5 entry daha
  • horlamalar, anlamsız gülüşmeler ve filmi terkedenlerin homurdanmaları içinde heba olmuş bir filmdir ne yazık ki. festival izleyicisinin gün geçtikçe saygısızlaştığını da görmüş olduk böylece.

    --- spoiler ---

    önce üç aşk hikayesi tanımından başlayalım. üç "aşk" hikayesi miydi gördüğümüz, yoksa çaresizlik ve kaybolmuşluk duyguları içinde birbirine sığınan iki insan mıydı.. bu birbirine tutunma halinin ne kadarını aşk diye tanımlayabiliriz. üç öyküde de ortak olan, bir diğerine sığınma, bu yolla 'kendi varoluşunu tanımlama' ve yine salt bu nedenle diğerine ihtiyaç duyma hali var. evet belki aşk da bundan fazlası değildir bazen...

    ayrıca gözlerden kaçan ve bence filmin en önemli unsurlarından biri olan şey, üç öykünün de kahramanı olan kişiler. biz üç öykü boyunca iki kişinin değil, üç kişinin hikayesini izliyoruz aslında. üçüncü kadın karakter de tekrarlanıyor hikayeler boyunca. ilk bölümde, bilardo salonunda çalışan kadın (ilk mektubun yazıldığı kişi), ikincide, hamile kalarak genel evden ayrılan kadın (adamın verdiği para sayesinde) ve son bölümde adamın asıl sevgilisi (diğer kadının fotoğraflarını çektiğini görünce mekanı terk eden) hepsi aynı kişi..

    yani iki kişinin aşkından ziyede, üç kişilik ilişkilerin karmaşasına dair bir film bu. üçüncü kişinin konumu her seferine değişiyor, her seferinde başka bir bağlamda görüyoruz onu. ve bu durum göz önüne alındığı anda bambaşka şeyler söylemeye başlıyor film...

    --- spoiler ---
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap