24 entry daha
  • detaylar kaybolup, konular ve kavramlar basite indirgendiginde meydana cikan bilgi kaybi cikarim sureclerimizin hatali olusmasina yol acabiliyor. tabii detaylarda da kaybolmamak gerek fakat bir denge tutturmanin da buyuk onemi var. solaufein, surada (bkz: #31477020) alintilanmis girdisinin sonuda ortaya koydugu bilgiler isiginda cok da hakli olarak su soruyu soruyordu:

    "siz bir dinin üzerini örtecek olsanız onu tarihleştirir misiniz yoksa bütün belgeleri yok mu edersiniz?"

    cok acik olarak biraz inceleme yapildiginda gorulebilir ki kagidin yayginlastigi surec icerisinde, hele hele matbaanin gutenberg tarafindan cin'deki kullanimi zor orneklerinin otesine gecirilmesi ile bilginin ve dolayli olarak da kayitlarin cogalmasina ve yayilmasina yol acan bir caga girilmisti. bundan onceki donemlerde her ne kadar kayitlar ve belgeler olsa da bunlar cok kisitliydi ve donem donem failler degisse de gucu elinde bulunduran kurumlarin (ortacagin sonuna kadar bilimsel metinlere ev sahipligi yapmis kilise gibi mesela) elinde toplanmisti. bu noktada, bir degisim oldugunda, yeni bir duzen ortaya ciktiginda, eskiye ait eldeki belgelerin ve bilgilerin yok edilmesi cok daha kolay gerceklestirilebiliyordu. ortada, orada burada, elde kalabilecek birtakim yazili diger belgelerin ve bilginin de kaybolmasi ve zaman icerisinde yok olmasi beklenmeyecek bir sey degildir. cunku yuzyillar ve belki de bin yillar iceren bir surecten bahsediyoruz. eger, tarihi sureclere daha derinlemesine bakarsak, bu durumun zaman icerisinde sik sik meydana gelen yenilenmeler icerisinde ortaya ciktigini rahatlikla gorebiliriz. yani bir yerden, belirli bir belge, milattan once 2000 yilindan hatta daha onceden bile gelse, bu, hiç çinli peygamber olmamasına bir delil ya da kanit olarak gorulemez. cunku belgenin olusum surecinden ve bilgiyi kontrol eden mekanizmanin belirli bir elde toplanmis olmasi gerceginden yine tarihi surecler uzerinden haberdariz. bir ornek vermek gerekirse, bundan bin yil sonra, bir sey olsa ve 2012 yilina ait tum bilgiler kaybolsa, elde sadece sabah gazetesinin her gune ait nushalari kalsa ve biz 2012'yi bu nushalara gore degerlendirsek ne kadar gercekci bir analiz yapabiliriz? iste, bu noktada, elimize gecen tek tuk kontrollu uretilmis belgenin de bize verebilecegi fikir bundan fazla olmayacaktir. kaldi ki burada gazete gibi tafsilatli bir dokumandan degil, dar ve kisitli anlamda birtakim ilkel sayilabilecek metinden ve kalintilardan bahsediyoruz.

    bu noktada, kagidin kullaniminin yayginlasmasindan onceki hicbir donem icin, ister cin isterse hindistan olsun, isterse de bambaska bir cografya olsun, hicbir yer icin, ne zaman resul ya da nebi gelmis, ne zaman gelmememis noktasinda bir yorum yapamayiz. yani "cin kaynaklarinda peygambere dair bir kayit olmamasi en azindan yuzlerce yil toplumun buyuk bir kisminin tevhid mesajini almadigini gosterir" diyemeyiz. ayrica sunu da belirtmek gerekir ki her yere surekli olarak, durmadan nebi gonderilecek diye bir sey de yok. bunun gerekceleri de daha once ayetlerle aciklanmisti bu baslik altida. yani oyle "hikmetinden sual olunmaz" bir durum yok. yeter ki azicik sosyolojiden anlayalim, antropolijik algi sahibi olalim. tabii isi tutup ucan spagetti canavarinin varlik yokluk sorununa getiren kafaya neyi ne kadar anlatabilirsin bilmiyorum.

    aslinda goren goz icin, hz. muhammed'in uzerinden geldigine inanilan kur'an'in nuzul surecinin de hemen bu yayginlasmadan once meydana gelmis olmasinda ve bunun sonucu olarak, yayilmasi icin teknik altyapinin olusacagi cagla beraber, tanri'nin ilk insandan beri gonderdigini soyledigi mesajin tum dunya'ya hitap edecek sekle evrilmesinde de bir ibret vardir. hz. muhammed'in neden son peygamber oldugu da bu bakis acisiyla anlam kazanir. diger taraftan konuya bakanlarsa, hz. muhammed'in kendisinden hemen sonra kagidin yayilmasi ile bilginin daha da acik bir sekilde paylasilabilir olacagini ongoru ile sezip mesajin formatini belirledigine kani olabilirler. fakat boyle bir ongorunun, peygamber olmadigina inanilan bir kimse tarafindan yapilabilme ihtimalinin degerlendirmesini de yine bu kisilere birakmak gerekecektir.

    kaldi ki, yine kiymetli bir yazarin belirttigi gibi nebi ve resul kavramlari arasinda da fark vardir ve ancak cok kisitli bilgiye sahip oldugumuz milattan onceki donemlerin cok daha oncesindeki yillarda ve ya diger cografyalara peygamber geldigi donemlerde de yani daha yakin donemlerde ve yuzyillarda bu nebiler cin'de ve hindistan'da gorev ifa etmis olabilirler.

    bunun disinda, tabii ki nuzul surecinde muhatap aldigi kitleden dolayi kur'an'in bir yerelligi vardir. yani durup dururken, o donemin insanlarinin asina oldugu bir cografya yerine, cin'deki ya da hz. muhammed'in varligindan haberi oldugu (haberi olmayan cografyalardan bahsedilmesi soz konusu degil zaten (bkz: kuran-ı kerim'de bahsedilmeyen konular/#31173056) baska cografyalardaki peygamberlerden ve onlarin basindan gecenlerden bahsetmesi, zaten buyuk bir donusum geciren ve orgun egitim gibi bir kavramin olmadigi bir toplumda kafa karistirmaktan ote bir ise yaramazdi. kaldi ki imanimiz da buna kaldiysa cok saglikli bir surecten geciyor olamayiz, degil mi? bunun disinda, bilinen peygamberler icerisinde, neden hic cinli peygamber olmadigina dair tarihi sureclere dayali cesitli varsayimlar baslik icerisinde bulunabilir.

    yine, tum bu sorular tersten sorularak, "o zaman allah çin'e gönderdiği peygamberlere ibrahim'den, musa'dan neden hiç bahsetmemiş? onların yaşadığı ibretlik olaylar neden çin'de hiç bilinmiyor? adamların ne tarihinde ne de kültürlerinde neden hiç bu olayları çağrıştıracak izlenimler yok?" ifadeleri ortaya konulmus. yani dinin derdi birilerinin hikayesini anlatmak degil ki. tanri inancini insanlarin onune koymak. secimi. imtihani. bu noktada, ortadogudaki topluluklara cin'li nebi kissasi anlatmak ne kadar mantikli ise hintliler'e ve cinliler'e hz. musa'dan, hz. ibrahim'den ve onlarin kendi cografyalarinda yasadiklarindan haber vermek o kadar mantikli olacaktir. yani kimse kusura bakmasin ama bu tip sorularin biraz zorlama oldugunu dusunuyorum.

    cennet kavraminin cografya'ya ozel tanimlandigindan da dem vurulmus. bunun kismen dogruluk payi olsa da tamamen dogru oldugunu soyleyemiyoruz zira gerek kur'an'da gerekse hadislerde cok daha farkli ve genele hitap eden tasvirler ve tanimlar da var. misal, yemisler, yiyecekler, altindan nehirler akan kopruler, konutlar. bu tip seyler hemen herkes icin cazibe unsurudur lakin bir de su var: (bkz: #28012424).

    son olarak, the perennial philosophynin temsilcileri, mayalar'in, inkalar'in, kizilderililerin, japonlarin inanclarinin tek tanri inancinin temsilcilerinden ibrahimi dinler ile iliskilendirilebilecegine dair birtakim deliller ortaya koyuyor. en azindan bunlara bakmadan, bunlardan haberdar olmadan konu hakkinda kesin yargilara varmamak gerekir diye dusunuyorum.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap