84 entry daha
  • tim robbins ve sean penn' in mükemmel oyunculuklarını bir kez daha gösterdiği,
    mükemmel ötesi film.

    sakın "imdb puanı yüksekmiş aga haydi izleyelim" diye düşünüp, izlemeye başlamayın bu güzelim sinema zevkini. çünkü film, kıçı kırık bir imdb puanının çok ama çok üstünde bir yorumu ve akabinde de usul usul izlenmeyi hak ediyor, dibine dek.

    her ikisinin de, yani robbins ve penn' in, gerçek hayatlarında, dünya üzerindeki adaletsizliklere karşı duran iki amerikalı aktör olması bir yana (tim robbins ve eski eşi susan sarandon' un bir oscar ödül töreninde, ırak' a giren amerika' ya karşı, "barış" işareti yaparak kırmızı halıdan yürüdükleri an halen gözlerimin önündedir), film içerisinde ise, adaletsizliğin mağduru ve yaratanı olarak karşımıza çıkmaları da ayrı, apayrı bir handikap... ironi ve güzellik !

    öyle böyle değil hem de film içerisine az az serpiştirilmiş o ironiler ve adaletsizlik duygularının kişi üzerinde yarattığı en boktan yıkıcılık ve kötücül hissiyat..

    --- spoiler ---

    şimdi, sean penn tam bir cezaevi çıkışlı "pislik" olup ama gene de kızını, hayatının son dönemlerinde ölümüne seven bir babayı canlandırmaktadır filmin başında. aralarında "bir daha sanki onu hiç göremeyecekmişim" bakışı vardır, her konuşmalarında ve özellikle de kız yani katie babasını terk etmeye karar verdiğinde de var olacaktır aynı hissiyatlı bakış.. katie o gece gidecektir, öpüp koklayıp babasını. bir daha dönmemecesine. kimse bunun böyle olacağını bilmemektedir o esnada ancak ironi tam olarak da buradadır işte. gitmek istemektedir zaten. bir daha babasını hiç görememecesine hem de. sonunda da öldürüldüğü haberi yankılanacaktır mystic river' ın etrafındaki o küçük yerde, buram buram.

    kim öldürmüştür ? en başından sonuna dek kimse bunu bilmemektedir. hiç kimse bunu çözemez bile. çünkü her daim başka birilerinin etrafındadır polis ile arkadaşları. polisi oynayan kişi kevin bacon' dır ve işbu entariyi giren yazarın "çocukluk" aşkıdır da kendisi aynı zamanda. ölümüne çekici bir polisi canlandıran bacon, penn ve robbins' in ise çocukluk arkadaşıdır. birlikte oyun oynarlarken, sırf robbins yani dave diğer sokaklardan birinde oturduğu için, çocuk tacizcileri tarafından bir oyunlarının tam ortasında iken, kaçırılıcak ve 4 gün tutulacaktır, farelerin cirit attığı bir mahzende. sonra, oradan, o "kurt"lardan kaçmayı başaracak, evine, annesine sığınacak, arkadaşlarını asla görmek istemeyecek ve yaşamı boyunca da o "vampir"leri unutamayıp, kişiliğinden ise o anksiyeteyi asla atamayacaktır. televizyon izlerken bile çocukluğuna inecek, karısına bu yaşadıklarını düzgünce anlatamayacaktır. ta ki bir gün bir şekilde konuşmayı denediklerinde, son bulacaktır, karısı ile arasındaki soru işaretleri, çocukluğuna dair. evet karısı ile hiç, hiç bir zaman bu mevzuyu konuşmamıştır dave. işin diğer ilginç tarafı da işte budur. karısı, eşini zerre tanımamaktadır. tanıdığını sanmakta, onu koruduğunu düşünmekte ama tam tersini yapmaktadır ve hatta sonunda ölümüne de sebebiyet verecektir.

    dave pisi pisine, deyim yerinde ise, gidecektir hayattan. ömrü boyunca yaşadığı anksiyeteyi üzerinden atamadan, yaşadığı andan haz alamadan gidecektir. kesik ve kısık sesi, üzgün gözleri ile.. o ormanda "kurtlar"dan koşarken, hissettiklerini ellerine alıp, yürüyecektir her dakikasında yaşamının..

    belki de hiç sevemeyecek, sevilemeyecek ve yine yeniden bir adaletsizliğe kurban gidecektir.

    üstelik onun en yakın çocukluk arkadaşlarının birlikte gerçekleştirdikleri bir düzenbazlık ile. çocuğu michael, bir 4 temmuz günü bandoların arasında oturmuş geçerken, hiç görünmeyecek; annesi, babasının çocukluk arkadaşlarına üzgünce bakacak ve korkacaktır yeniden. o anda. yere yazdıkları isimleri ise, dave' nin yarım kalan hayatını gösterecektir onlara. ismi de yarımdır çünkü. hayatı gibi...

    --- spoiler ---
87 entry daha
hesabın var mı? giriş yap