100 entry daha
  • burada "özel sektör okul ayırımı yapmaz, işe bakar" diyen insanlar ya da "ne olacak en fazla denersin, yapamazsa yollarını ayırırsın" diyen insanlar özel sektörle gerçekten hiç karşılaşmamışlar.
    bir kere özel sektörde de ayırımcılık vardır, yani belli okullar her zaman el üstünde tutulur, çünkü mesela o şirket yabancı şirketlerle çalışıyorsa yabancı dil bilen adam ister ve böyle yapınca iyi okul sayısı bir anda düşer.

    şirkete giren insanlar o bilinen iyi okullardan olduğu sürece oluşan şirket kültürü gereği bir noktadan sonra o şirkete işini ne kadar iyi yapma "iddiasında" olursa olsun, çemişkezek üniv ya da özel bağcılar üniv mezunu birini almazlar. bu ırkçılık tipi ya da masonik bir ayırımcılık değildir, ama kafadan size kalitesiz olarak bakılmasıyla gelinen bir ayırımcılıktır. o iyi okullardan da yeterince mezun ve işsiz vardır, kimse de onlar varken özel bağcılar üniv. mezununu almaya gerek duymaz. özel sektör o kadar da robotik biçimde performans ölçümcüsü değildir, şirket kültürü pekala daha öncelikli olabilir, ve bunun o şirkete kaybettireceği neredeyse hiç bir şey yoktur, çünkü binlerce iş arayan iyi üniv mezununa göre daha iyi olduğunuzun hiç bir kanıtı yoktur. siz öyle olsanız bile onun açısından elinde binlerce cv dururken durum budur. özellikle yabancılarla iş yapan şirketlerde. istisnalar tabii ki hep vardır, ama istisna işte.

    özel sektör aynı zamanda istikrara da önem verir. birisini işe al, beğenmezsen çıkar falan. bu kadar robotik bir kapitalizmi beyazyakalılara çok rezil biri değilse hiç bir firma gönüllü olarak uygulamak istemez. çünkü işten adam çıkarmak bir problemdir, günlerce haftalarca görüşme yapmışsın, birini almışsın, bunlar hep yatırım. çıkaracaksın, adam bu sefer haklarım diyecek, uğraşacak vs. adama da yazık, özellikle küçük şirketlerde bu yüzden oflayıp puflayan adam çıkaramayan patronlar çoktur. özel sektör başta işine yarayacağı kesin olan adamı bir kez alıp onunla sorunsuz yıllarca çalışmak ister. bu da onları gene iyi okullara yöneltir.

    bir kaç bişey daha söyleyeyim, iyi bir devlet ünivden mezunum, tahmin edilebileceği gibi. ama bir de özel ünivde işletme master'ı yaptım.
    aradaki fark şuydu, çok daha az kişilik sınıflarda ders görüyorduk, ama hocaların akademik niteliği çok daha düşüktü. titr olarak düşüktüler, ama sorun o değildi. kafaca da akademide değillerdi. çoğu danışmanlık derdindeydi. düzgün anlatılsa işe en çok yarayacak olan ders bir big data veri analiz dersiydi. hoca olacak it, bilerek bütün dersleri kaynattı. derste bize emülatör kurdurup 2011 senesinde 1994 tarihli komut satırlı programdan başlayarak anlatmaya kalkıştı, bu işin başlangıcı bu diye. haftalarca böyle geçti, yalan yanlış anlata anlata kimsenin aklında bir şey kalmadan ders biterdi ve dönem böyle bitti. dersinden aa aldım, ama f'le kaldığım lisans derslerimde daha çok şey öğreniyordum. bunu da bütün samimiyetimle söylüyorum. bütün derdi danışmanlık olan biriydi. sırf rekabet kaygısıyla bunu yapıyordu. bu bir yana çoğu özel üniv hocalarında bir "vaktini öğrencilere harcamama" kaygısı da hep gelişiyor zamanla.

    gerçekten iyi hocalara ulaşmak ve bilgi koparmak çok zor. yani öyleleri de var, iyi bazı özellerde. herif odasına git senle uzun uzun konuşur, bilgiden hoşlanıyor çünkü adam. ama özellikle orta ve alt seviye özel ünivlerde derslerde hep bir geçicilik havası yayan, öğrenciyi "şimdi tabii bu program kısa, uzun uzun anlatamayız" psikolojisine sokup ders bitince toz olan çok tip var. bunlardan kimse bir şey öğrenemez.

    ben lisanstayken bir şey dikkatimi çekmişti. amfideyiz, hoca dersi anlatırken ben bazen bir şeyi anlamıyorum, ama çekiniyorum sormaya da. tam o sırada biri soruyor, hocam orayı anlamadım diye. sonra bütün sınıf bunu evet hocam bi daha falan diye onaylıyor. bu defalarca oldu. sanki telepatiyle anlaşan bi sınıf gibiydik, çok ağız, tek beyin.
    çünkü herkesin geçmişi aynıydı, az bir kaç kişi dışında hepimiz üniversite sınavında neredeyse aynı netleri yapıp gelmiş, aynı seviyede tiplerdik. çok fazla seçilmiş bir örneklemdik yani.

    o yüzden üniv sınavlarının seçiciliği öyle şaka falan değildir. bunu küçümsememek gerekir. insanın önüne açtığı fırsatları da öyle. mesela burada da yok iyi üniversiteden mezun adamlar biliyorum, hiç bi yere gelemediler, yok kötü üniversiteden mezun adamlar biliyorum çok iyi yerlere geldiler falan diyen istatistik yoksunu, varyansın varlığının ortalamanın yokluğuna kanıt oluşturabileceğini zanneden arkadaşlar hep vardır ve hep olacaktır.

    iyi okulda okuyan adamlar hep belli bi ortalamanın gerçekten de üzerinde olmasa, piyasa gerçekten buna bakmazdı. zannetmeyin ki ben en iyi diye gösterilen okullarda okudum. iyilerden birinde okudum sadece. ama beni değil de daha iyi okullardan mezun insanları seçenden de rahatsız olmam, çünkü bir sebebi var. onu anlayacak noktadayım çok şükür
39 entry daha
hesabın var mı? giriş yap