128 entry daha
  • prologue
    almanca'da tok bir erkek sesi hafif tondan konuşmaya başlayıp birden sesini yükselttiğinde coşuyorum ben, 'jeanny quit living on dreams..'* diye yırtınasım geliyor. fakat müzikte -bildiğim- kendi dillerinde tek bir ballad yapabilmiş bu güzel insanlar, iyi film yapmakta bu kadar tutuk değiller.
    --------------
    (pespembe yatak sahnesi)
    "küçük göğüslü, koca popolu da olsan; ışık iyi ayarlandığında bir natalie portman tatlılığında görünebilirsin"den de "sevgilinle birlikteyken, cilveleşirken, birbirinize 'beni sevmiyorsun' veya 'ya ben ölürsem?' diye takılırkenki o sonsuz mutlu zamanlar sandığından da önemli"den de daha fazla şeyler söylüyor bu film.
    --- spoiler ---
    'kader' açısından filme yaklaşmaya çalışırsak; hikaye lola'nın hikayesi ve kaderi lola belirliyor. 3 farklı durumda da hikayenin sonu, manni ile lola'nın tesadüfler karşısında gösterdikleri ya da göstermedikleri öfke'ye göre ve şansa inanıp inanmamalarına göre değişiyor. belirleyiciler şans ve öfke.
    serefsizim bir cinnet her seyi halleder çığlıkları filmin dinamikliğine tam uymuş.

    ilk bölümdeki abartılı bir öfke gösteriyor babasının ofisinde ve şansına tam inanmıyor lola hanım kızımız. manni de öyle. '20 dakika sonra geleceğim' diyen kız arkadaşına güvenmiyor. sonunda lola ölürken yatakta sorgulamalar başlıyor. 'beni seviyor musun?' -tabii gizli soru, seviyorsan neden beklemedin?-
    ikinci bölüm; ne yapmak istediğini bilen bir kadın var fakat bu sefer de hayatı, olması gerekenden fazla ciddiye alıyor. tüm her şeyi riske edecek kadar. herkesin gözü önünde silah çekmesi yakalanmadan çıkması zaten bir mucize. lakin yeterince cömert olmayan hayat, o şansı verirken manni'nin hayatını alıyor. 'ben ölsem ne yapardın?' yeni hikayemizde lola, buna izin vermeyecektir.
    üçüncü ve son bölüm ise, lolamız bir şeyler başarabileceğine olan inancını yitirmiyor ve şansına güveniyor. parası ve kıyafeti uygunsuz olduğu halde giriyor kumarhaneye ve kazanıyor. lola'nın bu şansı, paralel evrende manni'nin şansını da döndürüyor ve film -nispeten- mutlu sonlanıyor.

    lola'nın yolda karşılaştığı insanların hayatını, fotoğraf kareleri olarak gördüğümüz bölümler ise*, hayatın sonsuz olasılıkları karşısında insanın kendi kaderini belirleyebilme yeteneğinin bahse değmeyecek kadar az olduğunu vurguluyor.
    yönetmenin -benim anladığım kadarıyla- film boyunca vurguladığı şey şu: bu karmaşık dünyada hiç fark etmediğiniz halde birbirinizle paralel yaşıyorsunuz ve sonsuz anlamsızlık ve olasılıkta hepiniz eşitsiniz. daha anlamlı bir hayat için, öfkeyle değil ama inançla, şansınıza da güvenerek yolunuza devam edin, elinizden fazla bir şeyler gelmese, hayatın getirileri karşısında sadece figüran olsanız dahi.
    --- spoiler ---

    epilogue
    keşke, her şey o pespembe yatak sahnesindeki gibi olsa. zira sürekli koşuyorsun, öfkeyle ve inançla koşuyorsun; gayene ulaştığını hissettiğinde; yüzünde, hayatın sana oynadığı bu kötü oyunun sonrasıdaki şaşkınlık ve elinde ne yapacağını hiç hiç bilmediğin bir çanta kalıyor.
90 entry daha
hesabın var mı? giriş yap