• insan başkasını yargılarken bir hayli objektif; özellikle yargıladığı şey ile herhangi bir ilişkisi olmadığında. doğruyu ve yanlışı içgüdüsel olarak dahi bir şekilde ayırtedebiliyor ama sonuç duygularla ve/veya çıkarlarla manipüle de edilebiliyor. kimisi çok ''saf'', kendini kolayca kandırabiliyor, birkaç gerekçe ile vicdanını susturmayı başarıyor. kimisinin içinde ise vicdan ile savunma mekanizması arasında bir didişme yaşanıyor. bazen dava zamanaşımına uğruyor.

    yozlaşmış toplumlarda bahsi geçen insana rastlama sıklığı bir hayli yüksek oluyor. bu nedenle böylesi toplumlarda herkesin ayıpladığı şeylerin görülme oranı epey yüksektir. sanki o toplumdaki hayaletler bu ''suçun'' failidirler.

    sağcı, solcu, zengin, fakir ayırt etmez bu özellik. toplumda ayrışmış kesimlerin kesişim kümesidir.

    bir yanlışı ne kadar çok insan yaparsa vicdanı susturmak o oranda kolaylaşıyor. ''...ama herkes yapıyor'' dendikçe yapılmaya devam edilir, yapıldıkça '..ama herkes yapıyor'' denilir. birbirini besleyen bir kısırdöngü oluşuyor böylece. bu bakımdan mesela inançlı bir insanın günahlara karşı gösterdiği değişken hassasiyet de bu ''herkes yapıyor'' çizelgesi ile bir paralellik gösteriyor. torpil ve domuz eti hassasiyetleri ne kadar değişken örneğin? veya her fırsatta istanbul'un mimari kimliğine atıfta bulunup -haklı olarak- yüksek binaları eleştiren ve bu konuda eylemlere katılan insanın rezidansta oturması ne kadar tutarlıdır? eylemlere katılır çünkü etrafındaki herkes gidiyordur, rezidansta oturur çünkü rahattır, çünkü özenmiştir, çünkü herkes oturuyordur,çünkü... her ne ise. bu konuda sayısız örnek verilebilir ama gerek yok.

    insanın eleştirdiği şeye olan tutumu kendisinin yapma gücüne erişebildiği zamana dek belki sadece. iktidar ve güç kendisine geçtiğinde eleştirdiği şeye rahatlıkla dönüşebiliyor veya hem kendisi yapıyor hem de yapanı eleştirme keyfinden geri kalmak istemiyor veya vicdanını biraz olsun başkasını eleştirerek rahatlatmak istiyordur. veya gerçekten ''saf''tır yani gerçekten farkındalığı düşüktür ve yaptıklarını sorgulayamayacak kadar uykudadır -bu da bir başarı-.

    belki de sadece bir süre bu ''yapıya'' direnebiliyor sonra bu köyün delisi bir ben miyim deyip mecburen vazgeçiyordur. yapının bir parçası oluyordur. belki de bu bakımdan gerçekten masumdur. yapılan her davranışın bir sebebi vardır ve değerlendirme koşullar ve sebepler gözönünde tutularak yapılmalı.bundan dolayı bu yazı hükümden çok tespit içermektedir.

    bahsi geçen toplumdaki ''hayaletleri'' bir hayli eleştirdim, kusura bakmasınlar. yazılanlar yazan için de okuyan için de özeleştiri kapsamına alınabilirse ''ironik'' olmaktan çıkar belki.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap