72 entry daha
  • daha izlerken bile kendi içimde yaşadığım hesaplaşma ve sonrasında yaptığım sıcağı sıcağına değerlendirme neticesinde söylemeliyim ki, oldukça yüksek beklentiyle gitmiş olmama rağmen beğenmekle kalmayıp şimdiye kadarki en iyi x-men filmi olduğuna kanaat getirmiş bulunduğum yapım.

    bundan sonrası spoyler.

    --- spoiler ---

    yaş kaç olursa olsun iflah olmaz bir nerd olduğunu böyle bir filmi izlerken aralıklarla orgazm çığlığı atıyor ve gözlerin nemleniyorsa daha iyi anlıyorsun arkadaş.

    evvela bize x2 gibi bir güzelliği yaşatmış bryan singer insanına en derin sevgi, selam ve sitemlerimi ileterek başlıyorum. hala anlayabilmiş değilim, sen mis gibi seriyi bırakıp git ucube bir superman filmi yap, hem superman'in hem x-men'in ocağına incir ağacı dik. yine de bu filmle kendini tekrardan -ve fazlasıyla- affettirdi, ellerine sağlık!

    bir çr okuru olarak x-men'in sinemaya uyarlanacağını ilk duyduğumda da en fazla endişe ettiğim husus, çizgi-romanlarda büyük yeri olan grup kapışmalarının beyazperdede nasıl duracağıydı. en büyük grup halinde kapışmayı üçüncü x-men filminde izledik ve bilen bilir, karakter çokluğundan o kadar yüksek beklentiyle gitmiştik ve sonuç koca bir hayal kırıklığıydı. bu filmde o denli büyük bir kapışma yaşanmasa da havok, beast vs.azazel, banshee vs.angel, magneto vs.sebastian shaw ile gayet güzel kotarılmış dövüş sahneleri. bir artı puan yazalım burdan evvela.

    atonement'tan beri takip ettiğim james mcavoy ve adını ilk kez duyduğum michael fassbender, professor x ve magneto rollerindeki performanslarıyla filmi sürüklüyor. filmin ilk kısmında erik'in, ikinci kısmındaysa charles'ın karizması aşmış durumda. finalde ise bu iki lider ruhlu adam karşı karşıya geliyor ve kaçınılmaz sonuç, nasıl sonlanacağını bilsek de malum sahnede gözleri dolmayan bizden değildir. yine de söylemem gerekir ki, açılış ve kapanış sekansları onunla yapılmış olmasına rağmen filmde xavier kadar ağırlığı olmayan magneto şov yapmış resmen. öyle ki yırtık dondan fırlar gibi ekibe katılıyor ve bir anda charles ile birlikte grubun lideri oluyor, düşünün öyle bir lider havası var herifte. ve nihayetinde erik'in içindeki iyiliğin farkında olan charles'ın oynadığı kumar ters tepiyor, erik -yorumlayana göre değişir- ruhunu, charles bacaklarını, her ikisi de en iyi arkadaşını kaybediyor. erik'in çanak anten ayarı sahnesinde charles ile olan diyaloğu ve ikisinin de gözünden bir damla yaş düşmesi, finalde ise sektirdiği kurşun charles'a isabet ettiğinde yanına ilk koşanın yine erik olması ve orda yaptıkları veda konuşması ikilinin öne çıkan sahnelerinden. strip club'daki geyiği de unutmamalı. velhasıl, adamımsın charles! ancak ne yazık ki, evet, erik haklı beyler.

    ekibin geri kalanına gelirsek:

    yegane insan karakterimiz moira da görece kısa rolünde oldukça iyiydi. üstelik filmin yarısına kadar kendisinin wicker park'tan hastası olduğum rose byrne olduğunu farkedemedim. charles ile olan ilişkileri havada kalmış bir miktar, ama olsun. canım benim.

    hank mccoy'u özhakiki first class zamanlarındaki gibi insan halinde görmek güzeldi, ancak çizgi-romandaki dombili hank yerine odtü elektrik mühendisliği 1.sınıf öğrencisi hank sanki olmamış gibi bir miktar. beast dönüşümünden sonraki makyajı da fragmanlarda gördüğüm ve korktuğum kadar kötü değildi, sonlara doğru üçüncü filmdeki yaşını başını almış hank mccoy tadını yakaladım az da olsa. ayrıca orijinal first class'ın tek üyesi olarak filmdeki yerinin ayrı bir anlamı vardı.

    havok da yine erken dönem öğrencilerden olmakla birlikte, orijinal beşliye sonradan katılmış bir karakter. gerçi yanında bir polaris görmek isterdi şu deli gönül, ama filmdeki olmuş karakterlerden denebilir. cyclops'a da ufak bir gönderme olsaydı keşke diye geçirdimse de içimden, sağlık olsun, böyle de güzel olmuş havok abimiz.

    mystique ile charles'ın çocukluk arkadaşı olması tuhaftı biraz, sonraki -önceki?- x-men filmlerinde bu duruma gönderme yapılmamış olması, üstelik mystique'in ilk filmde charles'ı neredeyse öldürmesi bu durumla çelişiyor sanki ama özellikle filmin ilk yarısındaki ikili diyalogları iyiydi. mystique'in magneto'ya kesik olduğu ezelden bilinen bir gerçek zaten, anlaşılan prequel ile ilk x-men üçlemesi arasında geçen sürede ondan umudu kesip azazel ile mercimeği fırına vermiş ve sonuç malum, nightcrawler.

    banshee en sevdiğim x-men karakterlerinden, nihayet çizgili kanatlarıyla beyazperdede görmek memnun etti beni. gerçi çizgi-romanlardaki irlandalı ağır abi modundan ergen triplerine terfi etmiş ama olsun, finalde çılgın attığı sahneleri salya akıtarak izledim. kendisinin de yine first class olmasa da takıma storm, colossus ve wolverine ile birlikte gelen üçüncü nesil -erken dönem- diyebileceğimiz karakterlerden olması filmi kendi adıma çekici kılan bir başka unsur.

    darwin'i çabuk harcadılar be ya.

    emma frost'un filmde olması ayrı bir orgazm sebebi olmakla beraber direktman wolverine filmiyle çelişen bir durum yaratmış. gerçi anladığım kadarıyla devamlılıkta ilk iki filmi temel alıyor first class, ve fakat son iki filmden de izlere rastlamak mümkün(farz-ı misal erik'in mystique'e mavi halindeyken iltifat etmesi ve mükemmel olduğunu söylemesi direktman üçüncü filmde mystique "insana" dönüştükten hemen sonra sarfettiği "halbuki ne kadar güzeldin" cümlesine gönderme). genel anlamda başarılı olmakla birlikte wolverine filmindeki emma frost'un kristal hali daha başarılıydı sanki.

    azazel süper olmuş, jason flemyng üstadı the league of extraordinary gentlemen'dan sonra tekrar bir çr uyarlamasında izlemek güzeldi. oğlu nightcrawler'ın iki filmdir hissedilen boşluğunu fazlasıyla doldurdu. beast tarafından bi güzel hacamat edildi ancak, sağlık olsun.

    riptide zayıf bir yan karakter olarak kalmış, iki hareketiyle filme damgasını vursa da magneto tarafından kolayca harcandı.

    wasp'ı neden angel yapmışlar lan. zaten üçüncü filmde ağzına sıçılmış bir angel karakteri mevcut halihazırda? neyse, güzel hatundu vesselam.

    sebastian shaw rolünde kevin bacon, ikinci filmdeki stryker'a yaklaşan bir performans sergilemiş - almancasına ayrıca hasta oldum. onun da ölümü fazla kolay oldu sanki ama magneto'nun hem en nefret ettiği insan olup hem de ona birçok konuda akıl hocalığı yapmış olması takdire şayan. güzel de planı vardı, ters tepmese iyiydi fakat padawan'ı erik meşaleyi başarıyla taşıyacak. rahat uyu sebastian, seni orospu çocuğu.

    veee wolverine! göründüğü bir dakikalık sahnede filmi sus pus izlemekte olan tüm salonu kahkahaya boğdu, pek güzeldi. ilk wolverine filmini affediyor, ikincisini hasretle bekliyoruz bub.

    soundtrack'e de ayrı bir parantez açmak lazım, şimdiye kadarki x-men filmleri arasında şüphesiz ki en başarılı ve en gaz soundtrack idi. henry jackman'a kocaman bir alkış!

    son olarak, izlediğim en iyi x-men idi, evet. bitince ikincisi ne zaman gelir diye düşünür -ve umut ederken- yakaladım kendimi, ancak her ne kadar başta james mcavoy ve michael fassbender'ı özleyeceksem de sanırım first class'tan yeni bir üçleme çıkarmamaları, tadında bırakmaları en doğrusu.

    diye düşünüyorum.

    --- spoiler ---
157 entry daha
hesabın var mı? giriş yap