27 entry daha
  • ataturk, vahdettin ile gorusmesini soyle anlatir:

    "22 kasım 1918 günü selâmlığa gittim. namazdan sonra beni oradaki salona davet eden vahdettin’le bir görüşmede bulunduk. zaman bakımından uzun sürdü. fakat fikir alışverişi edebildiğimiz zemin üzerinde onu aydınlatmak ve uyarmak için giriş yaparken, o çok ustaca bir tarzda açıklamamın önüne geçti, dedi ki:
    — ordunun komutan ve subayları eminim ki seni çok severler. bana güvence verir misin ki onlardan bana bir fenalık gelmeyecektir. birdenbire böyle bir sorunun amaç ve anlamını kavrayamadım, sordum:
    — ordu tarafından karşı harekete ait bilginiz ve hissettikleriniz mi var efendim? gözlerini kapadı, olumlu veya olumsuz cevap vermedi. aynı sorusunu tekrar etti, cevap verdim, dedim ki:
    — gerçi ben istanbul’a geleli birkaç gün oldu, buradaki durumu yakından bilmiyorum. fakat ordu komutan ve subaylarının zatışahanenizle karşı karşıya bulunması için bir sebep olabileceğini sanmıyorum. onun için temin ederim ki hiç bir fenalığı beklemeyiniz. çok şüpheci tarzda sözlerine devam etti:
    — yalnız bugünden söz etmiyorum, bugünden ve yarından... son cümle bende bir kuşku uyandırdı: demek ki yarın padişahın öyle bir hareket yapmak ihtimali vardır ki ordunun yurtsever komutan ve subaylarını müteessir edebilir. beni aldatarak, aracılığımla onlardan emin olmak istiyor. fakat bu düşüncemi kendisine nasıl açıklayabilirdim? ve böyle bir açıklamada bulunmak kendim için ve maksat için yararlı olabilir mi idi? karşımdaki adam kararını çoktan vermiş görünüyordu. biz ise bu kararın ne olduğunu anlamayan veya anlamak istemeyen kimselerle temasta kalmış, hiç bir tedbir almaya zaman ve fırsat bulamamış durumda idik. padişah gözlerini açarken ayağa kalktı ve şu sözlerle görüşmeye son verdi:
    — siz akıllı bir komutansınız, arkadaşlarınızı aydınlatıp yatıştıracağınızdan eminim.

    çok umutsuz ve üzüntülü, fakat üzüntümün gerçek nedenini dahi anlayamamış halde vahdettin’in salonundan çıktım. dışarıda bekleyenlerin bezgin, yorgun, fakat biraz anlamlı bakışlarla bana bakmakta olduklarını hissettim. itiraf ederim ki o anda bu bakışların anlamını anlayamamıştım.

    ancak bir iki gün sonra artık her sırrı öğrenmiştim. bu geçen günler içinde ne olmuştu, onu hepiniz bilirsiniz. meclis-i mebusan dağıtılmıştı... sonraları işittim ki güya o uzun görüşmede padişah meclis-i mebusan’ı dağıtmak lüzumu üzerinde benimle düşünce alışverişinde bulunmuştur. ve ben kendisini onaylayarak, ordunun aynı düşüncede olduğunu söylemişimdir. kendimle arkadaşlarım adına söz vermişimdir. artık böyle dedikodulara önem verecek halde değildim, üzgündüm."
417 entry daha
hesabın var mı? giriş yap