131 entry daha
  • yalan söylemeyeceğim, arctic monkeys'in herkes gibi beni de şaşkınlığa uğrattığı altıncı stüdyo albümü.
    ben doğrusu sakin sularından, yıllarca -hak ederek- yarattıkları konfordan, gitar sevdalısı ateşli hayranlardan geçip de böyle inanılmaz bir işe imza atacaklarını, ya da bu kadar erkenden, ne biliyim bu derece yeri göğü inletecek şekilde olabileceğini düşünme(z)dim. çok iyi, çok çok iyi.

    sağda solda yazılanları gördükçe kahkahalarla gülüyorum. yüzyıllarca sürsün istenilen kalıp sound beklentileri, tlsp ile asla ilişki kuramadığım kıyaslamar, alex'e ölüm fermanları falan. tüm bunlar bana, eski dönem müzik yapımcılarının ağzında puroyla; "yok olmaz yavrum pop yapacaksınız, kıçını başını da aç biraz, hıh oldu satar bu albüm, rök, mök olmaz sen popçusun"cu yaklaşımlarının hiç de öyle boşa yorumlar olmadığını, insanların müziğe yaklaşımının alışkanlıklarından bir parça öte bile derinlik taşımadığını gösteriyor. neyse ki şimdilerde bağımsız müziğin de etkisiyle müzisyenlerin biraz daha elinde güç var da, gönlümüzce dinleyip mest oluyoruz. eski zaman kalıplarını kıran kimseye aldırmadan kendi müziğini yapan bir radioheadimiz vardı, ada bize bir de arctic monkeys verir belki.

    benim albüme yönelik en net cümlem şu;
    humbug'la ergenlik dönemini öldürüp delikanlılığa adım atan arctic monkeys, bu sefer çok çekici bir yetişkine dönüşüyor.

    merak edenler olmuş, albüm kapağındaki maketi elleriyle yapmış, menajeri piyano hediye etmiş de başına oturup, bu doyulmaz şarkıları yağdırmış adamın müzisyenliğine başta matt helders olmak üzere grup üyelerinin tamamı saygıyla eğiliyordur. çünkü başka yapılabilecek bir şey yok.

    albümün en çok vurulduğum şarkısını arıyorum günlerdir, ama bulamadım. bu baska bir bakışla bulduğum anlamina da geliyor olabilir tabii.`::)`
74 entry daha
hesabın var mı? giriş yap