21 entry daha
  • 2. dünya savaşının yaşanmışlık ihtimali olan bir diğer kesiti. schindler's list, the pianist falan, tadı o ayar ama insanın ciğerini o kadar delmeden benzer hissi veren bir film. la vita e bella'ya ise daha uzak bir tatta..

    o acıların 3-5 kişilik şahitliği, çocuk gözünden verildiğinden, film kendini uslu bir hüzünle seyrettiriyor. uslu ve masum bir hüzün. en önemli farkı bu sanırım.

    klişe var mı, pek tabii ki. hem de sürüsüne bereket. yine de hikayenin aktarılmasında kullanılan ama 2. dünya savaşına, hele de toplama kamplarına dair hangi film olursa olsun, klişe içerecektir herhalde. bizim ekran karşısında götümüzü yaya yaya "bunu da bi sefer kullanmayın be kardeşim" diyeceğimiz her bir şey, o zamanlarda boku çıkarılana kadar, hatta içindeki insanlık sonsuz eğrisinde seyreltilerek yapılmıştır ne de olsa. bir film misyon taşısın demiyorum ama "toplama kampı acılarını, insanlık acılarını çok gördük, hadi bırakın bunları, şimdi de 2 nazi subayının mutlu sona eremeyen aşkının hikayesi çekilsin" diyen adamdan duş jeli yapıp watsons'a ucuza bırakasım gelebilir. gelir evet.

    ha ne diyodum, pardon. güzel, izlenesi, insanlık dersi çıkarılası; hatta insanlık parantezinde statü, çocukluk ve büyümek(!) üzerine, bilinçli ve saptırılmış tarih oluşturulmasına dair düşünülecek küçük ama ağır çapalar atıyor insanın beynine.

    --- spoiler ---

    bruno, çalışma kampına giden ormanlık yolda hep elinde bir oyuncakla koşarak shmuel'a gider. o yolda oynadığı son oyuncağı da, tel örgünün altından geçebilmek için yanında taşıdığı kürektir. kamera koşan oğlana sabit, iki yanından ağaçlar akarken, o küreği tahta uçağı gibi havaya kaldırarak, oynayarak taşıması, kalp atışlarını hızlandırır.

    bir de shmuel'i zaman makinesiyle bir çalışma kampına gidip, oradan öylece alıp filme koyduklarını düşünüyorum.

    --- spoiler ---
279 entry daha
hesabın var mı? giriş yap