137 entry daha
  • puan 7.5/10

    assassin's creed serisinin en son çıkan oyunu. tüm seriyi oynamış ve seriye aşık bir oyuncu olarak bu oyunu çok beklemiştim ve 75 saatin sonunda oyunu bitirdim ve the hidden ones ek paketine başladım. bu kadar saatin sonunda olmuş mu bu oyun diye sordum kendime ve kararımı verdim: neredeyse olmuş gibi ama tam da olmamış gibi eksikleri varmış gibi ama artıları da varmış gibi derken tam karar veremedim. bu yüzden bu incelemem bana da bir ışık tutabilir.

    önce olumlu yönlerinden başlayacağım. oyunun haritası çok büyük ve çok güzel. evet bazı yerler tamamen dağ bazı yerler tamamen çöl ama kesinlikle içeriği dolu bir haritası var oyunun. fakir kasabalardan balıkçı köylerine, küçük şehirlerden devasa şehirlere, piramitlerle dolu çöllerden tamamen hiçliğin ortasındaki çöllere, kalabalıktan ıssızlığa, vahalardan koca koca dağlara ve uçsuz bucaksız denizlere bu oyunda her şey ama her şey yer alıyor. büyük çöller ve dağlık kısımlar dışındaki yerler birbirine çok az benziyor, her biri size farklılıklar sunuyor. oyun mekanikleri açısından farklılık sunmuyor elbette ama her gittiğiniz yerde oranın farklı olduğunu hissedebiliyorsunuz. elbette benzer yerler vardır ama bu denli devasa bir haritada o kadarı da oluversin. haritadan bahsetmişken oyunun çok iyi gözüktüğünü de söylemek istiyorum. oyunda renkler çok güzel kullanılmış, yeşillik mavilik çöllerin sarısı dağın kahverengisi renk cümbüşü şeklinde. mesela unity'de tamamen mavi bir renk paleti kullanılmıştı, oyun çok maviydi, bu oyunu renkler açısından çok daha fazla beğendim.

    oyunun en büyük yeniliği dövüş sistemi olmuş. unity ve syndicateda da olan silah çeşitliliği bu oyunda yer alıyor. her silahın kendisine ait artıları ve eksileri var, her silahın kombosu, vuruş hissi, animasyonları farklı. silahlarımızı ve kalkanımızı ise oyunun içinde seviye atladıkça geliştirebiliyoruz. ayrıca oyuna eklenen yay oyunu çok çok ileri götürmüş. yaylar bile 4 farklı çeşitte karşımıza çıkıyor ve ciddi anlamda birbirinden apayrı özelliklere sahipler. hayvanlarla dövüşürken farklı, gizli ilerlerken farklı, yakın dövüşte farklı yaylar kullandım çünkü her birinin artısı ve eksisi var. hazır dövüş sistemini övmüşken, düşman çeşitliliğinden de bahsedeyim. şimdi düşününce 7 8 farklı düşman çeşidi var ama bence bu çok da yeterli değil. 75 saat oynadığın bir oyunda 8 farklı düşman görmek insanın canını sıkabiliyor. ama yine de yetersiz demem, sadece tam anlamıyla yeterli değil, orta karar. oyunun içinde yer alan arenalarda ise bosslarla kapışabiliyoruz ki assassin's creed serisinde eksik olan noktalardan biri. birbirinden farklı dövüş silahları ve dövüş stilleri olan bosslarla kapışmak dark souls havası yaratmıyor değil. alakasız olacak ama bu küçük detayı da buraya ekleyeyim, at kullanımı çok rahat. mesela witcher 3'de çok rahatsız olmuştum ama bu oyunda gerçekten çok güzel yapmışlar at sürmeyi. çok kısa bir de oyunda alabileceğimiz skillerin çok dandik olduğunu da belirteyim (pazardan at arabası satın alabilme = 3 yetenek puanı!!!....).

    şimdi gelelim asıl önemli yerlere. karakterler yine çok başarılı değil. bayek'i sevdim ama onun dışındaki hiçbir karakterin zerre kadar değeri oluşmadı gözümde. karımız aya ve çocuğumuz khemu var ama boş geldiler bana, oyun hiç ısındırmadı bu karakterlere. hele bunlar dışındaki karakterler iyice tırt. daha oyunun başında hepzefa mı ne biriyle tanıştık kankaymışız, oyun boyunca hiç konuşmadık be, nasıl kanka bu. şimdi hatırlayalım assassin's creed 2'yi, dostlaramızı. leonardomuz vardı, uncle mario vardı, machiavelli vardı. rodrigo borgia vardı, cesare borgia vardı. düşman olarak. ben origins'ten ne bir düşman ne de bir dost hatırlıyorum. çünkü hiçbirinin üstüne eğilmiyor oyun, kankamız diye gösterilen adamı görmüyoruz oyun boyunca, düşmana kin bile besleyemiyoruz ortada düşman bile yok aklımda kalan. git onu öldür bunu öldür olmuş sadece. tamam 2.oyunda da böyleydi bu ama rodrigo borgia gibi bir ana kötü vardı, bu oyunda maalesef yer almıyor böyle bir düşman. bayek karakterine bağlanabildim sadece; arno, edward, connor ve frye kardeşlerden iyi olduğu kesin benim gözümde.

    tamam karakterleri geçiyorum, en azından bayek'i sevdirmeyi başardı bana oyun. ana hikaye olmamış. yani evet güzel oğlu öldürülen bir adamın intikam hikayesi ama olmamış, çok kopuk ve çok anlamsız belli bir noktaya kadar. oyunun yüzde 75'inde bize kötü oldukları söylenen isimleri öldürüyoruz. yine dönelim 2.oyuna. babamızın ölümünde parmağı olan isimleri öldürüyoruz, bu oyunda sırf halka zulmediyor diye bazı isimleri öldürüyoruz. tamam mısır'ın koruyucusuyuz falan ama ismini 5 dakika önce duyduğum ve açıkçası umurumda bile olmayan isimleri öldürmekle oyun biter mi ya? ana hikaye kesinlikle çok kopuk bir biçimde ilerliyor ve bunun bir başka nedeni de karımız aya. bunu tüm insanlığa soruyorum: ben niye aya'yla ve aptal bir kaptanla deniz savaşı yaptım? hem de birçok kez. neden ben bunu yaptım? tamam hadi yaptım deniz çok güzel oh, peki ben oyunun en sonunu niye 75 saatin 73 saatini birlikte geçirdiğim, bağlandığım ve 40.seviyeye getirdiğim ana karakter bayek yerine aya ile oynadım. elinde aptalca bir silah, seviyesi düşük, hiçbir özellik açık değil ve ben bu kadınla oyunun belki de en kritik yerlerini oynadım. o zaman ana karakteri aya yapsaydınız kardeşim. şöyle bir şey olsa nasıl olurdu acaba? 2.oyunu ezio ile oynayıp sondaki önemli yerleri kız kardeşimiz ile oynamak. tek kelimeyle aptallık, başka açıklaması yok. ana hikaye istediği gibi şekillensin, bana oyunun sonunu bayek ile oynatacaksın. peki tamam mısırdaki olaylar bu şekilde, kardeşlik kuruldu falan filan ama günümüzde neler oluyor? hiçbir şey. ciddi anlamda boşluk, 83 yıldır tek bir ilerleme yok şu günümüz hikayesinde. bir de günümüz dünyasında bilgisayar var, istersen bakıp içindeki mailleri okuyabiliyorsun. oyunun günümü senaryosunu maille okuyorsun. mail. e-mail. e-posta. desmond dosyası var. dosya şeklinde desmond miles. tıkla oku belgeler filan var. e-mail. dosya, resim filan var. daha fazla devam ederdim de okuyanlar sinir olmasın.

    peki ana hikayeyi geçtim, yan görevler nasıl, çünkü 100'ün üstünde yan görev var oyunda. bir assassin's creed oyununa göre geliştiğini söyleyebilirim çünkü serinin hiçbir oyununda iyi olmadı bu yan görev olayı. her görevin kendine ait dallanıp budaklanan bir hikayesi var demek isterdim ama o kadar da dallanıp budaklanmıyor. evet daha çok hikaye var ama aklınızda yer edecek yan görev hiç yok desem yeridir. şimdi bu noktada doğal olarak witcher 3 devreye giriyor çünkü origins'in bu yeni yan görev mantığı kesinlikle witcher 3'den alınmış. peki becerebilmiş mi, witcher 3 kalitesine yaklaşabilmiş mi? yaklaşmayı bırak önünde diz çöker af diler o derece batmış. en basidinden yan görevlerin sunuluş şekli iğrenç. çoğu yan görev iki odunun karşılıklı odunca konuşması ve oradan geçmekte olan bir kameranın öylesine çekmesi şeklinde sunulmuş. en ufak bir özen yok bu konuda. witcher 3'de en ufak yan görevde bile konuşanların duyguları, yüzleri farklı açılardan sunulmuş ve film izliyor hissi verilmiş oyuncuya. her yan görevde özen olduğunu çok rahat hissedebiliyor oyuncu. origins'te ise ayak üstü konuşan iki insandan oluşuyor yan görev. hem yeterince dallanıp budaklanmıyor hem de çok kötü sunuluyor. 100'ün üstündeki yan görevi tek tek yaptım ve yüzde 90'ı böyle. witcher 3'ün yan görevleri sadece hikayesi ve sunumuyla mı ünlendi? tabi ki de hayır. her birinde olmasa bile çoğu yan görevde oyuncuya seçimler sunuldu, öldür öldürme, parayı al alma, doğru söyle yalan söyle gibi. herkesin yıllar geçse unutamayacağı bloody baron görevindeki farklı seçimlerin farklı sonuçları doğurması ve bunun mükemmel bir şekilde sunulması o görevi ve bu yan görev mantığını efsane yaptı. peki bu oyunda ne oldu? en ufak, ciddi anlamda en ufak, tırnağının kiri kadar bile seçim yok. "bu kadar da olmaz ki, bunlar yan görev, bunlara ek seçenekler eklemek inanılmaz yük altına sokmaz seni." dedim ama dinletemedim. yok olmamış yan, tamam güzel bir ilerleme var ama witcher 3 bu yüzden efsane oldu, ki bırak witcher 3'ü witcher 1 ve 2'de bile var bunlar. 2007'de çıkan bir oyunun bile yaptığını yapamıyorsan püh senin kalıbına.

    neyse galiba sonuna geldim artık bu incelememin. çok olumsuz gibi görünmüş olabilir, güzel oyun ama maalesef beklediğim altında kaldı. wticher 3'ün kötü bir kopyası demek istemiyorum çünkü kendine ait güzel özellikleri var ama maalesef witcher 3'e benzemeye çalıştığı noktalarda batırmış. bayağı uzun oldu kusura bakmayın, herkese iyi oyunlar. bu arada öneririm yani alın ama indirimde.
246 entry daha
hesabın var mı? giriş yap