22 entry daha
  • yönetmeni ve önceki filmlerini bilmeden filme gidenlere... bakın yıl olmuş 2016. yapmayın öyle şeyler. afişe ve casta bakıp "olum oha tüm hollywood oynuyor" deyip bir filmi seçmeyin. sonra buraya gelip "enteresan kamera hareketleri yüzünden filmi izleyemedim" falan yazıyorsunuz ya çok gülüyoruz bu entrilere. yönetmeni - senaristi bilmeden bir filme girip sonra "aaa çok enteresan kamera hareketleri var, aaa oyuncuların yüzlerini bile görmüyoruz yaaa:(" diyorsunuz. halbuki buraya girip yönetmenin önceki filmleriyle ilgili entrilere göz atsanız, yönetmenin tarzını, sinemasını öğrenseniz belki de filmi izlemeyeceksiniz, haliyle yarıda da çıkmayacaksınız. afişe bakıp filme mi girilir? bana ilginç geliyor, çünkü 15 yıldır filmleri araştırdıktan sonra filmleri izliyorum.

    neyse. terrence malick the new world'le beraber sinemasını değiştirmeye başlamıştı. eski filmlerine bakarsanız hepsinde işleyen bir öykünün olduğunu görürsünüz. son filmlerinde ise öyküleri ve karakterleri zayıf kalıyor. çünkü malick artık bir senaryo yazma ihtiyacı hissetmeden filmlerini çekiyor. yani senaryosuz çalışıyor. sete giden bütün oyuncular ya çekimleri senaryosuz yaptıklarını ya da çok az (birkaç sayfalık) bir senaryoyla yaptıklarını söylüyorlar. malick nasıl davranmaları gerektiğini açıklıyor, rolleriyle ilgili bir iki done veriyor. onlar da doğaçlama oynuyorlar. ortada senaryo yok. ama kalkıp öykü de yok diyemeyiz. to the wonder'da da vardı, knight of cups'ta da var. malick burada bir senaristin (rick) bohem hayatından sıkılmasını, hayatını sorgulamaya başlamasını anlatıyor. ferrarisini satan bilge gibi. zenginlik, rahatlık, her biri diğerinden güzel kadınlarla (sayalım: cate blanchett, natalie portman, teresa palmer, freida pinto, isimsiz güzel kadınlar) yaşam batıyor herife ve "ben neyim, kimim, ne yapıyorum ben amk?" diye diye iki saat dolaşıyor herif. varoluş sancısı falan filan. yani film senaryosuz çekilse de ortada bir öykü var ama bu öykü her zamanki gibi zayıf kalmış.

    knight'ın önceki filmlerden (wonder, tree) farkı yok. malick gene havayı, gökyüzünü, evreni, sokakları, denizi bir belgesel(ci) edasıyla kameraya alıyor. karakterleri doğaya salıyor sık sık. gene karakterlerini sokaklarda bolca yürütüyor. gene bir iki karakter dışındaki hiçbir karakter derinleştirilmiyor, karakterler karikatür kalıyorlar. gene oyunculardan çok perdeye, denize, yani eşya ve doğaya daha fazla odaklanıyor. önceki iki filminde de olan sekansları burada da tekrarlıyor (mesela çarşafı kaldırıp altına girip öpüşmek, mesela havaya salınan gaz, mesela bir bebeğin emeklemesi...) gene varoluş sancısını işliyor, ki to the wonder'da da vd filmlerinde de bu işlenir. gene tanrıya değinir (wonder'da da, tree'de de önemli bir noktadaydı tanrı). gene diyalog sayısı az. gene filmi monologlarla ilerletiyor. kısacası to the wonder'ı izlediyseniz knight of cups'ın ondan pek farklı olmadığını göreceksiniz. malick kendisini tekrarlamış mı oluyor? evet, öykü her filminde değişiyor tabii ki ama pek çok şey aynı kalıyor, bu da aynı filmi izlediğimi düşündürtüyor bana. auteur yönetmen olmak mıdır bu, inanın bilmiyorum.

    öykü zayıf dedim. 2 saat boyunca beylik monologlar ve belgesel edasıyla çekilmiş sahnelerle bu zayıf öykü ilerletilmeye çalışılıyor. ama olmuyor. rick'in buhranı birbirinin kopyası sahnelerle yansıtılıyor. yani film kendisini fazlasıyla tekrar ediyor. gelelim oyunculara. christian bale her sahnede görünüyor. fena değildi. blanchett, palmer, pinto, antonio banderas ise 2-3 sahnede, maksimum 3-4 dk görünüp kayboluyorlar. portman da fazla gözükmüyor. onun da rolü 10 dk'yı aşmıyor. yani oyuncular için izlenecek bir film değil, çünkü bu oyuncuları fazla görmüyoruz. filmin müziğini (bir tane bestelenmiş) beğendim. görüntü yönetmenliğinin tanrılarından emmanuel lubezki bir malick filminde daha mükemmel bir performans ortaya koymuş. şunu söylersem abartı olur mu acaba?: malick'in son filmlerinden lubezki'yi alın, elinizde bir şey kalmaz. biraz abartı olabilir ama yorumlara biraz göz atarsanız malick'ten çok lubezki'nin anıldığını görürsünüz.

    malick'in isimsiz filmi bu yıl festivalleri dolaşacakmış. farklı bir film beklemeyin. knight of cups'ın aynısı olacaktır. yukarıdaki "gene"ler gene tekrar edilecektir. yüksek ihtimalle o dehşet kadroyu da çok az göreceğiz. hatta christian bale bile bu yeni filmde az gözükecekmiş. başroller ryan gosling, natalie portman, rooney mara, cate blanchett ve michael fassbender'in.
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap