38 entry daha
  • bir pazar akşamı romcom'u. beklenti düşük gidilecek, iki gülünecek, üç "oeeaahh" çekilecek bir film en nihayetinde. ancak dikkate nazır bir kaç nokta var ki, böylesine bir filmden beklenmeyecek kadar derine iniyor aslında, dipten dipten vuruyor:

    --- spoiler ---

    - emma, yani natalie ablamız, erken yaşta babasını kaybediyor ve annesi ve kız kardeşiyle kalıyor. emma babasının cenazesine ashton, yani adam'ı, çağırırken "this stupid thing" diye bahsediyor. emma bir yerde umursamıyor ölümü, sallamaz gözüküyor, seremoniler ona göre değil. ama sandığından daha derinden etkileniyor. emma için zaten hiç bir şey sonsuza kadar sürmezdi, "insanlar sonsuza kadar beraber olmak için yaratılmamıştı" (kamptaki son sözler), ölümle beraber emma'nın inanışı daha da sağlamlaşıyor ve adam'a "şansın varsa bir daha beni görmezsin" diyor.

    - emma bağlanmaktan için için korkuyor çünkü hep kendisine yetmiş/yetmesi gerekmiş. birinin onun için bir şey yapmasına ne tahammülü ne toleransı var. biri onun için bir şey yaparsa kendi amaçsız kalacak zira. emma'nın en iyi bildiği "kendi başına varolmak". emma başkasına ne ihtiyaç duymak ne dayanmak istiyor. onu da birine güvenmek zorunda kalarak yaparsa "panic on board". ya o güvendiği giderse/ölürse? herşey bitebilir her an. emma gardını indirmiyor yani hiç bir şekilde. hep o "mükemmel" addedilen adaylara bir kusur buluyor.

    - emma bir takım sevgi dışavurumlarını "cheesy" buluyor, çiçek almak, regl cd'si, bunlar emma için uzak durulası, küçümsenesi şeyler. emma "alışmak" istemiyor, rahat olmak, kendini kaptırmak. "bunlar biter üzülürüm" diyor emma. kaçıyor.

    - emma bir de sadece kendi için değil, annesi için güçlü olmak zorunda. annesiyle yaptıkları araba yolculuğunda "it's ok" diyor annesi, "you can get hurt". yani "sal emmacım" diyor. bones'ı da örnek verip, "en güzel yattığın adamla ol" diyor. bir yerde salvation veriyor, salıveriyor emma'yı.

    - emma'nın kız kardeşi, bağlanmaktan, devamlılıktan korkmayan, daha halkayı tamamlayan bir tip. emma ona hep sahip çıkıyor, hem de çok farklı olduğunu biliyor. emma mümkün değil "ben onu çok seviyorum" diyemez. "özledim" zor diyor. adama fiziken bile yaklaşması insanlık için küçük, kendi için büyük adım en son sahnede.

    - adam ise kötü/çocuk babasını görerek büyümüş iyi kalpli bir insan. "babası gibi" olmak istemiyor, öyle de değil. ama erkeklerde sık görülen bir tip de değil. zira "no strings attached, hadi ne istiyorsan yap" denilen bir erkeğin bu yakışıklılıkla bu kadar sadık kalması namümkün. küçük yaştan ilgi gördüğü için şımarık ve bencil olabiliyor böyleleri. ruhen de bu kadar "undamaged" kalması imkansız. o yüzden adam'a diyeceklerimiz sınırlı.

    - film aslında çok da gerçekçi. ve belki emma ile adam'ın ilişkisi bir çoğumuzunkinden samimi. yatakta iyi anlaşıyorlar öncelikle. olmazsa çok kötü, olursa bir minimum teşkil edecek bir durum. kafaları iyi anlaşıyor, ki bu daha elzem. ve aralarındaki pürüzleri de giderdiklerinde (emma'nın arızalı halleri ve adam'ın da biraz sahip çıkma cesareti göstermesi) mükemmel oluyorlar, emma "dinozor yavrusu gibi" götürüyor kahvaltıyı..

    --- spoiler ---

    velhasıl pazar akşamı düşüncelere gark etmiş romcom'dur. no strings attached.
93 entry daha
hesabın var mı? giriş yap