187 entry daha
  • alev alatlı, işkenceci adlı kitabında, türkiye'de insanların devlet görevlileriyle takışmaktan ziyade, otoriteye yaranma eğiliminde olduklarını ifade eder. (bkz: türkiye'deki eğitim sistemi /#27697219)

    böyle bir tavrın insanın insanlığına ve karakterine vuracağı darbenin büyük olacağı malum. ama konunun bu yönü bir yana, böyle bir tavır ne kadar işlevseldir? yani devlet otoritesine yaranmak, yaranan için sonuç itibariyle ne denli işe yarar? güçlü ile güçsüzün ilişkisinde, güçsüzün şirin ve zararsız görünmeye çalışması akıbeti konusunda ne denli belirleyici olabilir?

    dilek güven'in cumhuriyet dönemi azınlık politikaları ve stratejileri bağlamında 6-7 eylül olayları adlı doktora tezinde 6-7 eylül (1955) olaylarından aktardığı bir anekdot, bu konuda bir fikir verebilir:

    --- alıntı ---

    "beyoğlu'nda evimizin köşesinde bir fırın vardı. sahibi aslında arnavuttu ama rumca konuştuğu için ve ortodoks olduğu için herkes onu rum zannederdi. karşımızda ise bir karakol vardı. bu adam pasta ve çöreklerini hiçbir zaman ertesi güne bırakmazdı. her akşam fırını kapattıktan sonra arta kalanları karakoldaki polislere verirdi. o gün, iki kişi fırının camlarını aşağı indirince hemen komisere gitti. komiser ona şöyle cevap vermiş: 'hiçbir şey yapamam, ben bugün polis değil türküm.' garip, ama bu cevap o günlerde polislerden sıkça duyulurdu."

    --- alıntı sonu ---

    kaynak: güven, dilek. 2005. cumhuriyet dönemi azınlık politikaları ve stratejileri bağlamında 6-7 eylül olayları. istanbul: iletişim. 33-34.

    tema:
    (bkz: tarih/@derinsular)
877 entry daha
hesabın var mı? giriş yap