28 entry daha
  • zemini çürümüş tahtalardan oluşan, daracık bir köprüde bazen karşı karşıya gelmeye; bazen o köprüyü beraber geçmek için çabalamaya benzer baba oğul ilişkisi.

    oğul olarak o köprüye çok sık çıktığım söylenemez babamla. çıktığım zamanlarda da karşı karşıya geldik babamla ve çoğunlukla yol verdim ona; uğraşmaya değmeyeceğini düşünerek.

    artık ben de bir babayım. şimdi en büyük korkum: oğlumun benimle aynı köprüye çıkmaya çabalamayacak olma ihtimali.

    öğretilenin babalara yüklediği misyon çok ağır. baba oğul ilişkilerindeki ilk yaralar oğul daha bebekken açılıyor. ‘hayır’, ‘yapma’ , ‘olmaz’ … aslında ne çirkin kelimeler. ‘engelleyebileceğin basit şeyler için çocuğunu azarlama’ diye bir düstur tutturdum. mesela çocuk eline makas mı aldı? o makasa ulaşmasını engelle. telefonuna zarar mı veriyor? telefonu ortada bırakma.

    ama televizyonu sallamasını engelleyebileceğim bir yöntemim yoktu maalesef. minik elleriyle kavradığı ve çılgınca salladığı o koca televizyon, konsoluna alttan sabitlenmiş olsa da yerinden çıkıp üzerine devrilebilirdi. önce yumuşak tonlarla ve onu televizyondan uzaklaştırarak yapmaması gerektiğini anlatmaya çalıştım, ama şu hayattaki tecrübesi on dört aydan ibaret olan minik insan her defasında tekrar televizyonun yanına giderek televizyonu hızla sarsmaya devam ediyordu. çok yükse sesle ‘hayır!’ diye bağırarak kaşlarımı çatıp o kocaman siyah gözlerinin içine baktım. azarlamamım akabinde dudağını büzüp yere bakmaya başladı, gözleri doldu, feryat figan ağlamaya başladı.

    sanki kalbimi yerinden çıkarmışlar ve koca bir balyozla paramparça ederek bir kenara fırlatmışlardı. gittim ve bir sigara yakıp düşünmeye başladım. işte şimdi baba olmaya başlıyordum. oğlumu azarlamamım meşru bir zemini vardı: ‘kendine zarar vermemesi’. bu legal yetkiye dayanarak daha neler yapabilecektim?

    geç saate kadar dışarıda kalırsa başına bir şey gelebilir, denizde fazla açılırsa ayağına kramp girebilir, bamya yemezse sağlıksız olabilir, yanlış kişilerle arkadaş olursa… bu ve benzeri örneklerin altında hep o meşru zemin var maalesef: ‘kendine zarar vermemesi’. her baba öznel yargısına göre hareket edip bu meşru zemine göre tepkiler veriyor. önemli olan bu zeminin kötüye kullanılmaması. ama her halükarda baba oluyorsun işte. değişik yöntemlerle de olsa kısıtlayan, azarlayan, otoriter.

    şimdi önemli olan bu dengeyi tutturmak. öğretilenin sana verdiği ebeveynlik otoritesini her zaman çocuğunun lehine ve azami anlayışla kullanmak. çünkü bu denge ve anlayışa göre iyi veya kötü bir baba oğul ilişkisi kurmuş oluyorsun.
73 entry daha
hesabın var mı? giriş yap