29 entry daha
  • deli gibi doluyum, tutmayın beni.

    2007'den beri her istanbul bienaline gittim, hiç hayal kırıklığına uğramadım. her bienal döneminde istanbul'da ciddi anlamda güzel başka sergiler de olur. bu sene de öyle oldu. önceki yıllarda mekanlar birbirine daha uzaktı, her geçen yıl yakınlaştı diyebiliriz. bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilmiyorum. önceki yıllarda 1 gün, gezmek için yeterli olmuyordu. bu sayede gördüğümüz eserleri idrak edecek, düşünecek, araştıracak zamanımız oluyordu.ben o zamanlar izmir'den geldiğim için, istanbul'u gezme mazeretim oluyordu bu uzak mekanlar da.
    bu sene hem mekanların birbirine çok yakın olması, hem vaktimin bolluğu, hem de şehir dışından gelen arkadaşlarımı gezdirmem dolayısıyla 3-4 kere gezme fırsatım oldu. önceki bienaller de ücretsiz miydi hiç hatırlamıyorum. ama bu seneki 15. istanbul bienali kadar kalabalık bir bienale denk geldiğimi hiç hatırlamıyorum. ciddi bir kuru kalabalık vardı her mekanda. ve hemen hemen her salonda, "bunu bende yaparım ne var ki" tarzında konuşan izleyicilere şahit oldum. daha önceki bienallerde bir çok kişi elinde sergi katalogları ile geziyordu. hatta son hafta o kataloglar bittiği için satılmıyordu. bu bienalde çok az kişinin elinde o kataloglardan gördüm. neredeyse kimse baktığı eserin açıklamsından öte, öyküsünü okuyarak bakmıyordu yani. zaten bienalin son cumartesisi hala kataloglar raflarda duruyordu. tabi belki çok basılmıştır bu yıl diye olumlu düşünmek istiyorum.

    her sanatsal etkinlikte illa ki duyarız beğenmeyenlerin tepkisini, çünkü duyurmak isterler. ama sergi gezerken, genellikle çevrendeki kişilerle sıra olup tek tek eserlere baktığın için, kimin neye ne kadar baktığını, açıklamayı okuyup okumadığını görüyor ve yorumları da duyuyorsun. bir müddet sonra sergiyi gezenlerin diyaloglarına katılırım ben mesela ya da benim çevremdekilerle kurduğum diyaloglara katılanlar olur. fikir alış verişidir bu, çok hoşuma gider hatta bu durumun oluşması. bu bienalde de bir çok kez oldu bu. ve o kuru kalabalıktaki insanların, çoğu olumsuz yorumlarının altının ne kadar boş olduğunu hayretler içersinde izledik bu tanımadığım insanlarla. 1-2 metre yanlarında asılı olan açıklamalarda zaten anlamadıkları şeylerin açıklaması yazıyor, sanatçıların metaforları yorumlanıyordu. iyi bir komşu konsepti sergiyi gezenler tarafından unutuldu diye düşündüm bu garip yorumları her duyduğumda. her eseri elbette ki anlamamız mümkün değil, sanatçının anlatmak istediğini de her dafasında anlayamayız. kaldı ki bu bir bienal; farklı kültürlerde, onlarca eser ve hepsi yoruma açık. işte o kataloğu aldığınızda, küratörlerin ne kadar başarılı olduklarını anlıyorsunuz. konsepte ne kadar uygun eserler seçtiklerini görüyorsunuz. beğenirsiniz beğenmezsiniz, o size kalmış. ama hepsi içersinde iyi bir komşuyu besliyordu.
    elbette ki ücretsiz olmasının nedenlerinden biri, belki tek bir eserle de olsun izleyiciyi etkilemek/düşündürmek ve belki sanata birazcık olsun yönelmesi için sebep vermek. ama bunu ancak düşünen/düşünmek isteyen, ufkunu açmaya hevesli insanlara uygulayabilrsiniz. instagramda storie oluşturmak için oraya girmiş, hayal gücünü eserleri sorgulayabilmek/algılayabilmek için değil de, eserlerle dalga geçmek için kullanan insanlar için uygulayamazsınız bence. o nedenle bienallerin, bu kuru kalabalıktan az da olsa kurtulabilmesi için, çüzi bir ücreti olması taraftarıyım. herkes her eseri beğenmeli demiyorum ama gelen insanlar gerçekten bienal için gelir o zaman belki diyorum. örneğin contemporary olması gerekenden biraz pahalı olsa da orada gezmek, çevrendekilerin eserlerle ilgili yorumları çok daha kaliteli. contemporary'de de herkesin elinde telefon vardı, orada da eserler çok farklı çağrışımlar yapabilirdi, ama sosyal medyadaki paylaşımlara baktığımızda eserleri aşağılayan çok da fazla paylaşım göremedik.
    buraya kadar yazdıklarımın özeti, ne olur bienal 5-10 lira ücretli olsun.

    ----------------

    gelelim kataloğa.
    sergi için ayrı, eserlerin öyküleri için ayrı katalog yapmak kimin fikri ise koç holding o kişiyi kaybetmesin derim. oldukça cingöz biriymiş. yap hamur kağıt, yaz 8 punto, hepsi tek kitapçıkta olsun. tamam çok istiyorsan o da 60 lira olsun. ama iki kitapçık nedir allasen. zaten hiç anlamıyorum ingilizce/türkçeyi aynı katalogda derleme olayını. aynı şeyi, aynı yerde iki kere anlatmak bu. ayrı dilleri ayrı yap, isteyen istediğini alsın.

    burada anlattığımın özeti: girişi ücretsiz yapıp,katalogdan hıncınızı alırsanız,satamazsınız ve işte böyle şarkı söyleyerek, eserlere dokunmaya çalışarak, esere "eser" gözüyle bakma niyetinde olmayan izleyiciler edinirsiniz.

    ps: hiç bir gidişimde bez çantalardan bulamadım. varsa fazladan alan, alıp kullanmayacak olan. yeşillendirsin.

    ---------------

    ben en çok, bienalin son cumartesi gününden bahsetmek istiyorum. saat 24'e kadar açık olduğu günden hani. önceki bienallerde böyle bir uygulama yapmışlar mıydı bilmiyorum. inanılmaz güzel bir karar olmuş.hatta bence haftada bir şeklinde arttırmalılar 2019'daki bienalde bunu. ve bence bu yıl, son cumartesi için pera müzesinin geçen yıl yaptığı müzede uzun bir gece konseptine yakın, iksv'de bir parti düzenleyebilirlerdi. 2 aydır herkesin elinde telefon, tüm eserler fotoğraflanıp sosyal medyaya kondu. madem sosyal medya bir bienalin bu kadar büyük bir parçası, izleyicilerin sosyal medyada paylaştığı görseller de slayt tadında iksv'deki partide sergilenebilirdi. bence çok hoş olurdu bu. kendi fotoğraflarını görmek için partiye gelenler bile olurdu.
    burada bir şey anlatmadım. sadece sergi açılışları kadar kapanışları da kutlanmalı bence. kaldı ki bu 2 ay süren bir bienal. alnımızın akıyla bitti be, oh desin o çalışanlar/ emek harcayanlar da.

    -------------------

    ve nacizane fikrim, en beğendiğim çalışmalar.
    pera müzesindeki boşluk korkusu* adlı yağlıboya tablonun üzerine döşenmiş beton ve yine pera'da yaşam yolu* adlı videodan çok etkilendim.
    rum ilköğretimdeki çimen*adlı yerleştirme de, açıklamasını okuduktan sonra uzun uzun bakmama sebep oldu.
    istanbul modernde kablolar, anahtarlar, gözlükler, ışıklar* adlı kolajlar ve yerleştirme ilk gittiğimde ışıktan ve atmosferden ötürü beni rahtsız etti. çok da anlamlandıramadım. sonraki gidişimde öyküsünü ve açıklamasını okudum. bana verdiği rahatsızlık zaten olması gerekenmiş. son derece başarılı bir çalışma olduğunu düşünüyorum.
    ama en beğendiğim kesinlikle yoğunluk atölyesiydi.ev adlı enstalasyon inanılmaz etkileyici, çok düşündürücü bir çalışmaydı. çıkınca gerçekten yoğun düşüncelere sürükledi.

    ---------------

    ben çoğu eseri beğendim.
    bazıları açıklamalarıyla kafamda oturdu, bazıları ilk gördüğümde bende uyandırdıkları düşüncelerle yeterli geldi.

    istanbul'da yaşadığım için mutlu olduğum nadir sebeplerden biri istanbul bienali.
    umarım yoluna hiç bir zaman taş konmaz.
hesabın var mı? giriş yap