• deveye neden boynun eğri demişler, ona da şükür allah'tan insan değilim demiş..
    http://www.msnbc.com/news/884633.asp?cp1=1
  • göç eden kuşlar... düşündüren kuşlar:
    sonbahar başlarında başlamıştım ben, göçmen kuşların gidişlerinin ardından, dönüşlerine dönecek beklemelere... ardlarında dökülen yaprakların içiçe geçmiş halkaları kalırdı; kenarlarında beklediğim göl yüzeylerinde beliren... avuçlarımdaki çizgiler rotalarını gösteriyor diye anlatmıştım küçük bir çocuğa seneler önce. gözleri ışıldayarak dinlemişti beni. aynı ışıkları çakarak sormuştu sonra: avuç kenarların ufuk çizgisi mi? en son oraya mı varıyor tüm kuşlar?" diye...
    öylece, şaşkın ve sessiz kalakalmıştım; şimdilerde anlıyorum... vardıkları hiçbir yer yok kuşların! göç ettikleri tarafta da durmaksızın bekleyen, bir başkası var... kuşları izleyen... göl yüzeyindeki halkaların içinden mi çıkıyor yapraklar? yoksa yapraklar düşünce mi oluşuyor dalgalar? bilemeyen... ve kuşlar, kanatlarında sonbaharı mı yoksa ilkbaharı mı taşıyor karar veremeyen; bir başkası var avuçlarımın ufkunda oturan... aşağı çevirsem ellerimi; geceyi görüyor, yukarı çevirsem gündüzü yaşıyor... gözyaşlarım aktığında yağmur yağıyor üzerine... kuşlar nereden çıkıyor bilemiyorum... nasıl ona ulaşıyor bulamıyorum... gözleri ışıklı çocuk çizgileri takip etmeyi bilmiyor... peşlerinden gidemiyoruz kuşların. avuçlarımın ufkunda oturan da çıkamıyor bir türlü yola... öyle ya, belli değil ne zaman rüzgara dönüp yüzümü; ellerimi yana açıp rüzgara karşı duracağım. ufuk çizgisi zor dayanıyor, yüreğim zor duruyor da yerinde (rüzgara uymamak için) ; onun elleri nasıl tutunmaya yetsin? nasıl kayıp düşmesin rüzgarın peşinden dünyaya... gitmek istediği yer avuç içlerimken göçmen kuşların peşi sıra; göl kenarlarıyken gitmek istediği...
    küçücükken yaramazlıklarımı, ama en çok da güzel haberleri anneme taşıyan kuşlar geliyor sonra aklıma... küçük yeğenimin konuşabileceği zamanları beklemeye karar veriyorum... belki bir iki tanesi fısıldamıştır kulağına; "yaramazlık yap şimdi bahara kadar; biz ".........."ya kadar gidiyoruz ve çiçeklenmiş ağaçları gördüğünde dönmüş olacağız" diye... ve belki o zaman ismini bilirim avuçlarımın ufkunun; gözleri ışıklı çocuğa bulacağı yerin adını vermek üzere.
    belki de o zaman büyü bozulur, kuşların dili çözülür, rota gerekmez, kanatlarımız geri verilir; solungaçlarımız geri verilir; saçlarımız denize -ruhumuz rüzgara salınır;

    bahar dediğin iki yüzlü mevsim bir yanı güz* - bir yanı ilkyaz*...
    durmak olmayınca bir yerlerde, göçmek de olmaz!
  • sevilesi kuşlar-dı. pek çok şarkıya, şiire, masala konu olmuşlardır. şu an herkesin korkulu rüyası kuş gribi (kuş vebası) taşıyıcıları. bundan bir önce de kırım kongo kanamalı ateşi hastalığına neden olan kene lerin taşıyıcısıydılar. sırada neyi taşıyacakları ya da onlara neyin taşıtılacağı endişeyle beklenmektedir.
  • göçerken gördüğüm kuşlardır. molada öyle saf saf dışarda dururken havada bir karartı oluştu. gökyüzüne bir baktım, bir sürü kuş geçiyor. aralarından birkaç haylaz kuş ise dans ede ede gidiyorlardı. ne dansı demeyin, bariz dans ediyorlardı. bir grup kuş öne geçiyor, kısa bir süre sonra diğer grup onların sağından ve solundan öne geçiyor, alçalıyorlar, yükseliyorlar, ne bilim kuş dansı yapıyorlardı işte.. molamı şenlendirdiler, popomun ağrısını unutturdular, izleyen insanları kısa süreli mutluluk yaşattılar. yaşasın göçmen kuşlar, kahrolsun kapitalizm*.
  • göçmen kuşları baharda
    çiziyorlar dünyayı boşukta
    özgürlükleri kanatları
    kanatları özgürlükleri

    bir senfoni gibi çalıyorlar
    baharın şarkısını
    göçmen kuşları
    baharımın kuşları
  • gökyüzünde sıra sıra
    dizildiniz ufuklara
    göçmen kuşlar güzel kuşlar
    yine gelin ilkbahara

    türkülerle gidersiniz
    kim gösterir size yol iz
    ürkütmez mi kalbinizi
    yüce dağlar coşkun deniz

    gibi sözleri olan hüzünlü bir çocuk şarkısıdır, taaa 70'li yılların başından, o gün bu gündür ne zaman aklıma düşse burnumun direği sızlar, keşke nota bilseydim de aktarabilseydim, benimle birlikte yitip gidecek şarkı...
  • marianne fredriksson'un türkçeye çevrilmiş bir romanı.
  • bugün* izmir semalarında görülen kuşlardır. dün* izmir'in dağlarında görülen papatya ve gelinciklerle beraber, insanın gönlünde bahar filizi açtıran kuşlardır da hem. leylek miydiler, bilemedim.
  • taner akyol'un müziğini yaptığı ibrahim karaca'nın sözlerini yazdığı şarkı, yunanca sözlerle paolia adıyla maria farantouri de seslendirmiştir.
    adını verdim oğul durgun göllere
    düşmeyesin diye uzak yollara
    geceler oturunca yeşil dallara
    canalıcı oğul iner serin yerlere

    silinip de gitmiyor yürek acısı
    kaybolan canların bu oğul kaçıncısı
    bilinmezlere oğul yazılan bu canların kaçıncısı

    sesini verdim akarsulara
    dalmayasın diye oğul kan uykulara
    sabahlar oturunca karanlıklara
    göçmen kuşlar iner oğul fidanlıklara

    silinip de gitmiyor yürek acısı
    kaybolan canların bu oğul kaçıncısı
    bilinmezlere oğul yazılan bu canların kaçıncısı

    sevdanı verdim dağlar başına
    üfleyesin diye oğul aşk ateşine
    kuzgunlar dolanınca turna peşine
    çoban türküleri oğul akar düşüne

    silinip de gitmiyor yürek acısı
    kaybolan canların bu oğul kaçıncısı
    bilinmezlere oğul yazılan bu canların kaçıncısı
  • eskilerden bir ali rıza binboğa şarkısı.

    http://trcll.im/olczh
hesabın var mı? giriş yap