49 entry daha
  • efendim işbu film seyredildi. sinema adına ne kazanıldı? kocaman bir sıfır. olmamış diyor, 10 üzerinden 3 puan veriyor, çağla şikel'e geçiyoruz.

    zamanında saving private ryan'ın başındaki normandiya çıkarması sahnesi için spielberg'e "şiddetin pornosu"nu yapmış diyenler ya da gidip lars von trier'e "aman seyirciyi taciz ediyor, sömürünün kralını yapıyor" diyenler, gidip bu filmde sanki objektif bir anlatım yapılıyormuşçasına -ki hiç öyle birşey yok yani gizli falan degil- sömürünün kralını ve gerçek "şiddetin porno"sunu seyredebilirler. the last temptation of christ ile karşılaştırmak abes, oradaki kaygıların zerresi yok bu filmde. bir tek filmin aramice-latince-ibranice olması olaya oldukça doğallık katıyormuş gibi görülebilir ama bu bu tasarlanmış bir doğallık, dolayısıyla doğal olmaktan son derece uzak ki -konuyla ilgilenenler mediation ve hypermediation kavramlarını inceleyebilirler(1)- gerçek aramice eğer yamulmuyorsam bugün çok sınırlı konuşulan bir dil olduğundan ve dil kavramının kendini devamlı yenilediğini bildiğimizden, o telaffuzların gerçek telaffuzlar olmadığını okumuşluğum var. dolayısıyla film, olayın kendisinden ve sözde o gün yaşanan olayları anlatan bir film olmaktan çıkıp neredeyse bir şiddet graphic novel'i (bunun tam türkçe karşılığı var mı acaba?) estetiğine bürünüyor. olayı geleneksel bakış açısına (2) göre verip seyirciden de bu tavra göre seyretmesini bekliyor. hristiyanlar için, bakın isa sizin için bunları çekti, yedi kamçıyı yedi sopayı, ona göre ayağınızı denk alın, inancınıza sarılın hatta stigmata çıkarın bakiim tavrı -ki bu olay gerçeğe dönüşüp sinemada dayanamayıp can verenlerin haberleri geliyor-; yahudiler için, hepiniz topsunuz olm, bakın gül gibi peygamberimizi yediniz allahsızlar mesajı var(3). bunların dışında kalan insanlara ise ne mesaj verdiğini bunca yıllık görsel iletişim hayatım içinde çözebilmiş değilim. oysa imho hristiyanlığın olayı bu değildir, filmi kesinlikle mel gibson'ın mastürbasyonu olarak görüyorum. zamanında kilise bence boşu boşuna martin scorsese'i afaroz etmeye kalktı, the last temptation of christ kanımca isa'ya çok daha sağlıklı bir açıdan yaklaşmaktadır. hem hristiyanlığın olayını hem de isa'nın kaygılarını gayet enfes bir biçimde vermekteydi.

    kavramsalı bir kenara bakıp, filmin teknik taraflarına bakarsak, kurgu oldukça sıradan, hiçbir yenilik kaygısı olmayan bir dile sahip. zaman zaman flashback olayi, bol slow motion, nedir nereye kadardır diyorum ki ilginç bir şekilde mel gibson'un ilk filmi olan the man without a face çok daha başarılı bir anlatıma ve kurguya sahipti.

    diğer taraftan etrafta müzikler güzel, görüntüler güzel, filmin şusu güzel busu güzel gibi ayrıntıda yorumlar yapılmakta, evet ama bunların toplamı bir filmi iyi ya da başarılı bir film yapmaz, paran varsa yarmış bir görüntü yönetmeni tutarsın, iyi bir müzisyen tutarsın, bu konularda başarılı adamları tutarsın, filmin tekniği iyi olur ama dediğim gibi bunlar biraraya geldiğinde o film başarılıdır demek sinema sanatı adına başarısız bir yorum olur. hani böyle ders veriyormuş gibi bir tavra girmeyi asla istemem fakat bir filmi başarılı kılan kaygılarıdır, oyuncuların rollerini yorumlamaları ve sunmalarıdır, kurgudaki deneyselliktir, yönetmenin anlatımı ve taşıdığı hissiyatı iletmesidir, eğer mel gibson'ın hissiyatı böyleyse eyvahlar olsun diyorum.

    son derece monoton ve bildiklerimizden herhangi bir farkı olmayan bir isa yorumu, taşıdığı hissiyatı aktaramayan iki meryem(4), yapay bir karizmayla önümüze sunulan bir şeytan imajı, karikatürize olmuş roma askerleri ve kral, gerçek nedir diye sorup vaayy felsefe ha aşmışsın hoca dediğim bir roma valisi -ki o sahnede hocam, buyur kırmızı hap mı mavi hap mı diyesim geldi- nedir nereye kadardır? bu arada valiyi oynayan eleman, kanımca filmdeki en başarılı aktördür.

    sonuçta unutulup gidecek filmler listesinde sıra bası olmaya aday bir filmdir. **

    dipnotlar:
    (1) britanyanın köpeğiyim o yüzden ingilizce yazıyorum sanılmasın :) mediation ve hypermediation kavramlarını medyalama ve çok-medyalama diye çevrilebiliriz ** oysa tam türkçe karşılıkları dolayımlama ve çok-dolayımlamadır ama bu şekilde olduğunda bu iki kelimenin kullanımı son derece sınırlı çevrelerde olduğundan anlamı herkesin anlayacağı bir şekilde verememekte, dolayısıyla iletişimde problem çıkarmaktadır.

    (2) konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler, bilgi üniversitesinde de ders veren enfes insan uğur tanyeli'yle iletişime geçebilir.

    (3) biraz sinirli oldugumdan inançlı kişilere karşı haddimi aşan kelimeler kullanmış olabilirim, rahatsız olan varsa mesaj atabilir.

    (4) demek ki bunu anlayamamış, hissiyatsız bir adammışsın şeklinde bir yorum da gelebilir, ama eğer öyle bir adamsam neden amerikan güzeli'ndeki uçuşan torba sahnesinde gözlerim doldu anlayamadım.
133 entry daha
hesabın var mı? giriş yap