• savaş malzemeleri her an elimizin altında tutğumuz sıradan malzemelerdir. bir kitap, bir ayakkabı bir dürbün savaş malzemesi olabilir. sözlükte yazdığım savaş malzemelerini okumuş olsa gerek, bay mengus birgün gelip bana "saruman sen bardak altlığından bir savaş malzemesi yapamazsın" dedi. damarıma bastı, beni gazladı. hakaretler edip benimle dalga geçti. ben her ne kadar "bak bay mengus ben artık savaş malzemeleri üretmek istemiyorum. fikirlerimi insanlık adına kullanmaktan yanayım, tüm dünya savaşa hayır çığlıkları atarken ben aksini yapamam. ben de bundan sonra savaş karşıtıyım, izninle kullanılmış demlik poşetleri yakıt olarak kullanan tıraş makinesi projem üzerinde çalışmak istiyorum" dedimse de kendisi inatla beni kışkırttı. "iddiaya girdik yaparım diyordun yapamadın. bana yemek ısmarlayacaksın." dedi. ne diyebilirdim ki? yenilmiştim, kaybetmiştim, aşağılanmıştım, gururum incinmişti. yine de sözümde durmam gerekirdi. kalktık gittik yemeğe.

    yenildi içildi. ben ulan nasıl öderiz bu hesabı diye kara kara düşünüp bir çorbayı zor içerken bay mengus'un yedikçe yiyesi geldi. ocağıma incir ağacı dikti. sesimi çıkartmadım. hesabı ödedikten sonra "haydi" dedim "gel bari üstüne karga'da iki tek atalım cila olsun" bir güzel içildi edildi. biralar su gibi aktı, çerezler yenildi. ben elimi bile sürmezken bay mengus bütün fındıkları, tuzlu fıstıkları götürdü, beyaz leblebileri bıraktı. "hesabı bölüşelim" dedi, yok dedim bu gece benden herşey. ayrılırken "e hadi madem görüşürüz" diyip elini uzattı, sıkmadım elini. "aa darılmaca yok ama" diyince, elimi omzuna koydum aman, dedim ne darılması olur mu öyle şey? gülümsedi, ben de zoraki gülümsedim. döndüm arkamı, yürüdüm gittim.

    yazık ki bay mengus karganın tuvaletine yollandığında benim çaktırmadan birasının altındaki bardak altlığını değiştirdiğimi göremedi, bilemedi. oysa ben o bardak altlığını günler öncesinden zakkum bitkisinin o bakla şeklindeki meyvesiyle birlikte kaynatmış tüm zehrini ona emdirmiştim. bira bardağı terleyip yapıştıkça bay mengus parmaklarını o bardak altlığına bastırdı hatta bir ara eline alıp önünü arkasını inceledi "bunun üzerindeki kız ne de güzelmiş" falan dedi. sonra da o elleriyle fındığı fıstığı avuçladı yaladı yuttu. ulan bu adam yemekte de sadece çorba içti neden kuru yemiş yemiyor acaba da demedi. ah mengus, saruman neden yesin ki senin o zehirli ellerinle avuçladığın yemişleri? bilmez misin ki allah teâlâ zakkumun ismini zikrederek şöyle buyurmaktadır: "şüphesiz zakkum ağacı günahkârların cehennemdeki yiyecekleridir. zakkum ağacı erimiş maden gibidir. insanların karnında tıpkı sıcak suyun kaynaması gibi kaynar" (ed-duhan, 44/43-46). "ikram olarak bu mu daha hayırlıdır? yoksa, zakkum ağacı mı? şüphesiz biz onu, zalimler için bir bela kıldık. o, cehennemin dibinden çıkan bir ağaçtır. onun tomurcukları şeytanların başları gibidir. cehennemlikler bunlardan yerler ve karınlarını bunlarla doyururlar. sonra onlara, zakkum ağacının üzerine içecekleri, kaynar su karıştırılmış içkiler verilir" (es-saffât, 37, 62-67) "sonra siz, ey doğru yoldan sapan ve hakkı yalanlayanlar! siz, cehennemde mutlaka zakkum ağacından yiyeceksiniz. karınlarınızı onunla dolduracaksınız. üzerine de susuz devenin içişi gibi kaynar su içeceksiniz" (el-vakıa, 56/51-55).

    ahahahahahahah who's laughing now bay mengus who's laughing now?
    (bkz: entrye ani serpistirmek)
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap