant din olan islam kategorisine göre örgütlenmesidir.

    bundan da öte, aleviliği oluşturan öğeler içerisinde hiçbir zaman milliyetçi bir söylem olmamıştır. mistik, sufi ekolden gelen kapsayıcı bir tarikat olması bağlamında çoğulcudur. bu sebeple de zaten babai isyanlarından, şeyh bedrettin'e kadar anadolu'da ezilen bütün kesimlerin hareketleri kızılbaşlığın öncülü olmuştur. kızılbaş ideolojisi osmanlı merkezi otoritesine karşı mesihçi bir "kurtuluş" ideolojisi olarak anadolu'da ezilen kesimlerin inancı olarak bugünlere gelmiştir. kapıların açılması, şaha gitmek vs bir kurtuluş ideolojisinin sembolüdür. zaten bu sebeple mesihçi değerlerle paralelleri güçlü olan devrimci radikal sol onlarca yıl alevilerin kolay bütünleştiği bir kimlik olmuştur. keza devrimcilik de modern çağın kurtuluş ideolojisidir (yani bir yezid düzeni var, bu düzeni değiştirip kurtulacağız).

    alevilik türklüğün özü falan değildir. türklüğün özü diye bir şey yoktur, çünkü bir sürü farklı türki kavim ve kültür vardır. tek tip bir türk kültürü de yoktur zaten.

    alevilik inancında dava "yoldur". yol ise bir etnik kimliğe özel değildir.

    ancak elbette sünni heterodoksinin düşmanlaştırdığı orta asya toplumlarından gelen göçer kültürünü ve inançlarını da içerisine entegre etmiştir. bu bağlamda türki kültürlerin inanç ve pratikleri alevi kültüründe önemli bir yer edinmiştir.

    islam bölgede tengrizm, zerdüştlük, yezidilik, kabbalizm, hristiyan mistisizmi (gnostisizm) gibi dinleri baskı altına alınca doğal olarak alevilik farklı kesimlerin yeni heterodoksisi haline gelmiştir.

    mesela benzer bir durum suriye'de nusayrilerde de var. nusayriler ekseriyeti ile bölgede tarihsel olarak hristiyan toplumların yaşadığı yerlerden çıkıyor. sünni baskısı altında dağlara kaçıp kendini gizleyen ezoterik bir yapıya bürünüyor. biz bugün biliyoruz ki bu inanç içerisinde eski hristiyanlıktan kalma bir sürü pratik de var. yani yeni gelen islamı tam olarak benimseyememiş levantenlerin kendi sentezlerini üretmesi gibi.

    kapatırken tekrar şuna değinmek istiyorum: benim bir inancım yok. ancak yüzyıllarca toleransın, ilerlemenin, birlikte yaşamın, açık fikirliliğin inancına evrilmiş olarak alevilik değerini despotik, nefret dolu, ayrıştırıcı devlettapar türk milliyetçiliğine yedirmek çok büyük bir yazık olur. alevilik direnişin inancı olmuştur, farklılığı kabul etmenin inancı olmuştur. devlete sorgusuz sualsiz tapan köleleşmiş kitlelerin davası olmamıştır. dışarından bitiremedikleri bu kültürü içeriden yozlaştırıyorlar. umarım aleviler bu ülkede çeşitliliğin çimentosu olmaya devam ederler.
74 entry daha
hesabın var mı? giriş yap