6 entry daha
  • cem karaca versiyonu 13dk'yi aşar ve tum destandan oldukca kisadir. bu destanda idamlari anlatilan 3 efsanevi kisilik***ayni zamanda ahmet kaya'nin safak turkusu'nde de gecer, konserlerinde tam da bu kisilerin isimleri soylendiginde binlerce dinleyiciden muthis bir alkis kopar. buyrun cem karaca versiyonu:

    sıcaktı
    sıcak
    sapı kanlı demiri kör bir bıçaktı sıcak
    sıcaktı (x2)
    bulutlar doluydular
    bulutlar boşanacak boşanacaktı
    o kımıldamadan baktı
    kayalardan
    iki gözlü iki kartal gibi indi ovaya
    orda en yumuşak en sert
    en tutumlu en cömert
    en seven
    en büyük en güzel kadın toprak
    nerdeyse doğuracak doğuracakti
    sıcaktı
    baktı karaburun dağlarından o
    baktı bu toprağın sonundaki ufka çatarak kaşlarını
    kırklarda çocuk başlarını kanlı gelincikler gibi koparıp
    çırılçıplak çığlıkları sürükleyip peşinde
    beş tuğlu bir yangın geliyordu karşıdan ufku sarıp
    bu gelen şehzade murat tı
    hükmü humayun sadır olmuştu ki şehzade murat ın ismine
    aydın eline varıp bedrettin halifesi mülhid mustafa nın başına ine
    sıcaktı
    bedrettin halifesi mühid mustafa ya baktı
    baktı köylü mustafa
    baktı korkmadan kızmadan gülmeden
    baktı dimdik dosdoğru
    baktı o
    en yumuşak en sert
    en tutumlu en cömert
    en seven
    en büyük en güzel kadın toprak nerdeyse doğuracak doğuracaktı
    baktı bedrettin yiğitleri kayalardan ufka baktılar
    gitgide yaklaşıyordu bu toprağın sonu fermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla
    bu kayalardan bakanlar onu
    üzümü inciri narı
    tüyleri baldan sarı
    sütleri baldan koyu davarları
    ince belli aslan yeleli atlarıyla
    duvarsız ve sınırsız bir kardeş sofrası gibi açmıştılar
    sıcaktı
    baktı
    bedrettin yiğitleri baktılar ufka
    en yumuşak en sert
    en tutumlu en cömert
    en seven
    en büyük en güzel kadın toprak nerdeyse doğuracak doğuracaktı
    sıcaktı
    bulutlar doluydular
    neredeyse tatlı bir söz gibi ilk damla düşecekti yere
    birdenbire
    kayalardan dökülür gökten yağar yerden biter gibi
    bu toprağın verdiği en son eser gibi
    bedrettin yiğitleri şehzade ordusunun karşısına çıktılar
    dikişsiz ak libaslı baş açık yalınayak ve yalınkılıçtılar
    mübalağa cengoldu
    aydının türkköylüleri
    sakızlı rum gemiciler
    yahudi esnafları
    onbin mülhim yoldaşı börlüce mustafa nın
    düşman ormanına onbin balta gibi daldı
    bayrakları al yeşil
    kalkanları kakma tolgası tunç saflar pare pare edildi ama
    boşanan yağmur içinde gün inerken akşama
    onbinler ikibin kaldı
    hep bir ağızdan türkü söyleyip
    hep beraber sulardan çekmek ağı
    demiri oya gibi işleyip hep beraber
    hep beraber sürebilmek toprağı
    ballı incirleri hep beraber yiyebilmek
    yarin yanağından gayri her yerde her şeyde hep beraber diyebilmek için
    onbinler verdi sekizbinini.......
    yenildiler
    yenenler yenilenlerin dikişsiz ak gömleğinde sildiler
    ve hep beraber söylenen bir türkü gibi kılıçlarının kanını
    hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak
    edirne sarayında damızlanmış atların eşildi nallarıyla
    tarihsel sosyal ekonomik şartların zaruri neticesi bu
    deme...
    bilirim
    o dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim
    ama bu yürek
    o bu dilden anlamaz pek
    o hey gidi kanbur felek
    hey gidi kahpe devran hey; der
    ve teker teker
    bir an içinde
    omuzlarında dilim dilim kırbaç izleri yüzleri kan içinde
    geçer çiplak ayaklariyla yuregime basarak
    geçer aydın ellerinden karaburun mağlupları
    dostlar
    biliyorum dostlar
    biliyorum nerde ne haldedir o
    biliyorum gitti gelmez bir daha
    biliyorum bir deve hörgücünde kanayan bir çarmıha çırılçıplak bedeni mıhlıdır kollarından
    dostlar dostlar dostlar bırakın beni, bırakın beni
    dostlar dostlar dostlar dostlar
    dostlar bir varayım göreyim bedrettin kullarından börklüce mustafayı mustafayı
    boynu vurulacak ikibin adam mustafa ve çarmıhı
    cellat kütük ve satır herşey hazır herşey tamam
    kızıl sırma işlemeli bir haşa altın üzengiler kır bir at
    atın üstünde kalın kaşlı bir çocuk amasya padişahı şehzade sultan murat
    ve yanında onun bilmem kaçıncı tuğuna ettiğim bayezit paşa
    satırı çaldı cellat
    çıplak boyunlar yarıldı nar gibi
    yeşil bir daldan düşen elmalar gibi birbiri ardına düştü başlar
    ve her baş düşerken yere
    çarmıhından bakti mustafa
    baktı son defa
    ve her yere düşen başın kılı depremedi
    iriş dede sultanim iriş
    iriş dede sultanim iriş
    iriş dede sultanim iriş dedi bir
    başka bir söz demedi
46 entry daha
hesabın var mı? giriş yap