4 entry daha
  • yazık, post-modernitenin yunan trajedilerine el atması ile, trajedi var olduğu şeyden başka birşeye dönüşüyor. tiyatroda çok değişik bir hastalık var, artık atlantik'in öteği tarafından bir etki avrupa kıtasını eline geçiriyor ve deneysel olacağım çabası ile yüksek edebiyatı, tiyatroyu, sanatı yok ediyor. aslında var olan bir alt kademeye de geçirmek değil, tamamen manasızlaştırarak yok etmek. kanı, kafesi, çığlıkları trajedinin görsel-sözsel anlatımından uzaklaştırıp manasız ışık oyunlarına dönüştürerek yok etmek, şehir tiyatroları'nda eşçincelliği ve çıplaklığı görsel olarak kullanmaktan çok daha büyük bir cesarettir bu. sen teiresias'ın eline bir kaset çalar verip kontrabas ile etrafta koşturup daha sonra da pentheus'u "ah çok seksi, çok seksi" lafları ile ortada koşturup cadmus'un en ufak bir esamesi okunmazsa işte o zaman "yeni yorumun" sınırlarından uzaklaşmış olursun. oyundaki oyunculuk müthiş, oyuncuların hakkını yememek lazım. hele dionysus'u canlandıran ali mert yavuzcan kendini aşmış. sahne tasarımı güzel, valentin codoi başarılı bir iş yapmış (o jinekoloji muayene masaları hariç). fakat düzenleme ve yönetmenliği üstlenen mihai maniutu'ya bir çift sözüm var. tamam kardeşim romanya'nın çılgın baskıcı geçmişinde yetişmiş olabilirsin, ab'nin kollarının üzerinde gezmesi ve globalleşme ile kendinden geçmiş olabilirsin ama dur, burada dur ve öğrendiğin gibi yap şu işi.

    (bkz: bakkhai)
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap