7 entry daha
  • aylaklık müessesesinin hakkını veren bir fellini filmi. benim de ilk izlediğim fellini filmi olma özelliğini taşıyor bu arada. adının boşuna aylaklar olarak çevrilmediği kanısındayım. 50'lerde aylaklığı hakkıyla icra etmiş kendi akrabalarıma, yusuf atılgan'ın aylak adamı bay c'ye ve camus'nün fransız aylağı yabancı'ya baktığımda da ortak bir halet-i ruhiyeye rastlamak mümkün. çapkınlık mevzuuna fazlaca değinmiş fellini ki o dönemin adamlarında yadsınamayacak derecede göze çarpan bir olgu bu çapkınlık hadisesi. o dönemlerdeki bu ortaklaşmanın esas nedenini henüz keşfedememiş olsam da örneklerine rastlamak bana büyük bir haz veriyor.

    --- azıcık spoiler olabilir bence izledikten sonra okuyuver ---

    karakterlere gelecek olursak, en merkezdeki karakter fautso çapkınlığıyla işlenmiş. bu özellik onda kötü bir huy olarak gösterilmemiş de daha çok onun başarabildiği yegane yaşama biçimi olarak sunulmuş gibi. fautso'dan kadın düşkünlüğünü çıkarttığımızda geriye pek de bir şey kalmıyor gibi zaten. gerçi bu kişilik özelliklerini birçok farklı karaktere bölüştürmüş olmanın da getirdiği bir durum aslında. fakat bu bölüştürme sırasında riccardo'nun hakkı yenmiş, hikayesi güdük kalmış, derinine inilmemiş gibi geldi bana. entelektüel adamımız leopoldo ise hatları çok net bir entelektüel tipolojisi yaratıyor. yaşadığı yerde sıkışıp kalan ve kendini gerçekleştiremeyen insanın dramını hakkıyla yaşıyor ve yaşayacak. alberto ise benim için büyük bir boşluk. onu kafamda oturtamadım, sempati mi besledim antipati mi bilemedim. haklı mı buldum haksız mı karar veremedim. soytarı diye sıfatlandırılıyor fakat bana daha çok hayatı mizaha vurup yaşamını kolaylaştırmaya çalışıyormuş gibi geldi. anasının kuzusu ve biriciği görünümü ve kardeşini kendi hayatını yaşayacak kadar cesur olduğu için suçlaması sinirime dokunan noktalar olarak kaldı. karakterler hayatlarının değişme zamanının geldiğinin farkında olmakla beraber değişime hazır değil ve bunun için bir şey yapmıyorlar, bu nedenle yapmaya kalkışanlara da içten içe sinirleniyorlar gibi sanki. mesela fautso da filmin sonunda 'akıllanmış' gibi görünse de birkaç gün sonra yolda gördüğü bir güzelin peşine koşacaktır yine. gelgelelim filmin en sevdiğim karakteri olan moraldo'ya. ürkek, sessiz ve içine kapanık gibi görünen bu karakter filmin sonunda ne kadar cesur olduğunu kanıtlıyor. fakat bir yandan da farklı bir düşünce aklımın bir yerinde saklı kaldı. moraldo'nun bu sessiz, üzgün, fautso'nun hallerini onaylamayan görüşünün sebebi bana arkadaşının göz göre göre kardeşini aldatması değil de fautso'ya içten içe beslediği aşkıymış gibi geldi. zaten film boyunca hiçbir kadınla ilişkisini ya da böyle bir isteğini görmüyoruz moraldo'nun. filmin başından beri zaten çözülemeyeğini bildiği için içinde saklı tuttuğu bir derdi olduğunu düşündüm ve filmin sonunda bu düşüncem onun eşcinsel aşkını yaşayamadığı için mutsuz olduğu yönünde güçlendi. moraldo fautso'ya asla kardeşi aldatılan bir kayınbirader gibi kızmadı, hep ardından aşkına karşılık bulamayan hatta aşkını itiraf bile edemeyen bir dost gibi hüzünle baktı fautso'nun çapkınlıklarına. ve en sonunda da çekip gitmedikçe hayatında hiçbir şeyin değişemeyeceğini kabullenip atladı trene.

    --- azıcık spoiler olabilir bence izledikten sonra okuyuver ---
21 entry daha
hesabın var mı? giriş yap