115 entry daha
  • filmin hangi filmlerden esinlendiği hatta hangi filmlerden çalıntı yaptığı çokça yazılmış. konusu bir yerlerden mi çalıntı bilmiyorum. bunu bilmeden de önyargısız izlemek istedim filmi ve bu şekilde değerlendirmek istiyorum. ama şöyle bir detay varmış filmle ilgili, bilgilendirmek istedim. the clonus horror filminin yönetmeni robert s. fiveson patent hakları ihlali sebebiyle the island filminin yapımcılarına dava açmış ve iki film arasındaki 100 benzer noktayı delil olarak göstermiş. fakat dava daha da büyümeden dreamworks robert s. fiveson ile açıklanmayan bir bedel üzerinden anlaşma sağlamış.

    film harika başlıyor ama nedense işin içine aksiyon serpildikçe basitleşiyor ve battıkça batıyor. bu kadar güzel bir konuyu neden böyle harcamışlar akıl sır erdiremedim. sanki filmin konusu ilk olarak akıllarında şimşek gibi çakmış ve mükemmel bir film olabileceğini düşünmüşler ama sonra filmi çekerken sıkılmışlar da kendilerini aksiyona vermişler gibi olmuş. küçükken kardeşimle action man'lar ile oynarken aynısı yaşanırdı bizde de. adamları rollerine uygun giydirirdik ve iyilerle kötülerin rollerini belirlerdik. sonra mekanı tasarlardık minderlerle, kutularla, battaniyeyle falan. harika bir film çekmeye başlardık oyuncaklarla ama en fazla 15-20 dakika sonra sıkılıp ortalığı dağıtmaya başlardık. uçan tekmeler, roketler, yıkılan binalar birbirine girerdi. bu filmde de aynısı olmuş, bilmem ne kadar anlatabildim.

    insanların hayatlarını uzatabilmek için para karşılığı kendilerini klonlatması ve başlarına bir hastalık geldiğinde bu klonlardan organ nakli yaparak kendi ömrünü uzatması karşılığında klonun hayatını sonlandırması gerçekten harika işlenebilecek bir konu. üzerinde biraz daha detaylı ve adamakıllı düşünebilselermiş mükemmel bir film olabilirmiş. aşırı merak uyandırarak izleyiciyi peşinden sürükleyen film, kovalamaca başlar başlamaz çekiciliğini her geçen dakika daha da yitirerek bir noktadan sonra "ne zaman bitecek?" dedirtiyor izleyene.

    --- spoiler ---

    seyircide tekrar merak uyandırdığı nokta ise merrick'in istemeden yarattığı beyni çok çabuk gelişebilen akıllı klonlar (echo serisi ve ondan itibaren üretilenler) ve yine istemeden başarmış olduğu asıl kişiden klona kopyalanabilen hatıra transferi. hatta sadece hatıra değil, çizim yeteneği, motorsiklet tutkusu, konuşma aksanı ve hatta hangi kadın tipinden hoşlandığı bile aktarılabilmiş klona. film ilgisini kaybeden seyirciyi işte bu noktada yakalayabilir ve bambaşka yerlere gidebilirdi ama ne hikmetse bu merak uyandırıcı bilgilerden sonra yine dakikalarca süren amansız kovalamaca sahneleri ile baş başa kalıyoruz.

    --- spoiler ---

    merrick'in üzerinden doktorlara yapılan tanrı kompleksi eleştirisi ve göndermesi gerçekten güzel değinilmiş bir nokta olmuş. "ayrıca bu merrick dallamasının gözü dönmemiş olsaydı klonlar üzerinden organ nakli olayını bırakıp, hatıra kopyalama ve depolama gibi daha temiz işlere yatırım yapabilir, temiz temiz namuslu bir işten parasını kazanabilirdi ama olmadı maalesef" diye de düşünmedim değil.

    scarlett johansson rolüne hazırlanırken eminim ki çok detaylı bir şekilde ve defalarca 5. element'teki leeloo'yu * izleyip sindirmiş iyice. filmdeki bütün mimikleri ve hareketleri aynı onun gibiydi. los angeles'a ilk geldikleri dakikalarda da jordan 2-delta'nın bir mağazanın vitrininde sponsorunu (yani bir bakıma kendisini) görüp izlediği siyah beyaz reklam tahmin ettiğim gibi gerçek hayatta scarlett johansson'ın oynadığı bir reklammış. film için özel olarak çekilmemiş.

    filmdeki los angeles sahneleri detroit'te çekilmiş. detroit'in tanınmış mekanlarının üstü de detroit olduğu anlaşılmasın diye bilgisayar teknolojisi ile futuristik tasarımlı binalar ile kaplanmış.

    filmde kapıları açmak için kullanılan üç girişli anahtar gerçekte griffin powermate marka usb ses kontrol aygıtıymış. mac bilgisayarlar için ses seviyesini kontrol etmek için kullanılıyormuş.

    değinmeden geçemeyeceğim, sanırım bir filmde senaryoya sıkıştırılmış en zorlama sevişme sahnesiydi bu filmde izlediğim. sırf sevişme sahnesi de olsun diye konmuş.

    film bittikten sonra aklımda kalan iki diyalog da steve buscemi'nin ağzından çıkmış repliklerdi: ilki, lincoln 6-echo'nun tanrı kim? sorusuna "hani bir şeyi çok istediğinde gözlerini yumar ve birine seslenirsin ya... işte tanrı dileğini umursamayan kişidir" diye cevap vermesiydi. ikincisi ise klonları otomobiliyle tren istasyonuna götürürken gerçek hayat ile ilgili öğütler verdiği sırada "pekala dinleyin. bu dünyada çok yeni olduğunuzu biliyorum ama burada geçerli olan tek bir gerçek vardır. o da kredi kartını asla bir kadına teslim etmemen gerektiğidir" demesiydi.

    imdb: 6.8/10 (117,862 votes)
    75/100
63 entry daha
hesabın var mı? giriş yap