307 entry daha
  • görüntü ve ses yönetimi oldukça güçlü olan film. aklımda en çok iz bırakan iki nokta bunlar.

    açıkçası bittiğinde "bu devirde hala böyle film çeken var mı" diye düşündürmüştür. sebebi basit, günümüz izleyicisi bu tarz filmleri beğenmiyor, zaman zaman klişe buluyor. marifet bu tarz klişe bulunabilecek şeylerden böyle bir film yapabilmekte. gerçekten başarılı bir iş. benim için filmin sürekli seyirciyi ters köşe yapma çabasında olması klişedir hatta.

    bu filmde herkesin yeri belli, bu karakterlerden olayların nasıl şekilleneceği belli. ama film bunları belli etmeyi dert etmiyor, hatta kendi yararına kullanıyor diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    filmin bazı sahnelerinde silahlar var (hepsi somut olmasa da) ve sonraki sahnelerde o silahlar bir bir patlayıp meşhur sözü doğruluyor: "bir kitabın ilk yarısında bir silah varsa; ikinci yarısında o silah mutlaka patlayacaktır."

    bir nevi sürekli fırtına öncesi sessizlik var. ve film her şeyi detaylandırmayı da dert etmiyor, bir olay oluyor, derken başka bir olayın ortasında buluyoruz kendimizi. arada bağlayıcı bir olay daha olması lazım ama onu da siz anlayın demiş yönetmen.

    --- spoiler ---

    izlemeyi düşünüp kararsız olanlar için:

    1- ismine ya da fragmanına filan aldanıp hızlı ve öfkeli tarzı şeyler bekliyorsanız,
    2- zaman zaman diyalogların az olduğu filmlere alerjiniz varsa,
    3- karakterlerin susup bakış, mimik ve bilumum diğer vücut hareketlerinin konuştuğu filmlerden çabuk sıkılıyorsanız,
    4- iki ve üç numaralı maddede belirtilen filmleri "fransız sanat filmi yæææ" diye niteleme eğiliminiz varsa,

    izlemeyin.

    ha tüm bunlar demek değildir ki bu film sıkıcı. bilakis, sürekli bir şeyler oluyor. ama sürekli vurdulu kırdılı şeyler olmuyor yani. aksiyon aksiyondur yaşamasını bilene eheh. tamam sustum: 8/10

    edit: filmle ilgili birkaç not.

    --- spoiler ---

    filmde kurbağa ile akrep'in hikayesi geçer. hatırlamayanlar için: "kurbağa'yla akrebin hikayesini bilir misin? arkadaşın nino nehri geçemedi." bu hikaye meşhur zaten, kısaca: akrep kurbağa'ya kendisini nehrin karşısına geçirmesini teklif eder. kurbağa haklı olarak "sen sırtıma çıkınca beni sokarsın" dediğinde akrep de "seni sokarsam ben de boğulurum" deyip ikna eder. ama nehrin yarısında sokar, kurbağa sorunca da "napıyım doğam böyle" der. kahramanımızın giydiği monttaki akrep motifi de buna gönderme zaten. ayrıca kahramanımızın "beş dakika veririm, beş dakika boyunca sizinim. beş dakika bittiğinde kendi başınasınız." prensibi de muhtemelen gene akrep göndermesidir, iş birliği yaptığı insanlara nehri geçmeleri için beş dakika verdiğini söyler bir bakıma.

    filmde kahramanımızın adı hiçbir yerde geçmez. kendisinden ya "kid" ya da "driver" diye bahsedilir. casting'de de "the driver" olarak yazılıdır.

    filmin sonuna dair yönetmen "well all my films always have open endings. all of them. because i believe art is always best when… you talk about it and think about it, so forth. maybe once in a while i've gone too far, but i always believe in finding the right balance. and in drive he lives on for more and new adventures." şeklinde bir şey söylemiş. zaten kız gidip kapısını çalar, açan olmaz, sonraki sahnede sürücüyü yolda görürüz.

    --- spoiler ---

    bu müziği paylaşmasam olmazdı edit'i: bu müziği paylaşmasam olmazdı.
239 entry daha
hesabın var mı? giriş yap