49 entry daha
  • önce şunu şuraya ekleyelim: (bkz: #66538371)

    koskoca dünya ama onlara yaşayacak yer bırakılmadığı için alternatif bir dünya yaratma çabasına giren iki yetim üzerinden sahipsiz çocukların trajedisi... önce anne-babaları terk etmiş onları; sonra da devlet, "baba"lığını esirgemiş. biri tamirci olmuş, diğeri emanet edildiği yuvada çocuk gelin.

    birbirlerinin kardeş olduğuna inandırılmışlar. muhtemelen büyümeye başladıklarında kısacık kesilen saçlarıyla aynı sebepten ötürü: başlarına iş çıkarmasınlar! ama içgüdüleri, olmadıklarını hatırlatıyor arada. üstelik ali'nin, hayat kadınlarıyla da olsa aktif cinsel yaşamı, onun aseksüel olmadığını vurguluyor. yine de belki kendi etik değerlerinden, belki aile kavramına yükledikleri kutsiyetten, "kardeşliklerini" korumaya gayret ediyorlar ve aralarındaki saflık zarar görmüyor.

    orman çok güzel. güzelliğini de ıssızlığına borçlu. ve sanki gerçek analarının yapamadığını yapıp sarmaladı onları tabiat ana. tüm potansiyel kötülüklere rağmen kıllarına zarar gelmedi. ne yılanlardan ve kurtlardan, ne de annelerini arayan üç adamdan...

    eee, delirmek de bir nevi gerçeklerden kaçış ya... anne-babalarını sayıklayan iki kaçık gibi ali ve zuhal'in sığındıkları bu orman, kaçmak istedikleri gerçeklerle umutları arasında bulundukları bir araf gibi. onların geri dönüş şansı yok. devam etmek için hazır olana kadar orada beklemek zorundalar.

    zuhal'in ilk kusma sahnesinden sedyedeki an'a kadar iç sesin sürekli tekrar ettiği bir şey var: kesin hamile! her ne kadar ali ona "o adam sana bir kötülük etti mi?" diye sorduğunda cevap vermekten, hepsi geçmişte kaldı edasıyla kaçınsa da, hiçbir şey geçmedi. tüm gerçekliğiyle orada duruyor. kurtulamadığı bu gerçek de onu için için yiyor.

    zuhal'in aşama aşama hastalanmasını tetikleyen bir diğer neden de, aslında ali'nin verdiği sözleri tutamaması. hayal kırıklığı yaşıyor. ve o sırada karşısına çıkan yaşlı kadında kendini buluyor. onunla bütünleşiyor. aynı anda gördüğü keçiyle babasını bağdaştırması da bundan.

    karnavalda şarkı söyleyen küçük kız da çocukluğu elinden alınmışlardan. sesi gerçekten berbat ve sabır sınayıcı. ama masum yüzüyle tezat oluşturan makyajı ve kostümü, bir başka çocuğun daha bu bozuk düzen içinde telef oluşunu gösteriyor. üstelik bu sömürgen eğlence anlayışını, ali ve zuhal de benimsiyor. ve bir de sadece anlatılandan öğrendiğimiz, ustanın köyden getirttiği küçük kız var...

    toplumda bu olanlar, pedofili olarak değil de, "yaşından başından da utanmıyor" diye, dışarıdan bakınca ahengi bozan bir uyumsuzluk olarak görülüyor sanki. hatta erkeğin aktif cinsel yaşam ve arayışına bir kınama var. ve bir çocuğun istismarına tepki verilmesi gerekirken, ikiyüzlü bir sessizlik ve kabulleniş söz konusu. ama saç keserek cinsiyetsizleştirmeye çalışan devletin de bunda payı büyük. masum bir aşktan korkup iki kişiyi kardeş ilan edebiliyor ama emanet ettiği ailede, gereken itinayı göstermiyor. umarım bu filmde geçen kişi ve kurumların gerçekle ilgisi yoktur ve bu şekil bir kontrolsüzlük, en azından günümüz türkiye'sinde gerçekleşmiyordur. umuyorum...

    öyle estetik bir film olmuş ki işlenen konunun izleyiciyi sarsacak trajedisine rağmen, söyleyeceklerini açıkça dile getirirken kimseyi hırpalamıyor. anlıyorsun, farkındalığın artıyor ama içinde harekete geçenlerin bilinciyle, başındaki ümitsizlik temalı şiirin aksine çaresiz hissetmiyorsun.
39 entry daha
hesabın var mı? giriş yap