5 entry daha
  • psikanalitik yaklaşım'ın başat terapi tandansı olmasının ardından baş gösteren, çıkarımların her daim doğru olmayacağını kanıtlayan gerçekte var olmayan bir olayı varmış gibi kabul eden zihin oyunu.

    freud'un görüşlerinin çok ses getirmesiyle beraber psikanaliz, psikoterapi açısından bilinen ilk kuramsal yaklaşım olmuştur. özellikle geleneksel ilk akım kuramlara baktığımızda ya psikanalitik yaklaşımdan etkilendiklerini yahut onu eleştirerek geliştikleri görülür. kuramın uygulayıcılarının insan doğası hakkında öncül kabul ettikleri bazı genel kuralları bulunmaktadır. bunun en başında da kuramsal temelin ayrı bir parçası olan ve yine freud tarafından dile getirilen psikoseksüel gelişim kuramı çerçevesinde, çocukluk yaşantılarının patolojinin nedeni olduğu varsayımı bulunmaktadır. bu nedenle psikanalistler, patoloji sezdikleri, gördükleri vakit bireyin çocukluk yaşantılarını eşelemeye başlarlar.

    insan açısından çocukluk yaşantılarını gerçekçi bir biçimde anımsamak kolay bir mesele değildir. bize başkalarınca anlatılanlardan yahut zihnimizde yaratılan kırıntıları parça parça toparlamaktan daha fazla yapılabilecek bir seçenek yoktur. yine geleneksel psikanaliz'de bu nedenle hipnoz yöntemi de kullanılır. gerek hipnoz anında gerekse parça parça getirilen anılarda analist, travma içeren bir yaşantı arar. bunu o denli aleni, bazen zorlayarak yapar ki birey sanki gizli bir bölmede mutlaka travma olayının bulunduğunu zanneder. onu bulmak adına gerçek olmayan ancak gerçek olmadığını bilmediği anılar üretir. zira zihin "mutlaka orada bir şey var" diye diretir. diretmelerin, bazen analistin zorlamalarının neticesinde gerçekte yaşanmayan bir anı ortaya çıkabilir.

    yapılan çalışmalar, çocukluktaki travma yaşantılarının göz ardı edilmeyecek bir kısmının sahte anı olduğunu göstermektedir. sahte anıya maruz kalanlar, analistlerini memnun etmek adına, kendilerindeki bozukluğu temellendirmek adına, mutlaka çocukluk yaşantılarında olan bir şeylerin varlığına inandıkları için bu anıyı yarattıklarından bahsederler. sahte anı yaratılınca, birey bunun sahte olduğunun farkında olmaz. gerçekten yaşanmış olarak kabul eder. gerçekten yaşanmış olarak kabul etmesi de semptomları açısından bazen iyileştirici, plasebo etkisi gösterebilir.

    hipnoz esnasında canlanan anıların da gerçekliği şüphe duyulması gereken bir durumdur. hipnozun "kesinlikle gerçek" olan olayların anımsanmasında "şüphesiz geçerli" bir yöntem olduğundan bahsetmek mümkün değildir. günümüzdeki analistler, ki kendilerine psikodinamik psikanalistler demek mümkündür, sahte anı sendromunun farkında olduklarından ötürü anılara daha temkinli yaklaşmakta ve sahte dahi olsa bahsedilen anıya dair günümüzdeki izler üzerine daha fazla yoğunlaşmaktadırlar.

    anının gerçekten yaşanıp yaşanmadığı hususuna şüpheyle yaklaşmak, üretilebilecek bir anı olabileceği şerhini akılda tutmak ve bahsedilen anının (gerçek yahut sahte), günümüzdeki bireyi nasıl etkilediğini sorgulamak daha makul ve anlamlı bir tercih olarak görünmektedir.

    diğer açılan bir başlıktaki adıyla; (bkz: false memory syndrome).

    edit: imla, ek ve ifade düzenleme.
hesabın var mı? giriş yap