355 entry daha
  • ekrandan evin içine doğru sıcaklık yayan harika bir film.
    yazdıklarım, sıradan bir film izleyicisi olduğum bilinerek okunmalıdır.
    biz filmi çok beğendik.

    mekanın, filmin büyük bir çoğunluğunda tren istasyonu ile sınırlı tutulması, orada çalışan insanların birbirleriyle ilişkileri, istasyona büyükçe bir yuva havası katmış.
    mevsimin kış olması sıcak bir yuva duygusunu daha da belirgin kılmış.

    hugo'nun paris'e yukarıdan bakarlarken kız arkadaşına söylediği sözler ise, çocukluğumda sahip olduğum bir hissi hatırlattı bana. ben bu dünyaya özel bir görevle geldim, hissini. hafızamın ekleme ve çıkarmalarıyla, makinelerin bir amacı vardır, diyordu hugo kız arkadaşına; ne için yapıldılarsa onu gerçekleştirmek. ve makineler çalışmaları için ne lazımsa o parçalara sahiptir, fazlasına değil. dünya da kocaman bir makine ve ben de onun bir parçasıyım. o zaman bir amacım, bir görevim olmalı. bir fazlalık olamam.

    ne olduğunu, kim olduğunu arayan öksüz bir çocuğun hayatına bir anlam yükleme çabası, bu metaforla ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.

    georges baba'nın gerçekten yaşadığını da bu filmle öğrenmiş olduk.
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap