3 entry daha
  • kivircik saclarindan sen suclusun giovanni!

    diye baslamak istiyorum, her seyden once. sonra bir de gelir benim kivirciklarima iltifat eder, onlarla oynar. ben de zaten asil, onden asil sizinkiler, dedim, ne diyeyim. kac saattir sapsal sapsal dolaniyorum etkisinde, bir muzikal deha oldugu suphe goturmez ancak konserleri bir baska oluyor. yani hangi ara ben aglamaya basladim, hangi ara gozyasim kurudu, hicbir konserde duygularim bu kadar kolay bosalmamisti. eger denk gelir de kendisini canli dinleme firsatini elde ederseniz illa ki ellerini gorebileceginiz bir yere oturun. piyano severlerin ozellikle de kacirmamasini tavsiye ederim. ben sansli ciktim, en on siradan agzim acik izleyebildim kendisini, biletimi alan dusunceli insan sagolsun.

    kendi agzindan kendi hakkinda duyduklarimiz:

    kafasindaki muzikten bir cadi olarak bahsediyor ve bu cadi onunla surekli konusuyormus. o derece ki bazen hayatini ele gecirerek insan iliskilerini filan bile etkiliyormus (gulumseyerek). cadi son zamanlarda senfonik takilmak istedigi icin son projelerini yapmis ornegin. evinde piyanosu yok. zaten evi dedigimiz yer de got kadar bir studyo daire imis. italya'da 1 milyon klasik muzik albumu satmis ve populerligin tavanini yapmis adamin kucuk bir yerde yasamasinin parayla bir alakasi yok tabii. baska bir seyler var bu adamda. neyse. ancak kendi piyanosunun olmamasinin sebebini soyle acikliyor: bestelerinin hepsini kafasinda yaziyormus. parca parca her seyi yerine oturtuyormus, oncelikle kafasinda, bu cadi sayesinde. daha sonra her sey yerine oturduktan, bir parca onun kafasinda tam olarak netlestikten sonra notalari kagida dokuyor sonra da caliyormus. piyano ile beste yapmanin parmaklarin mekanik aliskanligindan etkilendigini ve verimsiz oldugunu dusundugu icin piyano ile beste yapmiyor, evinde de piyano bulundurmuyormus. adamin her sey kafasinda bitiyor yani.

    efem. panik ataktan muzdarip, panik ataklar yasiyormus. zaten ilk panik atagini yasadigi zaman, iki sene once milan'daki evinin onunde, ambulansta bir yandan hastaneye giderken kendini rahatlatmak icin bir melodi dusunmeye, yogun korkuyla basa cikmaya calismaya cabalamis, sonucunda da panic isimli parcasinin temelleri atilmis, melodileri kafasinda belirmis. ayni zamanda anksiyete problemleri var. anksiyetik (var mi turkce'de boyle bir kelime?) anlarinda rahatlayabilmek icin aria'yi yapmis. soyle bahsetti kendisinden: ben cok kirilgan, hassas (fragile) bir insanim; bunun benim bir zayifligim degil de asil benim guclu yonum oldugunun ayrimina vardim bir suredir ve artik boyle dusunuyor, asil bundan beslenmeye calisiyorum.

    bes sene once new york'a gelmis. blue notes ile calmis olmasinin sebebi onun blue notes'u secmis olmasi degil, asil basvurdugu onca yerden sadece blue notes'un ona yanit vermesiymis, pek jazz temelli olmasa da.

    kendisinin agzindan olmayan ve hakkinda ogrendigim bir baska sey de muzigin disinda bir de kendisi felsefe okumus. bitirme tezi ise "cagdas fizik'te bosluk" uzerine imis. konserlerine kot pantolonla cikiyor. kocaman bonus siyah kivircik kafasi ve kemik gozluklari var. pek sevecen bir insan. sahnedeki enerjisi (butun anksiyetesiyle beraber) inanilmaz ancak gercek hayatta da cok sevecen birisi, kendisi ile ettigimiz kisa sohbetten anladigim kadariyla. hem sahnede, hem disarida surekli gulumseyen bir insan kendisi, bir de onu gozlemledim. kirilganligini kucaklamis, o da onu guclu kilmis. dehasibolgillerden ve kivircikgillerden ozel bir insan. daha da bir ayri hayraniyim.

    not: kesinlikle kirk yasinda gostermiyor. sanirsin 30 belki en fazla 35 yasinda.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap