23 entry daha
  • 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya fuarlarında çeşitli sigara üretim makineleri sergilendi. sanayinin işin içine girmesiyle beraber, çok yüksek miktarlarda sigaranın üretilmesine sebep oldu.

    o zamana kadar sigara içmek isteyen insanlar libiritos adı verilen kağıtları kitapçılardan alıyor, kıyılmış tütünlerini onunla sarıyorlardı. sternberg 1834 yılında yazdığı kitabında bu durumdan şöyle bahseder, “genellikle ispanyollar kâğıt purocuklar, yani tütünün tek bir üst yaprağa değil, kâğıda sarıldığı purolar içer. biz nasıl yanımızda tütün ve pipo taşıyorsak, ispanyol da yanında kıyılmış tütün taşır, gerekli puro kâğıdını ise, oradaki kitapçıların bu amaçla sattığı zarif cep kitaplarında bulur. tütün içmek isteyen kişi cep kitabından bir yaprak koparır ve tütünün etrafına sarar, höylece purosunu kendi eliyle hazırlamış olur.”

    makinelerin yaygınlaşmasıyla üretim maliyetleride oldukça düştü ve hazır sarılmış sigaralar özellikle alt sınıflarda yaygınlaşmaya başladı.

    bu dönemde sigaralar içinde yüzlercesi bulunan gösterişsiz kartonlarda mağazalara gönderiliyor, alıcılar tane hesabıyla alıyorlardı. bu nedenle de her tiryakinin sigaralarını taşıyacağı bir tabakaya ihtiyacı oluştu.

    18. yüzyılda enfiye kutularında olduğu gibi tabakaların da yalnızca işlevsel değil sembolik bir anlamı vardı. altından, gümüşten tabakalar olduğu gibi nikelden yapılma basit tabakalar da vardı ve bunlar sahibinin toplumsal statüsü hakkında fikir veriyorlardı.

    bu tabakalardan en kıymetlilerinden biri, ulu önderin kullandığı altın kaplama sigara tabakası bugün halaskargazi caddesi üzerindeki atatürk müzesi’nde sergilenmektedir.

    tarihsel kaynağına değindikten sonra bugüne dönelim. artık bu güzel nesneyi çevrenizde görmeniz pek mümkün olmuyor. öncesinde bahsedildiği gibi paketlerin görünüşünden rahatsız olup kullanmaya başlayan bir azınlık var. bir de kendisi elle sardığı tütünü koymak için kullananlar var. tabaka, piponun kaderini paylaşarak küçük bir zümrenin kullandığı, geçmişe ait stereotip karakterlerin aksesuarı haline geliyor.

    bu yazıyı yazarken en büyük kaynağım olan detlef bluhm, tütün içmek ve acelesi olmak birbirine zıt şeylerdir diyor. ıtalo svevo, “gerçek tütün tiryakisi tütün içerken başka hiçbir şey yapmaz.” der. bundan 200 yıl öncesine gittiğimizde daha birçok alıntıdan bahsetmek mümkün fakat sıkmak istemiyorum.

    tütün eskiden bir ritüel halinde sohbetin, düşüncenin motifiydi. bir pipoyu öylesine yakamazdınız. puro içmek için rahat bir koltuğa, tok bir mideye ve en az bir saate ihtiyacınız olurdu. çünkü kıymetli tütünün zevkini ve büyüleyici dumanını ancak bu şekilde fark edebilirdiniz.

    karl alexander von gleichen-russwurrn, henüz 1914 yılında sigara hakkında şu vurucu cümleleri sarfediyor, “sigara modern yaşamın bir simgesidir. sigara insanı dinlendirmez, derin düşüncelere gark etmez, ciddi bir sohbete eşlik etmek istemez. insanı uyarır sigara ama akla gelen düşünce alev alıncaya kadar söner gider. bir şey yapmayan ellerin hafif meşgalesi olarak, kısa ziyaretlere bir rahatlık havası verir ve zaman başka bir şey sunulmasına elvermediğinde, konuksever bir evin simgesi işlevini görür.”

    bu bağlamda sayın okurlar, sevgili romalılar; tabaka kullanınız. hayatınızın hızlı akışına inat, sigara sarmayı öğrenininiz. balzac’ın, camus’un, svevo’nun tütün hakkındaki bahislerini anlatma fırsatım olsa gerçek tütün kültürü ve zevkinden ne kadar uzak olduğumuzu ve benim neden “tabaka kullanın” dediğimi çok daha iyi anlarsınız. hatta tabakayıda bir kenara koyar kendinize pipo aramaya başlarsınız.

    tütünden zevk almak zahmet ister. bu zahmete katlanın. fabrikasyon beş para etmez sigaranızdan çıkan sabit dumanı söndürün ve kendi sardığınız eğri büğrü sigaranın kıvrımlı dumanını seyredin. tütünü hayatınıza uydurmayın. onun yavaş, dingin haleti ruhiyesine siz uyun.
hesabın var mı? giriş yap