37 entry daha
  • zamanında çok heyecanla beklediğim bir filmdi. fragmanları bir meryl streep şölenine daha işaret ediyordu. sonra eleştrileri, puanları düşük gelince hayal kırıklığına uğramıştım. filmi izlemeyi erteledikçe erteledim

    o arada meryl streep filmdeki oyunuyla en iyi kadın oyuncu oskarını alınca sevindim yine de. daha önceki yıllarda yenen haklarına, streep'in kümülatif eforuna dair bir taçlandırma olduğunı düşündüm

    ve en nihayetinde geçen izledim filmi..

    film fragmanlarında hissettirildiğinin aksine margaret thatcher'in uzun boylu bir biyografisi değil. kısa boylu biyografisi bile değil çünkü buna biyografi denemez. maggie'nin yaptıklarını ettiklerini hesaba çekme derdi yok filmin

    bu bakımdan belki de margaret thatcher gibi 20. yüzyılın en tartışmalı figürlerinden biri için yapılabilecek en ortayolcu film. bakın tarafsız bile demiyorum ortayolcu diyorum. çünkü maggie'nin başbakanlık kariyeri temize çekildiğinde 2000lere geldiğimizde tüm dünyanın elinde patlayan neoliberalizm dalgasının taşeronluğu ve falkland adaları savaşında ölü sayısını körüklemekten başka işe yaramamış uzlaşmaz tutumu başta olmak üzere bir dolu fiyasko kalır elde

    ama işte filmin objektif olma gibi bir derdi yok pek. thatcher'ın günahları da sevapları da fazla yüzeysel biçimde bir çırpıda özet geçiliyor. bu arada görebildiğimiz tek ayrıntılı inceleme politik kariyerinin başından sonuna değin thatcher'ın psikolojisinin nasıl ve nelere göre şekillendiği, zamanla ne yönde nasıl değiştiğine dair. zaten filmin asıl derdi onbir yılı aşkın bir süre ingiltere'nin başbakanlığını yaparken dünyaya şekil vermiş, reagan'la beraber 1980lerdeki büyük dönüşümün bizzat taşeronluğunu yapmış bir kadının 80lerine geldiğinde kocasını kansere kaybetmesinin ardından yaşadığı halet-i ruhiyeyi ve kendi iç hesaplaşmasını yine onun gözünden masaya yatırmak.

    açıkçası filme bu açıdan bakınca hikayenin işlenişinin pek de yabana atılır bir tarafı yok. sonuçta olayları thatcher gibi egosu şişkin bir kadının zayıflamış ve bunamaya başlamış dimasından süzüldüğü şekliyle izliyoruz

    yine de toplamda senaryonun kendi başına pek albenisi olmadığını belirtmek lazım

    gelin görün ki ben bu filmi mutlaka tekrar izleyeceğim yakın vakitte.

    sebep de şu: bizim meryl streep adıyla bildiğimiz doğaüstü varlığın kamera karşısında yarattığı akılalmaz mucize

    yok böyle bir şey!

    gerçekten yok. ben böylesini görmedim. kadın aksanıyla, sesiyle, tavrıyla, herşeyiyle margaret thatcher'ın kendisi olup çıkmış. daha doğrusu oyunculuk denen şeyi olup olabilecek en iyi seviyeye taşıyarak gerçeğin de ötesine geçmiş hiç de sentetik durmayan bir biçimde. yani mümkün olsa da oynayan thatcher'ın kendisi olsa kesinlikle bu kadar zevk vermezdi izlediğim şey

    bu durumu afi ödül töreninde nora ephron çok güzel açıklamıştı zaten: http://www.youtube.com/watch?v=m4moh-sw7xe :

    ''.. heartburn'de beni oynadı kendisi. meryl streep'e kendinizi oynatmayı hararetle tavsiye ederim… o hepimizi bizlerden daha iyi oynayabilir. yine de şu çok iç karartıcı bir gerçek ki: kendinizi oynamak için beraber seçmelere katılsanız rolü meryl streep'e kaptıracağınız aşikardır. ben bazen iyi hissetmediğimde meryl'i arıyorum; sağolsun geliyor benim yerime geçiyor. performansı o kadar iyi ki kimse farketmiyor zaten. günün sonunda arıyıp soruyorum nasıl geçti diye ve tabi ortaya çıkıyor ki hayatımın en güzel günlerinden birini yaşamışım''

    olay sadece thatcher olmak da değil. eğitim bakanı olduğu günlerden başbakanlıktaki son demlerine kadar, ve daha sonra 80 küsür yaşındayken.. tüm bu süre boyunca thatcher olmak. ama nasıl olmak? nasıl mümkün olmak?

    sesi kulak tırmalayan dırdırcı thatcher.
    diksiyon dersleri alıp konuşmasına ağırlık kazandıran güleryüzlü başbakan adayı thatcher.
    başbakan seçildikten sonra günden güne tam bir demir leydiye dönüşen thatcher.
    nıhayetinde kendi partisinin parlamento temsilcilerinin zoruyla başbakanlıktan istifa etmesine yuvarlanan süreçte sinirleri laçka olan thatcher.

    ve sonra 80lerinde beli bükülmüş, yüzü dökülmüş, topallamakta olan; kocasının hayaletini zihninden uzaklaştırıp iyice yalnızlığa hapsolmakla insanlara delirmiş gibi gözükmek arasında seçim yapmaya bocalayan, bunamaya başlamış thatcher

    yani aldığı o oskar ve bu role dair diğer tüm ödüller sonuna kadar hakedilmişmiş. hatta bu performans için meryl'e özel battal boy oskar döktürülse yeriymiş
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap