2 entry daha
  • derdim bu söylemin taşıdığı tehlike ile.

    eğer "herkes aynıdır. farklıyım diyen bölüyordur. farklılıktan bahseden bölüyordur" dersek, bu zaten yüzyıllardır söyleniyordu. toplum bölünmesin diye protestanları yakalayıp öldürdü katolikler. ondan önce toplum bölünmesin diye hristiyanlar yahudiler tarafındna öldürülmüştü. toplumu bölen paganlar cadı diye yakıldı. toplumu "erkek değiliz" diye bölen kadınlar utanmadan oy hakkı isteyince hapse atıldı. maksat herkesin birlik, bütünlük içinde yaşaması, toplumun bölünmemesi idi her defasında.

    yani demem o ki zaten hali hazırda her toplum toplum mevcut tanımla son derece"bölünmüş". sorun insanların farklılıklarının olması değil, sorun insanların farklılıklarından dolayı düşmanlık görmesi. engellemeye çalışılan şey, komşusu kiliseye giderken kendisi budaya gönül vermiş adamın bu yönelimin saklamak zorunda olması. dini, dili, cinsiyeti, teninin rengi, evinde pişen yemeği farklı olan bir insanın bu durumundan dolayı iş, aş bulmakta, sokakta yürümekte zorlanmaması isteniyor.

    dolayısıyla, kusura bakmayın ama -medya insanların "biz"den farklı olduğunu söylemesin, insanlar kendi hayatlarını, neye inandıklarını, nasıl konuştuklarını "biz"imle paylaşmasın- diyorsak bu söylediğimizin yirmibirinci yüzyıla özgü yepyeni bir şey olduğunu nereden çıkardık?

    mesela bakın nazilere, toplumu öyle ırkla dille dinle bölmediler. tek yürekti hepsi. işte yirmibirinci yüzyıla yakışan tavır, bir bütünlük bir yekparelik.
    halbuki günümüzün britanya toplumu dile dine saygı diye diye, millete farklı dinler, diller, kültürler için tolerans göstere göstere, bin parçaya bölünmüş, uygarlığın yüzkarası olmuş çıkmıştır.

    bakınız türkiye'de en resmi düzeyde, kanun düzeyinde "yabancı" diye bahsedildi gayrimüslim vatandaşlardan. devletin özbeöz vatandaşı, ülkenin meclisinde "yabancı" diye anıldı. bu uygulama değil de bunu işaret eden mi bölüyor yani toplumu? türkiyede azınlıkların vakiflarının yaşadığı sorunlar ortada, mal mülk edinmeleri bile kısıtlı. dahası, türkiye adı "welat" diye bir çocuğu sınırdan sokmadı. adınız william ise sorun yok ama. yani netice ne, sünni türk heteroseksüel ve erkek değilseniz, muhakkak mağdursunuz bu ülkede.

    ama bizim derdimiz birinin mağdur olmasıyla değil, mağrudiyeti işaret edip şu güzel ortamı bozanlarla öyle mi?
    bunları ifade ederseniz, al işte dil dediniz din dediniz ırk dediniz yine böldünüz toplumu.

    **** bilmamkaç paragraftır yaptığım bu "bölücülük"te bu "herkes seninle aynı değil" de amaç şu: farklı hayat biçimleri olan toplulukların, bu farklılıkları yüzünden mağdur olmasını nasıl engelleriz?*****

    şu sıralar dünyada "eğitim kurumlarında göçebe topluluklara (çingeneler, bazı irlandalılar) nasıl göçebeliğe uygun eğitim veririz" şeklinde projelerden tutun da "işyerlerinde etnik çeşitliliği nasıl garanti ederiz"e kadar binbir çeşit proje dönüyor insanların dışlanmasını engellemek için.

    zira fark ettik ki, insanları açıkça bir özelliklerinden dolayı dışlarsanız, o özellik birden bire sembol oluyor. zaten toplumda çoğunlukta olmadığı için mağduriyet yaşayan, zaten x olduğu için sorun yaşayan adam üzerine bir de herhangi başka bir sıkıntı bindi mi, işinden, sınıfından, yani evet "alt yapı"dan dolayı yaşadığı tüm sorunları da x yüzünden dışlanmasına bağlıyor. eşitlik talebinden uzaklaşıp "beni x yüzünden ezdiniz, öcümü almalıyım"e dönüşüyor olay ve insanlar bu sefer x adına başkalarını mağdur etmeye başlıyorlar.

    işin komiği, daha dün x yüzünden o topluluğu mağdur eden et kafalılar, bütün bu olaylara yol açan dingiller, dün yedikleri hurmalar bugün dönüp kendilerini tırmalamaya başlayınca bile hala sorunun kendi tavırlarından doğduğunu anlamıyorlar. bu sefer bütün nedensellikten, sebep sonuç bağlantısından kopuyorlar. "yahu biz x olan insanları dışladık, mağdur ettik, adamlar da böyle patladı" diye düşünemiyorlar.

    ne diyorlar peki onun yerine, "bak görün mü, x hakikaten kötü bir şey demek ki. beni mağdur ediyor" a varıyorlar. x'i iyice dışlamaya başlıyorlar. hatta mağdur ettikleri insan sayısını arttırıp, "x ezilmesin, sorunların kaynağı x'in ezilmesiydi" diyeni de "nee sen x kötüdür demedin, demek ki beni mağdur etmeye çalışıyorsun" diye ezmeye başlıyorlar.
    bu iyice tepki doğuruyor.... ve kısırdöngü oluşuyor. x kimi zaman dil oluyor, kimi zaman din oluyor, kimi zaman cinsiyet oluyor, kimi zaman ten rengi oluyor, mezhep oluyor... ve bu döngü her toplumda, her coğrafyada her tarihte aynı işliyor.

    x ne olursa olsun, eğer insanlardan x olduklarını gizlemelerini, aksi halde mağdur olacaklarını kabullenmelerini beklersek, o toplum bir süre sonra patlıyor. tüm bu çabalar bu tür patlamaları engellemek için.

    neticede insanların önemsediği x değil yani, dışlanmak, ezilmek, mağdur edilmek.

    ****
    ****
    ****

    toplumu diniyle diliyle bölmek insanlara "senin dinin yanlış, dilinse kötü. benim dinimden benim dilimden değilsen de öyleymiş gibi davran. yoksa mağdur olursun" diyerek olur.

    "toplumu diliyle diniyle bölmeyelim, herkes coğunluk mensubuymuş gibi davransın" dediğiniz annda, o çok arzuladığımız "nerede bu adam" diye aradığınız cehennem korkusuyla değil de kendi ahlakı öyle dedi diye hırsızlıktan kaçan adam da "bölücü" olmuş oluyor bu arada. zira allaha inanmam diyen adam, onun bu sözünü yayınlayan gazete de toplumumuzun dinine uymuyor, toplumu bölüyor olur.

    yani neticede ulaşmak istediğim nokta şu:

    farklılığın gizlenmesini talep etmek toplumu bütünleştirmek değildir.

    ve eğer insanların "biz"im dinimizden, "biz"im dilimizden, bizim aile yapımızdan bizim yeme içme biçimimizden farklı olabileceğini görmek-göstermek bölmek ise, ben bölücünün öde gideniyim. her dönem farklı bir bölücülük yapıyorum, bu aralarsa britanya hükümetine türkçe bilen vatandaşlarına türkçe desteği vermesi için yardımcı olarak, mermerler gibi asil duran bu krallığımızı parçık pinçik ediyorum.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap