aynı isimdeki diğer başlıklar:
636 entry daha
  • dünyanın en çok turist çeken şehri.
    bu anlamda, bir nevi kültür ve tarih başkenti.
    dünyanın pek çok şehrine gittim, gittiğim şehirlerle ilgili görüşlerimi ekşi'de yazdım, okunabilir. ancak roma'yı görmemiş olmak, benim için büyük bir eksiklikti; ve ayrıca tüm şehirleri kıyaslarken görüşlerim arasında roma'nın yer almaması beni de rahatsız ediyordu. sonunda tur ile gitmeyip, kendi başıma gidip, 1 hafta kalıp, sokaklarında kaybolup, italyan'larla konuşup, bu şehri gezmeye, keşfetmeye çalıştım. merak edenler için bu şehirle ilgili yorumlarım, ve bu şehirde görülmesi gereken sanat eserleri ile ilgili görüşlerim aşağıda:

    roma istanbul'dan uçakla iki saat. barcelona ve paris'in yarı yolu yani. balkanları ve adriyatik'i geçince karşınızda.
    havalimanı şehre 1 saat uzaklıkta. uygun fiyata şehir merkezine bırakan otobüsler var. havalimanından çıkınca zaten hepsinin tabelasını görüyorsunuz.
    baştan söyleyelim; roma paris, londra, istanbul ölçeğinde ve büyüklüğünde değil. onlardan daha küçük bir şehir. izmir ölçeğinde. tüm tarihi roma ve o ünlü ve görülmesi gereken yerler birbirine yürüme mesafesi uzaklıkta. yani merkezde inip, roma'nın görülmesi gereken her yerini yürüyerek görebilirsiniz.

    roma.
    bir diğer değişle batı roma.
    malum tarihteki doğu roma istanbul.
    tarihin ve medeniyetin, batı kültürünün başkenti.
    sokaklarında italyan'dan çok yabancı turistlerin görüldüğü, yaz aylarında sıcak ve nemden şikayet etmenizin muhtemel olduğu, ancak mükemmel kent.

    gezmeye başlayalım.
    roma'da metro londra veya paris'teki gibi gelişmiş değil, tarihi bir şehir olmasına yoruyorum, sadece iki ana hat var, termini'de kesişen. onun dışında otobüsleri kullanabilirsiniz. 100 dakika kuralı var, yani metro'dan çıktıktan sonra 100 dakika içinde bineceğiniz otobüs bedava.
    önce tabii ki, vatikan'a gitmek lazım. metro ağının vatikan'a en yakın duragı ottaviano. yürüyerek vatikan'a yaklaşık 10 dakika mesafede. vatikan klisesi, yani kubbesini michalengelo'nun tasarladığı o meşhur kliseye giriş bedava. ancak x-ray kontrolü olduğundan önünde her daim çok kuyruk oluyor. bu yüzden sabah serininde gitmenizi tavsiye ederim.
    vatikan klisesi leonardo da vinci'nin en büyük rakibi meşhur ve ünlü michelangelonun tasarımı. meydan ve heykeller ise gian lorenzo bernini'nin. iki renönans dehası, ustasının etkileri karşınızda. mükemmel uyum.
    vatikan st pietro kilisesine giriş kuyruğu yaklaşık 1 saat.
    sonra o meşhur klisenin içindesiniz işte. içi sizi mest ediyor. o ihtişam, heykeller, işlemeler. hayal kırıklığı duymanız mümkün değil.
    durun hemen gezip bitirmeyin, düşünelim bu klise üzerine.
    bu ihtişamlı klise, dünya'daki tüm katolikliğin merkezi.
    yapımı 100 yıl süren klise.
    yapımı çok uzayınca papa'lığın parası artık azalmaya başlayınca, bitmesi için para toplamak için, papalığın günah kağıtlarını çıkardığı, ve bu kağıtları para karşılığı alanların cennete gideceğini garanti ettiği klise. bu klisenin yapımına para toplamak için bu karar çıkmış, ve protestanlık buna tepki olarak doğmuş, "böyle şey olur mu, böyle bir şel olabilir mi ya" diye. işte o klise bu klise.
    bu klise michalengelo'nun ayasofya'nın kubbesinin çapını geçmeye çalıştığı klise. ve sonunda başardığı.
    çatısına çıkıyorsunuz, asansörlü seçeneğini seçerek, 8 euro karşılığında. kesinlikle tavsiye ederim. tüm roma kubbe'den karşınızda. fresklere de dokunabiliyorsunuz kubbedeki, çıkarken.
    ancak söylemeden de edemeyeceğim, kubbeye çıkarken bernini'nin meydandan görünenen çatıdaki heykellerinin arkasından geçiyorsunuz, bu heykellerin arkaları işlenmemiş. düz. şaşırmamak elde değil.
    ve doğuştan egeli olan biri olarak bergama ve efes antik kentlerini çocukluktan itibaren görmüş biri olarak, meydandaki sütunları mermerden sanıyorsunuz, ancak değil, kireç taşından. bu sizi biraz hayal kırıklığına uğratıyor. antik yunan çok daha ilerideymiş sanat anlamında.
    klisenin içindeki girişte hemen sağdaki pieta ise muhteşem. mermerden. michalengelo daha 25 yaşında yapmış bunu. inanılmaz. dünyanın en meşhur heykellerinden biri.
    ve yine bir müslüman olarak değil ama, bir istanbullu olarak düşünmeden duramıyorsunuz, bu katolikler istanbul'u, bizansı haçlı seferlerinde yağmalamasa, acaba ayasofya, buranın ne kadar daha ihtişamlısı olurdu?
    hemen yanındaki vatikan müzelerine giriyorsunuz. girişi 18 euro. ancak değer. meşhur sezar heykeli burada. bu antik yunandan kalan sayılı heykelden biri (malum bir diğeri louvre muzesindeki venus de milo heykeli). diğer tüm heykeller antik yunan heykellerinin roma imparatorluk zamanı kopyaları. ayrıca tabii ki rafael odalarını ve olmazsa olmaz sistine şapelini görmek lazım bu müzede.
    sistine şapeli meşhur, zira tavanındaki tüm resimler michalengelo tarafından yapılmış. tam tepedeki meşhur 9 resim tanrının dünyanı yaratmasını anlatıyor. bunların en ortasındaki meşhur ademin yaratılışı resmi.
    burayla ilgili bir yorum daha etmek lazım: malum daha önce de bahsettim, michalengelo ve leonardo da vinci yaşıt ve rakip iki üstat. leonarda resimde (en önemli resimleri son akşam yemeği ve mona lisa) ve michalengelo heykelde (en önemli heykelleri pieta ve musa heykeli) ustalaşıyor. ikisi de birbirini kendi uzmanlık alanında, heykel ve resimde küçümsüyor, ve birbirlerini kendi alanlarına davet ediyor. işte michalengelo resimde leonardo'nun alanına bu tavan resimleri ile giriyor, adeta resimde de rakipsiz olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. bu tavanın ayrıca anlamı bu.
    neyse daha da yoruma girmeden, vatikan'ın karşısındaki, nehir kenasındaki castelo san angelo'ya gidiyorsunuz. burası cem sultan'ın hapis tutulduğu kale. ayrıca vatikan ile yer altından bağlantısının bulunduğuna inanılan kale.
    hemen karşınızda artık tiber nehri. temmuz, ve ağustos aylarında nehir kenarında kafe ve standlar kuruluyor, bolca tur atan kişi görmek bu aylarda nehir kenarında. hemen karşısındaki angelo köprüsünden geçiyorsunuz, buraları roma'nın en popüler ve güzel yerleri. kalabalık.
    bu köprü sizi meşhur dar vechhio caddesine götürüyor. bu cadde dar bir sokak, ancak bu caddedeki tüm evler 1500'lerden kalma. alaçatı misali bu dar sokaklarda birkaç restoran ve kafe görmek mümkün.
    ve bu cadde sizi doğruca navona meydanına çıkarıyor. bu meydan roma'nın en turistik yerlerinden biri. abd, çin, meksika, tüm ülkelerden turist görmek mümkün bu meydanda. sanki o an galaksinin merkezindesiniz, ve tüm çeşit insanlar orada. arap ise yok.
    ancak buralar eski roma ve dar sokaklar olduğundan çok sıcak ve nemli. demedi demeyin.
    hemen altında gece hareketli olan campo de fiori meyanı var görülebilir.
    bir sokak arkasında meşhur pantheon. bakın bunların hepsinin arası 5-10 dakika yürüyerek.
    pantheon gece de gündüz de haraketli olan bir yer.
    yapımı ms. 1. yüzyıl. yani roma'daki en eski anıt. hristiyanlıktan önce yapılmış, sonra kliseye çevrilmiş. içinde meşhur ressam raffaelo'nun mezarı da var.
    kubbesi st. pietro'dan sonraki en büyük ikinci kubbe.
    buradan biraz müze gezeyim diyorum, ilgilenenlerin bildiği meşhur müzeleri.
    corsini müzesi ve galeria doria pamphilj. rubens ve caravaggio'nun birkaç resmini buralarda görebilirsiniz. ancak zamanınız bolsa gidin derim. bu adara pamphilj müzesi ayrıca bir saray, ve çok güzel bir saray.
    trevi çeşmesi yine mermerden ve parlak olmaması ile hayal kırıklığına uğtarıyor beni, ancak yine de muhteşem tabi. pantheon'a yürüyerek 5 dakika mesafede. buraya gece de geldim, ancak ışıklandırması sandığım kadar başarılı değildi, söylemeden geçmeyeyim. ancak tüm dünya vatandaşlarını bu çeşme etrafında görebiliyorsunuz, sanki galaksinin merkezi, bu anlamda çok ilgi çekici. trevi ispanyolca'da üç yol anlamına gelse de, bu küçük meydana 5 yol bağlanıyor. frederico fellini'nin meşhur "hayat güzeldir" filminin en önemli sahnesinin de bu çeşmede geçtiğini hatırlatalım.
    buradan yürüyerek 5-10 dakika mesafede ispanyol merdivenlerine ulaşıyorsunuz. burası ispanya büyükelçiliğine yakın olduğu için bu adı almış. pek bir olayı olmasa da, gece vakti bu merdivenlere oturup sohbet eden, bira için gençler ilginizi çekebilir. bir de merdivenlerin hemen karşısında "moda sokağı" olarak adlandırılan, birkaç mağazanın bulunduğu bir sokak da var.
    gece yaşamı için özellikle cuma ve cumartesi akşamları kalabalıklaşan trastevere bölgesine gidilmeli. özellikle "santa maria in trastevere" klisesi yakınları. burası alaçatı gibi dar sokaklara masalarını atmış mekanların olduğu bir yer. yine italyandan çok turist görülür sokaklarında.
    italya yakın zamana kadar hep şehir devletleriymiş. venedikliler, cenevizliler. italyan'larla konuştuğumda hala şehirler arasında o dönemden kalma rekabet olduğunu söylüyorlar. 1870'de floransa şehir devletinin kralı, tüm italyan şehirlerini feth ediyor, ve italya krallığını kuruyor. floransa şivesi de resmi italyanca oluyor. komuştuğum roma'lılar hala bundan şikayetçi. hala floransa krallığının işgali altında olduğunu söyleyen romalı bir ihtiyar bile gördüm. neyse; venezia meydanı, piazza venezia, şehir devletleri zamanında roma'daki venedik ülkesinin elçiliğinin olduğu meydan. o yüzden adı venedik meydanı. 1870'de italya kralı tüm italya'yı ele geçirdiğinde roma'yı başkentt yapıyor, ve papa'yı sarayından (vatikan'ın dışında sarayı varmış, şu andaki cumhurbaşkanlığı sarayı) sürüyor, ve papa'nın vatikanından daha ihtişamlı bir yapı yapmak istiyor. ve venedik meydanına yapıyor. bu hakikaten vatikandan da ihtişamlı, ve benim en çok hoşuma giden yapı oldu. yapımı sırasında bergama zeus sunağı baz alınıyor. hakikaten de birebir kopyası gibi.
    venedik meyda'nından kolezyum'a giderken, en meşhur caddeden geçersiniz. roma'da en sevdiğim yerlerden biri burasıdır. sağınızda meşhur antik roma agora kalır. buradan sola cavour caddesine dalıp, san pietro in vincoli klisesine girmeniz gerekir. dışarıdan sıradan bir bina olan bu klise, içinde yer yüzünün en güzel heykellerinden birini barındırır. michalengelo'nun meşhur musa heykeli'ni. pieta gibi mermerdendir, parlar. her uzvu, her kası mükemmeldir. rivayet odur ki, michalengelo bu heykeli bitirdiğinde o kadar gerçekçi olduğunu görmüştür ki "konuşsana hadi konuş!!" diye bağırır, ve çekicini fırlatır. bu yüzden heykelin sağ ayağındaki başparmağı kırıktır.
    ve tabi hemen bu klisenin hemen yanındaki kolezyum sonunda.
    milattan sonra 0. yüzyılda yapılan pantheon'dan sonra, ms. 1. yüzyılda yapılan kolezyum, roma'nın en eski ikinci yapısı.
    onu anlatmak için kelimeler yetmez belki de, içine girip tarih içinde kaybolmak gerekir.

    roma. tarihin baş kenti.

    insanoğlunun sanatının baş kendi.

    muhteşem.

    bana göre hala dünyadaki en güzel kent başka bir yer olsa da*, bana göre dünyadaki en güzel ikinci kent kesinlikle burası.
630 entry daha
hesabın var mı? giriş yap