• dün başıma gelmesiyle bu sikik dünyada iyi niyet üretgecimi kökünden dinamitlemiş olay. oysa ne güzel başlamıştı her şey.

    sevgilimle bir pazar günü tanışmıştım. o cumartesi gecesi bir rüya görmüştüm. bir kadın vardı beni beklediğini söyleyen. saatlerce o kadını gördüm rüyamda. neden hiç dışarı çıkmadığımı sorup, onu bulamadığım için sitem ediyordu bana. o dönemler psikolojik olarak içe kapanık olduğum bir dönemdi. ben de bilinçaltım eve kapanmamam, dışarı çıkıp kafamı dağıtmam için oyun oynuyor sanmıştım. ama yine de mucizevi bir şey bekleyen umutlarla o gün erkenden dışarı çıktım. kadıköy vapurunda sigara içmenin yasak olmadığı dönemdi. çay sigara ile martıları izledim. ama aklımda hep rüyamdaki kız vardı. rüyamı makaramda sararken tadını aldığım şey, daha önce böyle içimi lezzetli gelmemiş sigara çay ikilisinden başka bir şey değildi. martılar, denizin o enfes görüntüsü, sabahın serin güzelliği; mükemmel bir fotoğrafta düşüncelere dalmış bir adamın dalgınlığının öne çıktığı bir temada, puslar içinde arka fonda eriyip gitmişti.

    kadıköy'e varınca herkes çıkışa yöneldi. vapur karaya yaklaşıyordu ağır ağır. hepimiz ayakta dikilmiş, vapurun halatlarının bağlanmasını bekliyorduk. o ara vapur karaya biraz sert vurdu. önümdeki kız tam düşmek üzere iken araya, can havliyle ve güçlü erkek kolumla kavradım. kızın korkudan çığlıkları rıhtımın her yanından duyulmuştu adeta. tehlike geçince önce korkudan biraz çömeldi. muhtemelen dizlerinin bağı çözülmüştü. sonra yanına geçtim. elinden tutup karaya beraber geçtik. ardından kız bana döndü. sarı siyah saçlarının gölgesinde kaybolmuş yüzü ortaya çıkınca aralandığında saçları, beni dümdüz eden gerçekle karşılaşmıştım. rüyamda gördüğüm kızdı. bu mucizevi şey için çok şaşırmıştım. şaşkınlığım yüzüme vurmuş olacak ki, kız korkusunu ve minnettarlığını unutup bana n'olduğunu sordu. ona cevap veremedim ilk başta. dilimi yutmuş gibiydim. bu sefer de o beni aldı ve içeri götürüp bir banka oturttu. o esnada düşündüğüm şey, rüyada beni beklediğini söylerken onu kurtarmam için mi diyordu yoksa doğru kişi olduğu için mi söylüyordu. uzun süredir sevmeye ve sevilmeye açtım. o gece rüyamda ona aşık olmuştum.

    oturduk. çantasından çıkardığı suyu verdi. bir yudum içtim. sonra "tiksinmez misin benden" diye sordum. "hayatımı kurtardın" dedi. gülümserken gamzeleri çok tatlı görünüyordu. tıpkı rüyamdaki gibiydi. onu rüyamda gördüğümü söyledim. neden erkenden çıktığımı, kahvaltı için neden alakasızca sabahın köründe avcılar'dan kadıköy'e geldiğimi bilmediğimi söyledim. tüm bu saçmalıklar ve mucizeler kümesi, ikimiz de kadere inanmasak da bir şekilde bizi birbirimize bağlamıştı.

    kahvaltıyı beraber yaptık. tatlı bir sohbetle deniz kenarında uzun bir kahvaltıydı. konuştukça birbirimizde çok şey bulduk. sanki 40 yıldır tanışıyorduk. istanbul'da yalnız yaşıyordu. ben de yalnız yaşıyordum. 6 ay içinde birlikte yaşamaya karar verdik. 6 ay sonra bana taşındı. birbirimizin hayatlarına karışmıştık.

    ilişkimizin 2. yılı idi. gece bir rüya görmüştüm. rüyamda sevgilime kahvaltı hazırlayıp yatağına götürüyordum. o da teşekkür etmek için beni yanına çekip öptükten sonra kulağıma bir şey söylüyordu. ne söylediğini duyamıyordum rüyamda. ama kendimi dışardan görünce şaşkınlık ve mutlulukla enfes bir yüz ifadesine bürünüyordum. rüyanın tesiri ile kalkmıştım. sabahın erken vakitleri idi. kahvaltı hazırlamıştım. bahçeden de bir gül koparıp yastığının üstüne, burnunun dibine koymuştum. nedendir bilmem, o an gözlerini açmıştı. çiçekleri görünce tatlı bir gülümsedi önce. sonra da kollarını açıp sarıldı bana. kahvaltısını ederken onu izlemiştim hayranlıkla. beni öpmek için sürekli kahvaltısını bölüyordu. kahvaltısını bitirdikten sonra ortalığı toplamıştım. yanına yatmamı istemişti. beni baştan çıkarıp daha önce olmadığı kadar ateşli bir şekilde sevişmişti benle. normalde dikkat ederdik ama bu defa içine boşalmamı istemişti. öylesine ateşliydi ki, aklımı almıştı ve dediğini yapmıştım. nedenini sorduğumda bana artık gerek kalmadığını söyledi. "neden" dedim. "hamileyim" dedi. belli belirsiz, ne diyeceğimi merak eden hafif bir tebessüm vardı. gözlerini ayırmıyordu ama çok da ciddiydi. sanki olması gereken buymuş gibi kanıksamıştı, baba olacağıma daha çok sevinmiş gibi de bana bir şey lütfetmiş olmanın hazzını yaşadığını hissettirmişti bana. rüyamda duyamadığım şey sanırım buydu. mucizevi bir şeydi ama mucizevi şekilde hem şaşırtmış hem de şaşırtmamıştı. garip bir histi. yüzümüz birbirimize dönük uzun bir süre birbirimizi izledik öylece. sonra bir daha seviştik. bir kutlama gibiydi bu sevişme. neredeyse akşama kadar hiç çıkmadık yataktan. hayaller kurduk, birbirimizi baştan çıkardık ve defalarca seviştik.

    her şey çok güzeldi. hamileliğin 5. ayından sonrası sıkıntılı geçti. çok sık doktora gitmek zorunda kaldı. en yakın arkadaşımın işi onun işine yakın olduğundan sevgilimi alıyor, hastane de yakınlarında olduğundan beraber gidiyorlar ve akşam da sevgilimi eve bırakıyordu. ben gelene kadar eve, yemeği de hazırlamış oluyorlardı. hamileliğin 6. ayını kutlamak için en yakın arkadaşıma bir yemek ayarlayacağımı söylemiştim. normalde işten geç çıktığımdan sevgilimi işten almasını ve oyalamasını rica ettim arkadaşıma. ama arkadaşım için de sürpriz olmalıydı bu kutlama. çünkü 1 aydır hastane işleri onu da yormuştu. o gün işten erken çıkmıştım. eve gelip özenle bir masa hazırlamıştım. sevgilimle arkadaşımın eve gelmesine yakın vakitte şirketten aradılar. bir kaza olduğunu, şantiyede yaralılar olduğundan derhal gitmem gerektiğini söylediler. telaşla evden çıkmıştım. şirketten bir arkadaşı arayıp yaralıların durumlarını öğrenince daha da bi kötü olmuştum. o ara yemek, arkadaşım, sevgilim, aklımdan çıkmıştı. arkadaşım beni aradı. hazırlıklar tamam mı diye sordu. durumu anlattım, gelemeyeceğimi söyledim. "siz kutlayın" dedim. eve vardıklarında sevgilim aradı. her şeyin mükemmel olduğunu söyledi ve teşekkür etti. şantiyeye varmıştım. yaralılar hastanelere taşınmıştı. hafif yaralıların yanında müdür beni görünce ne işim olduğunu sordu şantiyede. durumu öğrendiğimi söyleyince "sen izinlisin git" diye çıkıştı. baba adamdı. babalığını yapmıştı ama kaderimi de değiştirmişti.

    sürpriz yapmak için haber vermedim eve döneceğimi. mesaj çekip bu gece çok geç geleceğimi söyledim. eve yaklaştıkça gece bitmediği için şanslı hissediyordum kendimi. kapıyı sessizce açtım. içeri girdim. yemek masası düzeni bozulmuştu. yemekler yenmişti. ama ortada kimse yoktu. koltuğun üzerinde arkadaşımın ceketini ve kravatını görünce biraz şaşırmıştım. ortalıkta ses seda yoktu. mutfağa yöneldim. holde arkadaşımın gömleği vardı. yatak odasının kapısında da sevgilimin sabah giydiği elbisesi... işte o an vücudum aynı anda hem yanıyor hem donuyordu. sanki dünya yıkılmış, ben altında kalmıştım. gözlerimde dehşet verici bir basınç, kalp atışlarımda kulaklarımı sağır eden davul sesleri gibi gümbürtüler ve aklımı yerinden oynatan duygular... kapının önüne geldiğimde seslerini duyabiliyordum. benden başkasına dokunamaz sandığım kadın, en yakın arkadaşımla aldatıyordu beni. benden başkasına baştan çıkarıcı ses tonuyla tahrikkar cümleler kuramaz sandığım kadın, aynı cümleleri en yakın arkadaşım için kuruyordu. kapıyı usulca açtım. onları öylece görünce daha ötesi olamaz dediğim enkazımın daha derinlerine gömüldüğümü hissettim. beni fark ettiklerinde sevgilimin çığlığını duydum önce. arkadaşımsa bir şey diyemedi. yüzüme bakamadı. toparlandılar. kapıyı usulca kapatıp içeri gittim. masaya oturdum. bir piyale şarap koydum kendime. yemeğimi yedim yavaşça.

    bir süre gelmediler yanıma. muhtemelen ne delilik yapacağımı düşünüp korktular. ama meraklarına yenildiler sonunda. ürkek adımlarla kapının dibinde beni izleyip fısıldaştılar "napıyor bu" diye. sonra sevgilim yanıma geldi. "sen nasıl insansın be" diye dürttü beni. tepki vermedim. karnında çocuğumla beni aldatan kadın şimdi neden kızmıyorum diye hesap soruyordu bana. tınlamaz ve suratına bakmaz halde hafif bir tebessüm savurdum boşluğa. sonra bir yudum alıp şaraptan, yüzüne baktım sessizce. "kır dök bir şeyler yap" der gibi bir bakışla bana bakıyordu. iyi geceler diledim önce. sonra da çıkıp gittim evden. öğlen de bir kamyonla gelip eşyalarımı aldım kimse yokken. ev sahibine de o ayın kirasını peşin ödeyip artık sevgilimle kira işini halledeceklerini söyledim. telefonumu değiştim. müdüre de söyleyip ofisimi değiştirdim. beni bulacakları bir iz bırakmadım. bu yazı da bu lanet güne ait anacağım ilk ve son şeydir. zehir akıtmalıktır. öyle işte.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap