427 entry daha
  • herhangi bir sayfasında ve o sayfanın herhangi bir yerinde ''beni anlatıyor.'' dediğimiz bir kitaptır belki de bu. bölüm bölüm ele alırsak şöyledir.

    --- spoiler ---
    1. bölüm

    1. kısım: burada oblomov'un aksi bir karakter olduğu belirtiliyor.
    hangimiz zaman zaman aksi olmuyoruz ki?

    2. kısım: hayatındaki kendi gibi olmayan insanlara karşı küçük de olsa bir kıskançlık duygusu beslendiği anlatılıyor.
    bu duygu çoğu zaman bizlerde de barınmıyor mu?

    3. kısım: gerçek bir dostu (ştolts) olduğundan, o olmadan bazı kararları tek başına alamadığı anlatılıyor.
    peki sorarım size hangimiz zor zamanlarımızda, kararsız kaldığımız anlarda en iyi dostumuza anlatıp, yardım istemeyiz ki?

    4. kısım: bu kısımda da hayatında yer alan diğer bir arkadaştan (tarantyev) bahsediliyor. ama bu kendi çıkarlarını düşünen ve karşılıksız hiçbir şey yapmayan biri olarak yaklaşıyor oblomov'a. haydi düşünün kimin hayatında yok böyle biri?

    5. kısım: bu kısımda iş hayatı ve aşk hayatına bağlı kalmaması ve yalnızlığı neden seçtiği anlatılıyor. stres ve sıkıntıya girmek istemeyişinin nedenlerinden bahsediliyor.
    sigortalı işlerimizde çalışırken stres ve sıkıntıdan kaçmak için türlü bahaneler üretenler bizler değil miyiz? peki aşka inanmayıp köşesine çekilenler kim?

    6.kısım: burada başkalarının düşüncelerini kabul etmediği, başkaları gibi olmamak için böyle olduğu ve hayal dünyasında yaşadığı belirtiliyor.
    kim istemez ki oturup kendi dünyasında yaşamayı?

    7. kısım: bu kısımda uşağı (zahar) ile olan bir dialog yer almakta. birbirlerinin dediklerinin aksini yapan, inatlaşan iki insan. bence zahar'ı oblomov'un iç sesi olarak düşünebiliriz.
    kendi kendimize ettiğimiz kavgaları bir düşünelim şimdi de. kim haklı çıkıyor kavgada?

    8. kısım: burada bahaneler devreye giriyor. bir şeyi yapmamak için üretilen bahaneler. başkaları gibi olmadığını belirterek, karşı tarafı aşağılamak olayı devreye giriyor. kendi hatasını başkasının üzerine atmak.
    insanoğlu işte bir şeyden aklanmak istediği zaman yapmıyor mu böyle şeyler?

    9. kısım: burada oblomov'un gördüğü bir rüyadan bahsediliyor. yani aslında bilinçaltından. onun böyle olmasının sebebini ailesine bağlayabiliriz rüyayı okurken.
    yetiştirilmemizde ve seçimlerimizde hangimiz ailemizin etkisi altında kalmıyoruz?

    10. kısım: yine burada uşaktan bahsediliyor. uşağın canı ne isterse onu yapmasından. oblomov'u yeri geldiği zaman övmesinden yeri geldiği zaman sövmesinden.
    7. kısımdaki gibi eğer zahar'ı iç ses olarak düşünürsek kendimizi övmemizden ve kendimize sövmemizden bahsedebiliriz burada. en son ne zaman kendimize sövdük?

    11. kısım: en yakın dostunun (ştolts) en umulmadık, en çok ihtiyaç duyulan anda aniden çıkıp gelmesi anlatılıyor.
    bir dost sadece bizi o derin uykumuzdan uyandırabilir belki de?

    2.bölüm

    1. kısım: ştolts ve oblomov'un farklı karakterlerde ve hayata bakış açılarının ne kadar zıt olduğundan bahsediliyor. insanların yetiştirilmeleri, yaşama tarzları birbirinden farklı olabilir ama bunlar dost olmalarını etkilemez diye vurgulanıyor.
    herkes dostunu bir düşünsün bakalım. ne kadar farklı değil mi?

    2. kısım: ştolts'un özellikleri ve karakteri anlatılıyor. oblomov'un yaşantısından çok farklı yaşantısı. belki de bu yüzden akıl almak için ''ştolts keşke burada olsaydı.'' diye vurguluyor sürekli.
    kim karşı taraftan farklı bir öneri duymak istemez ki?

    3. kısım: ştolts, oblomov'u evinden çıkarmak için, onu ikna etmek için dil dökmeye başlıyor. oblomov aslında burada inadına yeniliyor. ama kim için yenildiği de burada önemli bir unsur.
    bizi o dipsiz kuyumuzdan bir dost eli çıkarmıyor mu her seferinde?

    4.kısım: evet kitap karakterimiz iyileşmek, hayata dönmek istiyor ama bunu bile ertelemeye çalışıyor. ya hep ya hiçbir zaman.
    ya şimdi ya asla cümlesini kurmayan var mı?

    5. kısım: ve artık aşk çıkıp geliyor. dostunun zoruyla inadına yenilmesi ona aşkı getiriyor. kimsenin evden çıkaramadığı adamı aşk dışarıya çıkarıyor.
    aşkı için alışkanlıklarından vazgeçmeyen kim var?

    6. kısım: burada aşık olduğu kadın (olga) devreye giriyor artık. ilk temas anlatılıyor ve ilk trip. ilk temasın nasıl bir etki bıraktığı, trip yerken de nasıl çaresiz olduğu.
    aşık olduğunuz kişideki ilk temasınızı düşündünüz mü hiç ya da yediğiniz ilk tribi?

    7. kısım: artık soru işaretleri kafasında dolaşmaya başlıyor. ''benim gibi bir adamı neden sevsin? ben ona ne verebilirim ki?'' gibi sorularla meşgul ediyor kendini. ama sonra olga'nın bakışlarının çok içten olduğunu ve kendisini sevdiğine inanıyor.
    insan karşı tarafın düşüncelerini bilemediği zaman böyle sorularla meşgul edebiliyor kendini. hiç birine duygularınızı söylemeden önce böyle şeyler düşünmediniz mi?

    8. kısım: olga'nın sevgisinden artık emin. çünkü cesaretini toplayıp gereken konuşmayı yaptı ve sorularının cevabını buldu.
    sonu ne olursa olsun belki de hepimiz için gereken tek şey cesaret değil mi aslında?

    9. kısım: evet sevgisinden emin ama aşkta bir tarafın daha farklı sevdiğini de anladı bu kısımda.
    düşünün bakalım sevgililerinizi, eski sevgililerinizi, eşlerinizi sizin sevdiğiniz gibi seviyorlar mı sizi ya da sevdiler mi?

    10. kısım: burada olga'ya bir mektup yazıyor. ilişkisini bitirmekle ilgili. öz güven eksikliği, bencillik ve kaybetme korkusuyla yazılan kelimeler barınıyor.
    kaybetme korkusuyla ilişkisini çıkmaza kimler kimler sokmuyor ki?

    11. kısım: artık ilişki düzene giriyor. birbirlerine alışıyorlar. birbirlerini tanıyorlar.
    hepimizin ilişkisinde olduğu gibi aslında. zaman geçtikçe karşı tarafa alışmıyor muyuz?

    12. kısım: artık ilişki bir sonraki evreye geçiyor. evlilik kararı.
    tanışma, flört, sevgili olma ve en sonunda ikili ilişkilerin bir üst aşaması evlilik. ilişki hep bir üstünü istiyor hep. sabit kalınmıyor. bir üstünü ön göremezsek ya evleniriz ya da ayrılırız değil mi?

    3. bölüm

    1. kısım: oblomov artık bazı şeylerden emin. en çok da kendinden emin. kararlarından emin. bu emin olmanın verdiği öz güvenle artık çevresindeki insanlara onlar hakkındaki düşüncelerini çok kolay söylemeye başlıyor.
    öyle bir an geliyor ki, her şey hayatımızda düzene girip, kendimizden emin bir şekilde kararlarımızın arkasında durup, bu kararları da çevremize açıklama cesaretinde bulunabiliyoruz değil mi?

    2. kısım: evlilik için hazırlıklar yapmaya başlıyor. ama huylu huyundan da asla vazgeçmiyor. üşengeçlikten hepsini ertelemeye başlıyor.
    evet karar aldık evlenmek için peki bundan o kadar emin miydik?

    3. kısım: işleri ertelediği için ve bunları söylemediği için her şey ayağına dolanmaya başlıyor.
    belki de bazı şeylerle baş edemediğimiz zaman bunu karşı tarafa söylemeli ve bunlarla beraber başa çıkmalıyız ne dersiniz?

    4. kısım: olga'ya yalan söylemeye başlıyor. burada paranın önemli olan bir unsur olduğu belirtiliyor.
    çıkmaza düştüğümüzde yalan söylediğimiz gibi oblomov da yalan söylüyor. ve hepimizin hayatındaki paranın değeri onun da hayatında o kadar yer alıyor. para sizin için değerli değil mi yoksa?

    5. kısım: bazı şeyleri ertelediği için artık pişmanlık duymaya başlıyor.
    pişman olmayan var mıdır aramızda?

    6. kısım: daha çok yalan söylemeye başlıyor. oblomov, olga'dan kendini çekmeye başladıkça olga daha çok üstüne gidiyor.
    tipik ilişki. bir taraf kendini çekmeye başlar ve diğeri daha çok peşinden koşar. öyle değil miydi?

    7. kısım: artık ilişkide verilen sözlerin tutulmadığı dile getiriliyor olga tarafından. ama bir şekilde her şeyin üstü kapatılıyor ve ilişki kaldığı yerden devam ediyor.
    evet şimdi yine düşünelim kendi ilişkilerimizi. bir sorun çıktığında sorunu halledemeyip kapattığımız olmadı mı? sırf seviyoruz diye?

    8 ve 9. kısım: oblomov her geçen gün gerçekleri saklamaya devam ediyor. içten içe bu durumdan nasıl çıkacağını bulamıyor ve sürekli erteliyor. artık üşengeçlikten değil ne yapacağını bilemediğinden.
    deve kuşu misali hangimiz saklanmadık ki?

    10. kısım: tarantyev burada tekrar hikayeye giriyor. oblomov'un çaresizliğinden yararlanarak onu ve parasını kullanmak istiyor.
    eğer ki karşılıksız bize faydası olmayan insanları hayatımızda tutmaya devam edersek gün gelir en savunmasız anımızda bizi en olmadık yerden vururlar. sizi vurmadılar mı?

    11. kısım: olga oblomov'u değiştirmek istediğini ama değiştiremediğini ifade ediyor. oblomov ise ''beni olduğum gibi kabul et. iyi taraflarımı sev.'' diyor. ama olgamız bunu kabul etmiyor ve ayrılık artık geliyor.
    belki de bir insanı olduğu gibi ve hatalarıyla kabul etmediğimiz için ayrılıkları yaşıyoruz. bir şeyi en çirkin haliyle seversek onun güzel yönüne aşık olamaz mıyız?

    12. kısım: tabii ki kahramanımızın aşk acısı bu kısımı dolduruyor.
    aşk acısı ile ilgili bir şeyler yazmama gerek var mı? hepimiz oblomov gibi benliğimize dönüp yaşamadık mı bu acıyı?

    4. bölüm

    1. kısım: aradan zaman geçiyor ve aşk acısı diniyor. unutulmuyor ama diniyor. etrafına bir baksa oblomov ona platonik aşık olan ve onu olduğu gibi kabul eden hizmetçisini (agafya) görecek.
    acımızı yaşarken öyle kapatıyoruz ki etrafa kendimizi olacak olan güzellikleri göremiyoruz bile. siz gördünüz mü yoksa acı çekerken?

    2. kısım: acısını yaşıyor. bitiyor. ama bu sırada eski oblomov da geri gelmeye başlıyor.
    biri için eğer değişmeye çalışırsak bu gerçek bir değişim olmaz ve en sonunda eski halimize geri döneriz. gerek var mıdır biri için değişmeye?

    3. kısım: hayatını düzeltmeye çalışırken arka tarafta hala güçsüzlüğüyle beslenen arkadaşı yer almaktadır ve bundan haberi bile yoktur.
    acılar içinde kıvranırken gelecek olan kötülüğü göreniniz var mı?

    4. kısım: kadim dostumuz (ştolts) tekrar bir hikayeyle devreye giriyor. en yakın dostunun aşkını kendine aşk yaparak. olga'yı.
    bu herkesin başına gelen bir durum değil belki. ama buradan hayatımıza uyarlamamız gereken bir şey varsa, eğer kendimizi oblomov olarak görmüyorsak, ştolts gibi bir şeyi gerçekten istiyorsak, acele etmeliyiz. acele etmeyip kaç kişi kaçırdı karşısında duran fırsatı?

    5. kısım: ştolts her şeyini yoluna koyarken oblomov her şeyini satmaya başlıyor. burada bir kıyaslama var aslında. eğer kelimesi var. eğer oblomov aceleci davransaydı belki her şey daha güzel olacaktı onun için.
    kaçımız yavaş hareket ederek hayatlarımızın fırsatlarını kaçırmadık ki?

    6. kısım: olga eski aşkının en yakın arkadaşıyla evleniyor. ştolts bunu itiraf ediyor. ve kahramanımız bunu büyük bir olgunlukla karşılıyor. olga'nın mutlu olduğuna çok seviniyor ama onu görmekten de kaçıyor.
    evet yapamadığımız temel şeylerden biri. belki de biz bir yere kadar oblomov olabiliyoruz. eski sevgilisinin mutluluğunu isteyen kaç kişi var? elbette var ama o kadar az ki. iyi dileklerle sevgiliyi uğurlayan kaç kişiyiz?

    7. kısım: ştolts artık kötü çevresi konusunda oblomov'un gözünü açıyor. belki yıllar sonra ama sonunda kan emici kitleden kurtuluyor.
    belki her şeyin baştan beri farkındayız ama biri gelip somut örneklerle anlatmadığı sürece kendimizi bir başkasına kullandırmaya devam ediyoruz. sonunda bir aydınlanma ve hayattan çıkarılan kişiler olmuyor mu?

    8. kısım: olga ve ştolts güzel evliliklerine yıllarca devam ediyorlar. ama olgacığımız bir depresyona giriyor. çünkü eşi onun için mükemmel ve onu değiştirmek için uğraşmasına gerek yok. burada oblomov'a bir özlem duyuyor aslında. onu görmek istiyor.
    her insan için bir uğraş mı gerekiyor? oblomov gibi kimse kimseyi olduğu gibi kabul etmiyor mu?

    9. kısım: kahramanımız yıllardır kendini eve kapattı. inme indi. sol ayağı işlevini kaybetti. agafya hep yanında. onu olduğu gibi sevdi. ştolts yine evden çıkarmaya gitti ve oblomov artık bunun için çok geç olduğunu belirtti.
    belki de bizi biz olduğumuz için seven insanla hayatımızı birleştirmeliyiz. çok geç olan şeyler için de başkalarına ısrar etmek neden?

    10. kısım: kahramanımız öldü. arkasından yas tutan da onu olduğu gibi seven karısı oldu.
    gidenin arkasından üzülen her şeyiyle seven kişi oluyor. bir şeyi her hali ile sevdiniz mi hiç?

    11. kısım: zahar burada oblomov'un özetini söylüyor. ''zekaca kimseden aşağı değildi. tertemiz, billur gibi bir ruhu vardı. asil heyecanları olan bir insandı. ama hiçbir şey yapmadı.''
    aslında kendi çabalarıyla çok şey yaptı ama kimse çabasını fark etmedi.

    --- spoiler ---

    şimdi kim diyebilir ki oblomov ya da oblomov'un hayatına giren insanlar gibi değilim. hem oblomov'dan hem de hayatındakilerden hepimiz bir parçamızı bulmuyor muyuz bu kitapta? hangimiz olgalık yapmadık ya da ştolts olmadık ki? belki de oblomov'un ta kendisiydik bilemedik.
390 entry daha
hesabın var mı? giriş yap