21 entry daha
  • arkadaş bu "filmi" de izleyip "x'e dönderme var, çok pis propoganda yapıyolar yeea" diyen insanların ben aklına şaşayım. film açık ve net bir şekilde speciesism'i, yani türcülüğü eleştirmekte, hatta insanın bu zayıflığını itin götüne sokmakta.

    ayrıca matrix serisi zaten zihin felsefesini sorgulattırır ziyadesiyle, ama the second renaissance zihin felsefesi ile hak kavramını da sorgulamamıza sebep oluyor.

    sadece ama sadece insanlığın aç gözlülüğünü, doyumsuzluğunu ve konu kişisel ve kollektif çıkarları olduğunda ne kadar ahlaksız olabileceğini eleştirmekte. o ilk suçu işleyip idam edilen robota herhangi bir insanmış gibi ceza verilseydi mesela, acaba makineler ayaklanacaklar mıydı?

    bir de bence piyasa ekonomisinin ne kadar gerzekçe bir şey olduğunu da eleştiriyor film. dikkat ederseniz makineler üretime geçip de insan şirketleri teker teker iflas etmeye, hisseleri düşmeye başlayınca bütün hükümetler topyekün savaş açıyorlar makinelere, ambargo koymaya çalışıyorlar. burada da aslında şirketlerin dünya siyasetinde ne kadar etkili olduğunu görüyoruz.

    ve ayrıca evet, filmde makineler kesinlikle mazlum gösteriliyor, başlarda hiçbir kötü niyetleri olmadan hareket eden bu zihinsel varlıklar insanların, bizzat insanların onların yaşama haklarını ellerinden almaya çalışmalarıyla karşı saldırıya geçiyorlar. sen gidip gökyüzünü karartırsan, adamlar tabi ki senin bedeninden faydalanacaklar. buna köleleştirme veya kötülük yapma değil, bariz bir şekilde rasyonellik denir...

    hem insanları da alıp çile çektirmiyorlar, sen uyuyorsun, bir rüya görüyorsun. makinelerin iyi niyetini the architect'in ünlü neo diyalogunda ilk matrix'in tam bir cennet olduğunu tasvir etmesiyle de anlıyoruz. makineler insanlar için her şeyi düşünmüşler aslında. ama yine şerefsiz mal insan ırkı güzelliği kabullenemediği için mimar matrix'i tekrar yapılandırmak zorunda kalıyor...

    animatrix değil de, bence the second renaissance matrix'in öz hikayesini anlatmaktadır. üç filmin vurdulu kırdılı patlamalı çatlamalı sahneleri bölümleri dışında hep merak ettiğimiz, "tamam ama nasıl oldu acaba" diye düşündüğümüz ve morpheus'un sadece azıcık bahsedip bıraktığı, ağza bir parmak bal çaldığı o gerçek hikayeyi anlatıyor. hem de kusursuz bir şekilde anlatıyor. müzikleriyle, çizgilerinin ayrıntılarıyla, seslendirmesiyle, her şeyiyle...

    tamam kabul ediyorum, terminatör biraz var, ama burada makineler skynet gibi tek elden kontrol edilen "robotlar" değiller. hepsi birer birey, bunu da unutmamamız lazım, arada farklar çok. ghost in the shell de sadece matrix'in filmlerde anlatılan hikayesi ile benziyor,

    bu gerekçelerden dolayı the second renaissance kendi türü içinde dahi orjinal bir yapıttır.

    matrix üçlemesi olmasaydı da sadece the second renaissance film olarak çekilseydi nasıl olurdu diye düşünürüm bazen. ama elbette aslında böyle olması çok daha iyi, çünkü bir filmde başrol oyuncusu olması lazım, bir macera olması lazım ki insanlar sıkılmadan izleyebilsinler, yani bir gişe kaygısı oluyor illa ki. ama böyle animasyon olunca böyle bir kaygı da pek güdülmüyor, ortaya sadece nefis bir hikayeyi kusursuzca anlatabilme kaygısı çıkıyor...

    izlerken göz yaşlarınızı tutamayabilirsiniz. türünüzden tiksinebilirsiniz...
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap