6 entry daha
  • bir sempozyumda hocanın biri işlevselliğini tanımlarken tefrik-i tedrisat demişti de garipsemiştim yıllar önce. ulus devletin hükümranlığının objesi olmak, tek tiplilik, birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, en temel dinamiğimizdi çünkü. aynı düşünmeliydik, aynı hayatları yaşamalıydık. o yüzden de aynı bilgileri öğrenmemiz gerekliydi. zaten eğitim dediğin statikonun istediği düşünceyle seni beni eğip bükmesinden başka bişey değildi ki. tanım da öyle; "kalıcı izli istendik davranış değişikliği" kim neyi istiyorsa onu dayatır, adına kültürel miras denir, ulusun felsefesi denir, bulunur bişeyler, bir kulp bul ver gaz empoze işte. bu teorinin pratikte karşılığı ne oldu? dayatılan tek tipçilik, kutuplaşmalara, hizplere yol açmadı mı?

    tarihsel zaman çok önemli, yurdun bağımsızlığı tehlikedeyken bittabi eğitim geri plana atılabilir. eğitim de tevhidi sağlayarak milli birliği korumak amaçlanabilir. anlaşılır gerekçeler. ama ne zamana kadar? savaş biter, az bir zaman geçer. yeter.

    eşyanın tabiatı böyle, birleştirirsen ayrılır, ayırırsan birleşir. oysa zorunlu olmasa, herkes dilediği eğitimi almakta özgür bırakılsa, kimse eğitim yuvalarını kale, kalemleri kılıç olarak görmeyecekti. birleşeceğimiz alanken eğitim, işte tam da orda başladı ayrılık. bunun gün gün, olay olay yaşandığı yakın tarihin en başat konularından. biliyorsunuz. etkisiyle de değişen siyaset ve ülkenin genel seyri. farklı düşüncenin zenginlik olduğu içerikli tiradlar daha yeni yeni. eskiler bunu bilmez bak.

    şimdi hocanın tefrika benzetmesi çok daha farklı, çok daha acı.
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap