26 entry daha
  • bu filmi izlerken en fazla takdir ettigim sey uzun zamandir ilk defa bir sinema filminde vertov'un kino eye kavramini hissedebilmek oldu. cunku kamera sadece bir plani film uzerine aktarma araci degil de, gozlemleyici bir goz, yani bir yerde seyircinin gozu pozisyonunu almisti. filmi izlerken kameranin gozu bizim gozumuz olmustu ve lise koridolarinda track eden ve ogrencileri takip eden biz olmustuk. daha once ki entrylerde de belirtildigi gibi gus van sant brecht'imsi bir ortam yaratmis ve seyirciyi filmin icine sokup, okul koridorlarinda, yemekhanesinde, siniflarinda ve kutuphanesinde dolandirmis, filmde aktif bir eleman haline sokmustur. bence filmin en buyuk basarisi kesinlikle seyirciyi aktif bir sekilde filme yerlestirmek ozelligi ve kamera ile seyirciyi ozdeslistirmis olmasidir. vertov'un man with a movie camera filmiyle yaptigi gozlemlemeyi gus van sant yillar sonra elephant'da yapmayi basarmistir bence.

    ama ne yazik ki butun bu guzelliklere, okul koridorlarindaki gizemli seyahatlere ragmen, filmin sonlarina dogru, asil saldiri olayinin gerceklestigi bolumlerinde ne yazik ki yonetmen uzucu sahneler yaratmaya ve senaryoda gereksiz diyaloglar eklemeye basladi. oncelikle butun saldiriyi planlayan iki arkadasin ayni dusa girmesi ve homoseksuel damgasi yemesi kesinlikle korkunc bir yaklasimdi. bunu homofobik oldugumdan ya da sinemada gay imajini kabul etmedigimden degil, bu olayin kesinlikle filmin genelinde mantik yaratmayan, kendi basina uzun uzun irdelenmesi gerekirken, bir sahnede kisaca ortaya atilip sonra tekrar deginilmeyen bir gereksizlik oldugundan diyorum. gus van sant'in homoseksuel oldugunu biliyoruz ve my own private idaho filminde oldukca basarili bir sekilde homoseksuellik kavramini inceledigi ve sergilediginden dolayi onu kutluyoruz ama bu filmde oyle bir sahneye atip da daha sonra hic deginmeden, boyle psikolojik bir yaklasimi iyice degerlendirmeden ve incelemeden oylesine filme aksesuar gibi eklemesini anlayabilmis degilim. madem boyle bir sus katicakti filme, o zaman bunun sorumlulugunun bilincine varip bu psikolojik durumu ve cocuklar arasindaki yakinlasmayi daha iyi incelemesi gerekirdi.

    bunun haricinde son arastirmalarda gercek columbine olayindaki cocuklardan birinin - yapilan deney, ve psikolojik arastirmanlardan sonra- tam anlamiyla bir "psikopat" oldugu ortaya cikti. ve sanirim filmde bu cocugu sembolize eden karakterin - kahverengi sacli olan, odasinda fil resmi olan ve fur elise'i basariyla calan- filmin sonunda butun olayi planladigi arkadasini bile oldurmesi cok basarili bir tespit olmustur bence. ama her ne kadar basariliyasa bile daha once ki dus sahnesindeki homoseksuel kavramina bir antitez olmus ve bu sahnede verilen imaj karsisinda filmin sonundaki gucunu ve onemini kaybetmistir.

    bir de yine filmin sonunda okul mudurunu oldurmeden once cocugun klasik hollywoodagiziyla mudure yaptigi butun umursamazliklari ve onlari kaale almamazliklari anlatmasi, filmin o ana kadar ki seyirciye verdigi gozlemci ve objektif yaklasim hakkini almis ve bu havayi silip supurmustur. zenci gencin beyaz ve guzel kizi kurtardiktan sonra kendi hayatindan olmasi klisesi ise daha bariz olmadan anlatilabilirdi saniyorum.
133 entry daha
hesabın var mı? giriş yap