• ekşi sözlük'ün zevkle okunan yazarlarından kelimeler albayim ile keyifli bir pazar sohbeti gerçekleştirdik. işin doğrusu, ben sordum, o cevapladı. kendisi, yazıları, edebiyat, gündem hakkında kısa ama gayet samimi bir sohbet oldu.

    imksby: merhabalar albayım. sohbeti kabul ettiğiniz için teşekkür ediyorum. öncelikle nickinizden başlayalım. neden kelimeler albayım? hikayesi nedir bu nickin?

    kelimeler albayim: merhabalar sevgili badim. aslında ben de size mahlasınızla hitap etmek istiyorum ama sizin kullanıcı adı malum biraz uzun. (gülüyor). ben önce şaşkınlığımı dile getirmek isterim müsaadeniz olursa. çünkü hani sözlükte bir hesabım olduğu andan itibaren yazdıklarımın birileri tarafından bu kadar okunacağına hiç ihtimal vermiyordum. sohbet teklifinize ve söylediklerinize karşı mahcubum. (yere bakıyor). çünkü burada yazan hiçkimseden bir farkım olduğunu düşünmüyorum ben. ama samimiyetinizden şüphem olmadı hiç, sohbet değil mi, edelim gitsin diye düşünüyorum açıkçası. çok teşekkür ederim.

    kelimeler albayım kullanıcı adını seçerken aklıma başkası gelmedi desem yanlış olmaz sanırım. çünkü hani herkesin malumu olan o cümle “kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor” cümlesi sadece kelimelerle kendimizi ifade ettiğimiz bir yerde beni en iyi ifade edebilecek cümleydi, o şekliyle bir kullanıcı adı olmasının doğru olmayacağını düşünerek baştan iki kelimesini kullanıcı adı olarak seçmiş bulundum. oğuz atay’a ne kadar kıymet verdiğimi söylemeye ihtiyaç duymuyorum bir yandan ama bununla anılacak kadar kıymetli değil benim yazdıklarım, bunun farkındayım. o yüzden mahlasımla oğuz atay’ı bağdaştırıp bunun üstünden beni eleştiren kıymetli sözlük okurlarına da şaşkınlık ve üzgünlükle baktığımı söylemeden edemeyeceğim.
    sonuçta bir kullanıcı adıdır işte.

    imksby: oğuz atay da dahil, ne türden eleştiriler alıyorsunuz?

    kelimeler albayim: yazdıklarımı “ağlak” bulan, beni “meriçlik” le suçlayanlar oldu. gerçi insanın ismi meriç’se bu biraz üzücü bir durum olabilirdi. ama elbette eleştiridir ve kıymetlidir. hani öyle düşünmüşlerdir, ne diyeyim. benim elimden bu yazdığımdan başka türlü yazmak gelmiyor ve sanırım herkesin yazdığına kimse karışamaz! :) bazen çok samimi bir şekilde üzülen insanların senin yazacağın şeyin taa…. diyerek eleştirisini çok samimi bir şekilde dile getirdiği de oldu. ağlattın piç diyen de oldu mesela. hepsine benzer nezaketle cevap vermeye çalışmışımdır. bir tek oğuz atay’ın kahramanlarına hıyanet etmekle suçlanmak çok ağrıma gitmişti, o eleştiriyi hak etmediğimi düşünüyorum.
    bunların yanı sıra, ses veren, beğenisini söyleyen, samimi bulup içini döken, okuyan, destek olan bir sürü sözlük okuru/yazarı insan da var tabii.

    imksby: şu aralar sıradan bir gününüz nasıl geçiyor?

    kelimeler albayim: şu aralar sıradan bir günüm oldukça sıradan geçiyor. yani işte çalışmak zorunda olduğum bir iş var. yaşamak için mi çalışıyoruz, çalışmak için mi yaşıyoruz diye düşündüğüm zamanlar yine. sonuç değişmiyor pek.
    sıradan bir günüm yaşayarak geçiyor işte, bu ne lan dünün aynısı gibi. hepimizin geçtiği gibi. zaten yedi tane notayla kaç farklı şarkı yapılabilir ki gibi de değil ama, haksızlık olmasın. (serdar ortaç hiç yaşlanmayacak bence)

    imksby: yazdıklarınızdan bahsedelim. bir mucizelik yanınız var. biraz ondan bahsedebilir misiniz? yazılarınızdaki lezzeti kastediyorum. hangi yazarları okuyorsunuz, kimlerden etkileniyorsunuz? hangi tür kitaplar okuyorsunuz? yani kelimeler albayım ne ile besleniyor?

    kelimeler albayim: ya işte bunu düzeltme ihtiyacı duyuyorum bağışlarsan. çok düz yazdığımı düşünüyorum ben. bunu bir mütevazilikle söylemiyorum inanın. öyle bir mucizelik yanı falan hele hiç yok. yazdıklarımın beğenilmiş olmasının bu coğrafyanın, insan şeysinin acılarının ortak olmasıyla/ benzer olmasıyla bir ilgisi var sanıyorum. yani ben yazarken aslında hüzün dengesini tutturmaya çalışıyorum ama sanırım bunu başaramadım hiç. yani espriler, şakalar falan çok çalışmıyor sanırım süreçte. ağlaklıkla suçlandığım oldu bir iki kez. hiç öyle birisi değilim aslında. (gülüyor, sonra bu “gülüyor” şakasını bir daha yapmayayım diye düşünüyor)

    benim okuma biçimim biraz farklı olabilir. eş zamanlı okumalar yapmaya gayret ediyorum. yani roman, öykü, deneme ne okuyor oluyorsam olayım mutlaka yanında bir şiir kitabı okumaya çalışıyorum. ve okumakla bildiğin besleniyorum çünkü çalıştığım yerde sosyal olarak yapabileceğim, okumanın yerine koyabileceğim pek de bir şey yok açıkçası. zaten alıştım. kitaplar canımı acıtsa da samimiyetlerinden şüphe etmeyeceğim şeyler benim gözümde. bir de bazen tavana bakıyorum ama o tavanla benim aramda bir şey, çok anlatmayayım şimdi.

    kimleri okuyorum? kitap okuruyum diyen herkesin okuduğu şeyleri okuyorum sanırım. ama şiirde durum biraz farklı. her ne kadar ikinci yeni şairlerini amcalarım, dayılarımmış gibi sevsem de, dönem şiirini, doksan ve sonrası doğumlu şairler de dahil yakından takip etmeye çalışıyorum. bu arada yazım dilimde kimden etkilendiğimi çok bilmiyorum ama barış bıçakçı’nın adını anmazsam haksızlık etmiş olurum. onu’ da abim gibi falan seviyorum yani.

    imksby: ben bu yeni şairleri hiç takip edemiyorum. takip eden biri olarak sorayım size. sizce neden günümüz türkiye'sinde orhan veli ya da ikinci yeniciler gibi kendine özgü bir gelenek veya yeni bir hareket doğmuyor? sizin yorumunuz nedir?

    kelimeler albayim: nacizane bir şiir okuru olarak yanıtlamaya çalışayım. ben kendine özgü bir gelenek doğmadığına inanmıyorum öncelikle. elbette ikinci yeni kadar kuvvetli bir akımdan bahsetmek mümkün değil ama yeterince zaman geçince şu an şiir yazan kuşak biraz daha iyi anlaşılıp daha çok okunacak. şiirde bu genelde hep böyle gördüğüm kadarıyla. yazmaya başladıkları dönemlerde garip’in ya da ikinci yeni’nin çok sıkı eleştirildiğini söylemek yanlış olmaz. ve inanın bana kitapları satmıyordu :)

    şimdi mesela neo-epik şiir var, bunun peşinde olan şairler var. ya da utku özmakas’ın adlandırdığı milenyum kuşağı şairleri var, deneysel şairler var, görsel şiir çabası var. yani bir şeyler yapılıyor. bu çabaların ne kadar kıymetli olduğunu elbette zaman gösterecek.

    imksby: televizyonda daha çok hangi programları takip ediyorsunuz? sinema ve müzikle aranız nasıldır? düzenli okuduğunuz bir gazete var mı?

    kelimeler albayim: çok az televizyon izliyorum, zaten ben neyi takip etsem bir şekilde kaldırıyorlar. sorun bende yani belki de. beş kardeş dizisini çok severek izliyordum mesela. onur ünlü’nün işlerini seviyorum. bir şey takip etmek istersem internet daha faydalı oluyor, zamanını ben seçebildiğim için sanırım.

    gazete okumuyorum. hepsi birbirinin aynısı ve zaten ekşi sözlükten gündemi takip etmek mümkün. politika benim canımı üzüyor. göz göre göre yalan söyleme sanatı işte bir şekilde. fakat sosyal medya gündemden uzak kalmaya müsaade etmiyor, zaten öylesini de istemem.

    sinemada film izlemeyi çok seviyorum ama asla korku filmine gitmem. bir insan korkmak için neden para verir küçüklüğümden beri anlayamadım. bana kızanlar olacaktır ama böyle hissediyorum yalan olmasın. müzik ise en zayıf yanım. yani sanırım imkansızlıklar yüzünden, zamanında yoksulluk yüzünden müzik kültürüme hiç yatırım yapamadım, sonra da büyüdüm birden bire işte. kulağa hoş gelen her türlü müziği dinlerim diyen arkadaşlardan bir farkım yoktur sanırım ama etnik müzik, özellikle karadeniz müziğinin yeri ayrıdır.

    imksby: peki, kelimeler albayım hiç kızmaz mı? nelere kızarsınız, kaşlarınızı çatarsınız en çok?

    kelimeler albayim: kızmaz olur muyum hiç. hem de çok kızıyorum. ülkenin içinde bulunduğu hale çok üzülüyorum öncelikle. bir yerde çocuklar ölüyorsa geri kalan hiçbir şeyin anlamı yokmuş gibi geliyor bana. kızıyorum. bunun farkında olmayan insanlara çok kızmıyorum, farkında değiller, ne yapsınlar yani. ama farkında olup da ses etmeyen, farkında olup da körükleyenlere çok kızıyorum inanın.

    bir de işte kendime kızarım aralarda. yapmamam gereken şeyleri yaptığım zamanlar oluyor. ınsan kendini uzanıp yanağından öpemez belki ama insan kendine gayet donanımlı bir şekilde kızabiliyor.

    imksby: farkında olup da ses etmeyenler kimler diye sormayacağım. ancak sohbeti direkt şuraya çekeceğim albayım. 1 kasım seçimlerinden umutlu musunuz?

    kelimeler albayim: 1 kasım seçimlerinden umutluyum ama sonuçlarının ülke için ne kadar yararlı olacağını kestiremiyorum. çünkü bence tablo değişmeyecek. tek isteğim insanların artık ölmemesi ve huzur. koltuk hırsının bunun önüne geçmesini aklım almıyor. umudum var. çünkü eninde sonunda barış kazanacak.

    imksby: hemfikirim. yeniden entrylerinize gelelim. ne kadar sürede yazıyorsunuz? başka bir deyişle bir kelimeler albayim yazısı ne kadar sürede ortaya çıkar? hangi aşamalardan geçer?

    kelimeler albayim: eğer altında öykü olan bir entry ise biraz zaman alıyor çünkü önce kağıda yazmam gerekiyor. yani öbür türlüsüne bir türlü alışamadım, edebiyatla ilgili bir çabam varsa, - ki bu ancak çaba derecesinde kalıyor bence- kağıda yazmak önemli. sonra işte sözlüğe yazıyorum, o biraz zaman alıyor ama çok uzun değil. yani ben çok seçerek yazmaya gayret ediyorum, hani akışa kapılmamak için belki. belki herkes her şeyi zaten söylüyor diye. ama yazmaya karar verdim mi, başlayıp bitirdiğim için çok uzun bir süre değil diyebilirim. elbette anlık tepkiyle yazdığım ya da işte görüş bildirdiğim entryleri saymıyorum, sanırım onlar herkes nasıl yazıyorsa benim için de öyledir.

    imksby: aslında bu soruyu şunu da öğrenmek maksadıyla sordum. bazı yazarların yazma ritüelleri oluyor. belirli bir ortam, müzik veya çeşitli materyeller tercih ediyorlar yazım aşamasında. sizin bu tip lüksleriniz oluyor mu?

    kelimeler albayim: yalnız olmak ve sessizlik yazarken daha iyi oluyor benim için ama ben yazar değilim. sözlük kullanıcısıyım ben. yine de şunu söylemek isterim, kendime kadar yazdığım, kurduğum öykülerde kendi içinde bir tını olsun istiyorum. yani müzik dinleyerek yazmak bana buna engel olurmuş gibi geliyor. fakat bazen insan öyle şarkılar, öyle ezgiler dinliyor ki, içinden yazmak geliyor. o zamanlarda dinlenilen şey eşliğinde yazmak kaçınılmaz oluyor sanırım.

    imksby: neden ekşi sözlük albayım? bir de ilk entrynizi hangi şartlar ve hisler içinde yazdınız?

    kelimeler albayim: neden ekşi sözlük sorusunun cevabı herkesin aklına gelenden farklı değil sanırım. çünkü burası bu ülkenin resmiyet kazanmış bir kurumu gibi. başka bir alternatif düşünmedim hiç ama zaten yazar olacağıma da ihtimal vermiyordum sözlüğe kayıt olurken. çünkü burası suya yazmaktan farklı, sanırım o yüzden. yani mutlaka o an okunmasa da sizin hiç bilmediğiniz birileri bir zaman okuyacak, buna içten içe eminiz ya, sanırım o yüzden.

    şimdi siz sorunca baktım ilk entryime. 19 kasım 2012 de yazmışım. dergilerden takip ettiğim genç bir şairle ilgili kısa bir tanım. sanırım şart olan on entryi başımı belaya sokmadan! bir an önce yazabilmek dürtüsüyle yazdığım bir entrydi o. ilk on entryim hep öyle zaten. (kanzuk duymasın). o zaman nasıl bir duygusal yapıdaydım hatırlayamıyorum yalan olmasın. ama zaten mutlaka ertesi gün farklıdır, hayat öyle bir şey.

    imksby: peki, kimsenin okumayacağını bilseniz yine de yazar mıydınız?

    kelimeler albayim: kimsenin olmadığı yerde devrilen ağaç ses çıkarır mı sorusu geldi aklıma. zor bir soru bu, bilmiyorum. bence herkes okunmak ister, ben de istiyorum ama okunacağını bildiğim halde içimden yazmak gelmediği zamanlar oluyor. çünkü burada yazılan her şey mutlaka birileri tarafından okunuyor bunu biliyoruz işte. bilemiyorum sevgili badim bilemiyorum.

    yazmanın rahatlatan bir yanı var, üzen bir yanı da var ama kimi zaman. ben bazen kendi kurduklarına/yazdıklarına üzülen bir adamım. yazmasam delirecektim gibi değil ama bir zaman yazmayınca bir eksiklik hissettiğim doğrudur.

    imksby: vakit ayırıp da bu sohbeti gerçekleştirdiğiniz için tekrar teşekkür ediyorum.

    kelimeler albayim: asıl kıymet verip sohbet ettiğiniz için ben teşekkür ederim.

    yazılarının her biri birbirinden leziz ancak kendimce favori 3 kelimeler albayim yazısı: pazartesi, 6 kelimelik hikayeler, ekşi sözlük zenginleri buluşuyor zirvesi

    edit: sevgimler kelimesinin ifade ettiği anlam için: #46251782
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap