65 entry daha
  • eğlenceli başlayan ve buruk biten bi' film. aslında liev schreiber ve elijah wood'u pek sevmem. filmi izlediğim zaman izlememe sebep olan da eugene hütz'dü. açıkçası hatırlıyorum da izlediğim de eugene hütz'ü bıyıksız olduğu için tanıyamamıştım bile ama neyse ki o güzel aksanı onu ele veriyor.

    film, komedi yolundan drama yoluna doğru giden bi' yol filmi. incelikle işlenmiş karakter eşliğinde sizi sıkmadan devam eden yolda, ara sıra mola verip o molalarda flashbacklerle sizi geçmişe götüren ve sizi aydınlatan* bi' film. özellikle alex'in dedesinin geçmişe dönüşleri çok ama çok etkileyiciydi. -ki bana göre filmin asıl karakteri de oydu, daha önce tanımadığım boris leskin amcamız gerçekten döktürmüş. geçmişin gölgesinde kalan şeyleri yine geçmişe doğru çıkılan yolculukla aydınlatan filmin en buruk sahnesi de malum intihar sahnesiydi zaten, insanın içini burum burum burkan bi' sahneydi. ayrıca yine dedenin yaptığı flashbacklerden katliam sekansı çok hoştu. özellikle de orda eli sepetli kızıl saçlı kız*.

    sinemada sıklıkla işlenen yahudi katliamlarına daha önce bu kadar farklı yaklaşan bi' film izlememiştim. özellikle sammy davis jr. göndermesi pek komikti, zaten sammy davis jr. jr. filmin en komik yanıydı. daha önce sevmediğimi söylediğim liev schreiber'ı da taktir etmeliyim ki filmdeki görüntüler, özellikle mekan ve renk seçimleri mükemmeldi. hele ki lista'nın evine ilk geldiklerinde, insan o manzaraya filmi durdurup uzun uzun bakmadan edemiyor. ama yine de filmde en sevdiğim nokta bıyıksız eugene hütz ve eğlenceli gogol bordello müzikleriydi. bir de hatırladığım, start wearing purple'ın çaldığı ama vokallerin kısılmış olduğu var, o sahnede kendi kendime karaoke yaptığımı bilirim. neyse, uzun lafın kısası, güzel film efendim, ıskalamayın.
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap