3 entry daha
  • ayilardan, dogadan, kustan bocekten de onemlisi, basit ihtiyaclarini gidermis modern insanin hayatina anlam bulmak icin ne manyakliklar yapabilecegini gosteren bir belgesel.

    rahmetli (spoiler degil bu, basindan biliyoruz adamin en son kampinda oldugunu) uzun bir sure kimlik bunalimi yasiyor, kendini uyusturucuya veriyor filan, o siralarda bir sekilde bu ayilara merak sarinca hayatini buna adiyor. kendine bir amac bulamadigi insanlarin dunyasindan giderek uzaklasip, resmen bir ayi olmak, ayi gibi yasamak istiyor. bunun icin her sene pilini pirtini toplayip, girmenin yasak oldugu dogal rezervlerde * ayilarla beraber aylarca araliksiz kamp yapiyor. tabii ki silah falan yok yaninda, bu konuda cok kati.

    fakat bu hayvan sevgisi ve ayi metamorfozu dusu, giderek bir delusion halini aliyor ve adamcagiz kendini en sonunda ayilarin koruyucusu, ormanin ruhu filan ilan etmeye basliyor. hatta durup dururken federal hukumete kufur etmeye basladigi ve bunu 10 dakika surdurdugu bir bolum var ki adamin ruhsal dengesizligini acik secik one cikariyor.

    kendi kafasinda kurdugu ve kendine bir misyon yukledigi dunyasinda, o ayilarla dost ve aralarinda bir sevgi bagi var ama gercekte ayi dedigin boyle insani duygulari ayni yogunlukta ve cesitlilikte yasayabilecek bir varlik degil. belgeseli hazirlayan ve narrate eden adamin da cok guzel yakaladigi gibi, ayilarin kayitsizligini ve dogal hayatin acimasizligini oyle siddetli bir algida secicilikle yorumluyor ki, adama sempati duymaktan ziyade aciyorsunuz. zaten aksi halde, yani bu algida secicilige sahip olmasa, hayatini uzerine insa ettigi temellerin saniyesinde yikildigini gorup, kendini tekrar uyusturucuya suna buna verecekmis gibi bir havasi var.

    fakat tabii insan, kendini hissetigi gibi olur tarzi geyiklerin de acikca patlak verdigi bir suru yer var; yani her ne kadar boyle ayiyim edebiyati yapsa da yeri geldiginde celiskileriyle yuzlesiyor, icindeki korku ortaya cikiyor, bir takim bariyerleri asamiyor.

    simdi bu ayilarla birlikte yasamasinin nasil olup da ayilara yarar sagladigini ben de anlamadim. kampta olmadigi zaman okullara gidip bedava verdigi dersleri ayri tutuyorum ama ayilarla beraber yasamasi, yarardan ziyade zarar getiriyor belgeselde de bahsedildigi gibi. buna alisan ayilar, kacak avlanan insanlardan da kacmiyorlar, patir patir avlaniyorlar. ama iste insan kendini bir kez boyle acayip hayallere inandirdi mi, rasyonel dusuncenin sinirlari disinda kaliyor tamamen.

    evrimsel acidan bakildiginda bir insanin basina gelebilecek en korkunc olum sekliyle yuzlesiyor, canli canli yeniyor. daha da kotusu kendi kadar deli olmayan kiz arkadasinin da akibeti ayni oluyor. kapagi kapali kameralar olayin sesini kaydetmisler ama cok moral bozucu oldugu icin dinletilmiyor.

    her ne kadar tasvip etmesem de, ister istemez uzuldum adam icin film boyunca. olumune sebep olabilecek ayilarin dahi vurulmasina karsi olan bir adamin bu vasiyetinin bile yerine getirilmemis olmasi da ayrica uzucuydu. en kotusu de, tum hayati boyunca inandigi degerleri, kuraklik neticesi ac kalmis bir ayinin temsil ettigi doganin karsi konulmaz kayitsizligiyla bulusunca, o son dakikalarinda yasamis oldugu muhtemel muthis hayalkirikligi. belki bir ihtimal o andaki olum korkusu ve adrenalin baskiniyla bu hayalkirikligini duyacak zaman bulamadi. insallah oyle olmustur.
52 entry daha
hesabın var mı? giriş yap