1 entry daha
  • göç eden kuşlar... düşündüren kuşlar:
    sonbahar başlarında başlamıştım ben, göçmen kuşların gidişlerinin ardından, dönüşlerine dönecek beklemelere... ardlarında dökülen yaprakların içiçe geçmiş halkaları kalırdı; kenarlarında beklediğim göl yüzeylerinde beliren... avuçlarımdaki çizgiler rotalarını gösteriyor diye anlatmıştım küçük bir çocuğa seneler önce. gözleri ışıldayarak dinlemişti beni. aynı ışıkları çakarak sormuştu sonra: avuç kenarların ufuk çizgisi mi? en son oraya mı varıyor tüm kuşlar?" diye...
    öylece, şaşkın ve sessiz kalakalmıştım; şimdilerde anlıyorum... vardıkları hiçbir yer yok kuşların! göç ettikleri tarafta da durmaksızın bekleyen, bir başkası var... kuşları izleyen... göl yüzeyindeki halkaların içinden mi çıkıyor yapraklar? yoksa yapraklar düşünce mi oluşuyor dalgalar? bilemeyen... ve kuşlar, kanatlarında sonbaharı mı yoksa ilkbaharı mı taşıyor karar veremeyen; bir başkası var avuçlarımın ufkunda oturan... aşağı çevirsem ellerimi; geceyi görüyor, yukarı çevirsem gündüzü yaşıyor... gözyaşlarım aktığında yağmur yağıyor üzerine... kuşlar nereden çıkıyor bilemiyorum... nasıl ona ulaşıyor bulamıyorum... gözleri ışıklı çocuk çizgileri takip etmeyi bilmiyor... peşlerinden gidemiyoruz kuşların. avuçlarımın ufkunda oturan da çıkamıyor bir türlü yola... öyle ya, belli değil ne zaman rüzgara dönüp yüzümü; ellerimi yana açıp rüzgara karşı duracağım. ufuk çizgisi zor dayanıyor, yüreğim zor duruyor da yerinde (rüzgara uymamak için) ; onun elleri nasıl tutunmaya yetsin? nasıl kayıp düşmesin rüzgarın peşinden dünyaya... gitmek istediği yer avuç içlerimken göçmen kuşların peşi sıra; göl kenarlarıyken gitmek istediği...
    küçücükken yaramazlıklarımı, ama en çok da güzel haberleri anneme taşıyan kuşlar geliyor sonra aklıma... küçük yeğenimin konuşabileceği zamanları beklemeye karar veriyorum... belki bir iki tanesi fısıldamıştır kulağına; "yaramazlık yap şimdi bahara kadar; biz ".........."ya kadar gidiyoruz ve çiçeklenmiş ağaçları gördüğünde dönmüş olacağız" diye... ve belki o zaman ismini bilirim avuçlarımın ufkunun; gözleri ışıklı çocuğa bulacağı yerin adını vermek üzere.
    belki de o zaman büyü bozulur, kuşların dili çözülür, rota gerekmez, kanatlarımız geri verilir; solungaçlarımız geri verilir; saçlarımız denize -ruhumuz rüzgara salınır;

    bahar dediğin iki yüzlü mevsim bir yanı güz* - bir yanı ilkyaz*...
    durmak olmayınca bir yerlerde, göçmek de olmaz!
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap