85 entry daha
  • bilen bilir istanbul'da meşhur bir iki kuru fasulyeci var. bu kuru fasulyecilere gençlik dönemimde gitmişliğim çoktur. bu mekanlarda portakallı pekin ördeği ya da chateaubriand gibi seçme yemekler değil sadece çok çok lezzetli pişirilmiş çömlek çömlek kuru fasulye satılırdı ve siyah 4x4'ler önünde durur her halinden zengin olduğu belli amcalar kuru yemeye gelirlerdi bilmem nerelerden...

    bu film de çok iyi yapılmış bir kuru fasulye gibi ilk dakikasından son dakikasına kadar belki de en çok denenen tür olan aksiyon klişelerinin tümünü barındırarak başarılı olabilmiş bir film. hem de bu türün de en çok işlenen alt türlerinden biri olan intikam hikâyesi ile...

    üstüne üstlük filmi kaliteli yapan detayların çoğu da bu bilindik motiflerden oluşuyor. bilhassa giriş bölümüne biraz yoğunlaşarak filmin analizini biraz denemek istiyorum.

    --- spoiler ---

    - film, bir aracı kaza yaptırarak durabilen yaralı bir keanu reeves portresiyle açılıyor. olay örgüsünün sonlarında yer alan bir sahnenin başta verilmesi gibi bol kullanılan bir anlatı çok iyi kullanılmış. kan bulaşmış telefonundan sevdiği kadın olduğunu tahmin ettiğimiz birinin videosunu izliyor... bu görüntüyle ölmek istiyorum der gibi… ve arabanın radyosunda yankılanan hava durumu fark edenler için küçük bir spoiler veriyor. "atlantic city'de yoğun bir fırtına ve yağmur var ama bu yağmuru atlatırsak bugün havanın çok güzel olması bekleniyor"

    - sevdiği kadını kaybeden bir adam. kadını çok tanımadığımız için sadece kahramanımızın lügatinde onun ne ifade ettiği, yokluğunda nasıl bir boşluk içine düştüğü ya da düşeceği birkaç dakikada iyi bir şekilde özetlenmiş. kahramanla özdeşleştirmek için en uç duygular aşk ve acı seyirciye zerk ediliyor ve en net bağlantı birazdan kapıyı çalıyor. şirin mi şirin bir köpek... birkaç dakika içinde, köpek ve kahramanımız ve yeni hayatıyla seyirciye biraz nefes alacak boşluk bırakmışken şımarık bir rus mafyası veledinin, adamımızın arabasına göz dikmesi ve evine girip tek umudu köpeğini de katletmek suretiyle arabasını gasp etmesi, hikâyenin pimini çekiyor.

    - bence en güçlü bölüm başlıyor sonra da... john wick'in şişirildiği, kendinden önce namının yayıldığı bölümler, bir kahveyi yudumlamadan önce aldığınız o keskin rayihası gibi lezzet duygusunun tüm filme yayılmasında çok etkili oluyor. bu bölüm hikayelerin görselleşmemesi ve sadece efsanelerin anlatılması ile etkisini maksimuma çıkarıyor. sanki her bölümde polat alemdar’ı şişirmeye çalışan lakin pek de muvaffak olamayan kurtlar vadisi ekibine ders niteliğinde.*

    - yine filmin başlarında şehir polisinin gerek rus mafya viggo gerek de john wick adına hiçbir şeye bulaşmayacağı küçücük sahnelerle izah ediliyor. bu durum da sistemin bulaşmadığı saf bir hesaplaşma hikayesi örgüsüne imkan sağlıyor.

    - willem dafoe’nin oynadığı karakter filmin ana damarlarını açar nitelikte. en başta kim olduğunu anlayamadığımız bu kişinin viggo ile olan anlaşmasından sonra kahramanımızı destekleyici tavrı hem racon bilen adamın yanlış yapmaması temasıyla uyum sağlıyor hem de john wick karakterinin fazla sivrilerek karikatürleşmesine de engel oluyor.

    - filmde kullanılan grafik şiddet, motoru büyük arabalar ve ağır silahlar vs. filmin havasındaki maskülenliğe de açıkça destek veriyor. yani aksiyon bildiğimiz aksiyon. gelgelelim bu yavan anlatı iyi pişirilmiş. mesela john wick mantar gibi her önüne gelene ateş etmek ve mafyayı bitirmek prototipliğindense özlenen kaliteli bir personel olarak eski mekanlarına dönüp “kişisel” işini tamamlarken mafyanın bütün kodlarına saygılı bir şekilde işini ilerletiyor. yapmaması gereken hiçbir fiili yapmıyor ve bütün sözleşmelerine sadık kalıyor. yerine getirmeyeceği sözler vermiyor ve intikam alacağı kişilerden gelenler hariç kendine yapılan hataları da (continental otel’deki baskın gibi) deyim yerindeyse sineye çekiyor. genelde türk mafya filmlerinde sık sık işlenen tema olarak “racon” olayı filmin başından sonuna kadar işleyen ilginç ve çok güçlü bir doku olarak alttan seyrediyor.

    --- spoiler ---

    nihayetinde, değerlendirildiğinde masalsı ve epik bir süpermen öyküsü olan olay örgüsü gerçeklik sınırlarında hoplayıp zıplasa da hiçbir şekilde onunla bağını kaybetmeyen harika bir seyirliğe dönüşüyor.

    hatası, yanlışı olsa da genel olarak oldukça kaliteli bir film olmuş. izlemenizi tavsiye ederim.
768 entry daha
hesabın var mı? giriş yap