81 entry daha
  • bir önceki x-men uyarlamalarını da seyretmiştim ve yine sıkılmadan, "bu ne lan" demeden izlemiştim. hatta çoğu kişinin aksine origins literatüründen wolverine filmini de çok kötü bulmamıştım ama bu filmde farklı olan bir şey var.

    önceki x-men uyarlamalarına göre daha az aksiyon sunuyor ve filmin süresi uzun tutulduğundan bu bir handikap olarak görünüyor. ne de olsa benjamin button'un garip hikayesini çözme çabasında değiliz veya akıl oyunları yapıp saatlerce çözmeye çalışmamamız gereken bir kurgu olmaması gerekir karşımızda. x-men bu. felsefesi var, ama haydi itiraf edelim bu evrene dalan çoğu kişi sunduğu aksiyon nedeniyle büyüsüne kapılıyor. farklılık her daim prim yapıyor çünkü. farklı güçler, farklı düşünceler ve bunların cafcaflı bir şekilde karşı karşıya gelip çatışması. allah allah kontesi kim sikti durumu x men evreninde çok da yok. ama sadece bir sahneden örnek vererek bu filmdeki farklılığı anlamak mümkün.

    charles xavier ile erik lensherr bir sahnede karşılıklı oturmaktadır. vatan, millet, dünya üzerine konuşurlar. ne olacak bu memleketin hali diye sormaktadırlar. tabi bu diyarlarda rakı sofrasında olur bu iş ama x-men evreninde muhabbet, satranç tahtasının üzerinde durduğu sehpa başında yapılır.
    işte bu anda çok şık bir konuşma geçer aralarında. (bahsettiğim sahne fragmanların sonunda da mevcut. ama filmin bütünlüğü içerisinde çok anlamlı)

    "beni çok iyi dinle dostum" der charles sesi titreyerek, "shaw'ı öldürmek sana huzur (peace) getirmeyecek". sesi titrer çünkü karşısındaki adamın gücünün farkındadır. tepesi attığında neler yapabilceğinin de. o sesteki titremesiyle james mcavoy o sahneyi hissettirir.

    ardından topun başına erik geçer ve "peace was never an option [barış hiç bir zaman bir seçenek olmadı]" der. sinirli, kararlı, astığım astık kestiğim kestik bir tonda söyler, karşısındakinin korkusunu haksız çıkarmaz. tabi burada sahnenin anlamlı olmasında gözünü sevdiğiminin ingilizcesideki "peace" kelimesinin hem huzur hem de barış anlamına gelmesinin de payı var. kanımca senaristler bu sahnede bu kelimeyi 2 farklı kişinin ağzından 2 farklı anlamda vermişler. biri (huzur) charles xavier ile tanımlanır, diğeri (barış) erik lensherr'in hiç de inanmadığı bir kavramı betimler. farklılık buradadır işte. yaşarsınız o sahneyi. çizgi romanı okurken aldığınız zevkle eşdeğer.

    bize de bu sahne üzerine şapka çıkartmak kalır. beyin kıvrımlarınıza selam yolluyorum sevgili senaristler.
148 entry daha
hesabın var mı? giriş yap