29 entry daha
  • blue valentine'dan tanıdığımız yetenekli yönetmen-senarist derek cianfrance'ın bu filmden sonraki ilk filmi veya yeni filmi diyelim, uzatmayalım. blue valentine belki kimilerine göre fazla abartılmış gelebilir ama etkileyici bir film olduğu su götürmez. tabi ki bildik bir hikaye anlatıyor. zaten artık aşkla ilgili bilinmedik şeyler kalmadı. asıl etkileyici tarafı bu bildik şeyleri farklı bir kurguyla anlatması. adeta memento gibi bir geleceğe gidiyor, bir geçmişe. bu iki zamanda geçiş yapıp duruyor film. aşkın başlangıcıyla bitişini etkileyici bir kurguyla anlatıyor. haklı olarak da övülmüştü epey yönetmen. bu filmden sonra yönetmenin tekrar gosling'le çalışacak oluşu sevindirmişti. hikaye de drive'ı hatırlatıyordu ki açıkçası benim pek itirazım yoktu. merakla bekledim. bir senelik bekleyiş sona erdi ve izledim filmi. (spoiler içerir aşağısı)

    öncelikle bu kez düz bir şekilde anlatıyor hikayesini cianfrance. ne yazık ki önceki filmindeki kadar etkileyici, vurucu, sarsıcı bir işe imzasını atamıyor. aslında güzel bir fikirden yola çıkıyor (ilk saatte luke'un, ikinci saatte avery'nin, son otuz dakikada çocuklarının hikayesini anlatmak) ama sonradan hikaye fazlasıyla dallanıp budaklanıyor, film bitmesi gerektiği yerde bitmiyor, kendisini izlettirse de etkilemiyor ve bitince "eh güzeldi" deniyor ama aslında yavaş yavaş hatıralardan siliniyor. tabi herkeste böyle olacak diye bir şey yok. her yorum gibi bu da dibine kadar subjektif bir yorum. bende öyle oldu. yavaşça hatırımdan silindi heyecanla beklediğim bu film. hayal kırıklığı mı? eh birazvar. hem pek sevdiğimiz gosling ilk kırk beş-elli dakikada "yeter bu kadar" (!) deyip filmden ayrıldığı, hem özellikle son 45 dakikaya iki embesil ergenin de hikayesi sıkıştırıldığı için biraz hayal kırıklığı yarattı bu film. tabi ki daha farklı bir film bekliyordum, daha etkileyici. olmamış ne yazık ki. cianfrance ve senarist arkadaşı, hikayeyi çok uzatmışlar.

    her yerde yazıldığı gibi bir "babalar ve oğulları filmi" bu. ama açıkçası annelere de önem verilsin, onlar da gösterilsin isterdim. hayatları kaymış bu iki gencin babalarıyla ilişkileri anlatılıyor ve anneler es geçiliyor.

    babalar ve oğulları. oğluna bakmak isteyen ama yapabileceği tek şeyin banka soymak olduğunu düşündüğü için oğlu için banka soyan luke etkileyici bir karakter şüphesiz. drive'daki isimsiz sürücüyü hatırlatıyor hemen. tıpkı o sürücü gibi aşık, o sürücü gibi sevecen ve çocuklarla ilişkisi pek iyi. tıpkı blue valentine'daki gibi saplantılı, drive'daki sürücü gibi hızla parlayan ve şiddet uygulayabilen birisi. kısacası bu karakterde blue valentine'dakinden ve drive'dakinden izler bulmak mümkün. bizim çaylak polis cross, haksız yere luke'u öldürünce (silahını ateşlemese idi sorun çıkmayacaktı yüksek ihtimalle) sadece kendisinin değil, luke'un sevgilisinin, çocuğunun, kendi çocuğu ve eşinin ve tabi ki kendi hayatının da içine eder (finale dek). kendi çocuğunu sevememesinin nedeni de jason olarak gösterilir. cross, jason'a bakar ve luke'u öldürdükten bir kaç gün sonra onu babasız bıraktığını anlar. o zaman da çocuğunu hak etmediğini düşünür ve kendisini cezalandırmaya başlar. bu açıdan etkileyici bir film. luke'u öldürdükten sonra jason büyür ve yoldan çıkar haliyle. keza cross'un oğlu da babasından sevgi görmediği için ve büyük ihtimalle annesiyle de sorunları olduğu için o da yoldan çıkar. babanın sevgisizliği (cross) ve yokluğunun (luke) (ki aslında ikisi de aynı şeydir. sevgi göstermeyen babanın varlığı da yokluğu da "neredeyse" birdir) çocukları üzerindeki etkisine değinmek ister cianfrance. tabi belirttiğimiz gibi yapılacak bir hatanın yıllar boyunca o kişiyi kovalayacağına da değinilir. finale doğru cross'un cebinden çıkan luke-romina-bebek jason'ın olduğu fotoğraf bunu açıkça gösterir. cross atlatamamıştır bu ölümü. luke'u öldüren cross onunla birlikte öldü diyebiliriz. finalde ise bir umut ışığı belirir ve yüzleşme gerçekleştikten sonra film mutlu bir sona yelken açar.

    evet, sağlam görüntü yönetmenliği ve müziklere sahip, gosling ve cooper'ın performansları iyi, şarkılar etkileyici. ama fazla uzatılmış ve çok şeye değinilmeye çalışılmış. halbuki "babalar ve oğulları" teması yeterliydi film için. hatta bence sadece luke üzerinden ilerleseydi kesinlikle çarpıcı ve belki de "yeni kramer vs kramer" olabilirdi. ne yazık ki bu fırsat tepilmiş. buna ek olarak bir de polis teşkilatı içindeki yozlaşmaya da değinilmiş, çok gereksizdi o sekanslar çok. evet, romina ile cross'un yollarını kesiştiriyor bu sekans (avery'nin pisliğe bulaşmış polis arkadaşlarıyla birlikte romina'nın evine geldiği sekans) ama daha başka kesişebilirdi bu yol. bir de polis teşkilatını eleştirmek gereksizdi bence. hikaye uzatılmamış olsaydı daha iyi olurdu. ha bir de çocukların serseriliğine ve uyuşturucu müptelalıklarına değinilmek istenmiş. haliyle hikaye çok dağılıyor ve luke'un olduğu o ilk saatteki etkileyiciliğin etkisi geçiyor hızla.

    bu arada cianfrance'ın aşka bakışı da pek karamsarmış. blue valentine'da evlilik sona ermişti, burada luke erkenden vefat ediyor, cross 15 sene içerisinde eşinden boşanıyor. cianfrance mutlu sonlara pek inanmıyor sanırım.
81 entry daha
hesabın var mı? giriş yap