4 entry daha
  • nobel ödülü kazanan ilk ve tek bilimkurgu yapıtıdır.

    nisan ayında filmi sayesinde haberim oldu kendisinden. daha önce bilimkurgu şiiri diye bir edebiyat kategorisi olduğundan habersizdim, film yönetmenine ve yapımcılarına teşekkür ediyorum.

    evet aynen dediğim gibi 100 küsür sayfalık bilimkurgu şiiridir bu. roman değil, öykü değil, bildiğin şiir. harry martinson'ın 1956'da yayınladığı, üstelik nobel kazandığı, zamanında isveç'in gururla okuma listelerine koyduğu yapıt.

    günümüzde neden unutulduğuna yönelik biraz araştırma yaptım. bunun arkasında yapıtın insanın varoluşunu felsefi olarak gidebileceği en son noktaya kadar götürmüş ve orada nihai anlamsızlığa vardırmış olmasının yanı sıra, aldığı nobel ödülünün zamanında (martinson'un nobel jürisinde yer almış olması sebebiyle) büyük gürültü koparması, isveç edebiyat çevrelerinin yıllar içinde martinson'a cephe alıp onu yalnızlaştırması ve nihayetinde intiharına yol açması gibi oldukça karmaşık sebepler var. isveç devletine ait internet sitesindeki en ünlü 10 isveççe edebi yapıt arasında aniara artık yer almıyor. ülkenin bu konuda halen ne kadar uçlarda dolaştığını göstermesi açısından beni çok şaşırttı.

    aniara iki kez ingilizceye çevrilmiş. ilk cevrimi 1960'larda. bu basıma ulasmak neredeyse imkansız, çünkü ancak özel izinle girilebilen arsivlerde bulunuyor veya üniversite kütüphanelerinde yine kısıtlı bir izinle erisilen bölümlerde yer alıyor. sahaflarda bulmak artık imkansız. ikinci ve son çevrimi 1999'da. ancak bu basım da çok eski sayılmasa da artık piyasada bulunmuyor ve altın değerinde. öyle ki kopyası sahaflarda 200 dolardan açılıyor ve 600 dolarlara kadar gidiyor. beni şaşırtan ikinci şey bu oldu. adeta kitaba ve içeriğine erişimin engellenmesi gibi bir durum var. isveç'te bile isveççe yeni baskısı yok, ingilizceye çevrimi gibi bir durum da söz konusu değil. fransızca, ispanyolca ve çince (evet çince) üç baskısı var sadece. ingilizce ilk çevrimi daha siirsel ve orjinal metinden lisan duzleminde daha ozgur, lirik anlamda ingiliz edebiyatına daha yakın, daha kolay okunur ve akıcı (ki bu açıdan bayagı elestiri almıs). ikinci çevrimi profesörler yapmıs ve orjinal metine kelime bazında baglı kalmıslar. bu da yapıtı bir siirden çok yer yer çok üst düzey akademik bir metine dönüstürmüs. okuması zor, içerdigi çok sayıda referans yüzünden ilk bakısta kavraması zor ve hatta çok kuru ve sıkıcı.

    kitabı (ikinci çeviri) ödünç alıp okudum. başta yazdığım gibi hiç daha önce böyle bir tür kitap okumamışım, o açıdan müthiş etkileyici bir kere. diğer etkileyici tarafı ise insanın varoluşunun ve hayatın insana sunduğu tüm seçeneklerin (seks, siyaset, sosyoloji, din, felsefe, eğlence, spor, bilim ve edebiyatın) büyüklüğü insan beyni tarafından kavranamayan bir evren karşısında uzaydaki bir tozdan farkı olmadığı ve tamamen önemsiz ve değersiz olduğunu adım adım anlatması. okuyucu olarak zaten bunun farkındayım ama yazarın elinden tutarak yavaş yavaş bu nihai sona ulaşmak hikayenin duygusal gücünü maksimuma ulaştırmış. bunun dısında, martinson'ın dörtlükleri/kıtaları bir oturusta degil degisik tarihlerde (bazılarının arasında yıl farkı var) yazıp sonradan birlestirmis olmasının verdigi gercekten tuhaf ve okuması zor bir metin bu. anlam bütünlük arz etse de bölümler arasında (okuyucu acısından) ciddi kopukluklar var. yer yer yogun tarihsel alegoriler ve göndermeler içermesi sebebiyle bunlara vakıf olmayan birinin metni tek seferde kavraması çok zor. bir de üstüne (bence) tat vermeyen bir akademik çeviri eklenince saç bas yoldurması olası. evet tür bilimkurgu siiri belki ama bu kesinlikle bir siir tadında degil.

    filme gelince.... bazı yerlerini çok sevdim (özellikle mima'nın görsel tasarımı bir harika). kurgusunu biraz takır tukur buldum. iskandinav sineması kolay ve akıcı bir film deneyimi sunmaz zaten. ama burada akıcılık özellikle zaman atlamaları da eklenince iyice pürüzlü olmuş (metindeki kopuklukları görsel olarak izlemek ilginç bir deneyim). yapıta gayet sadık kalınmış (ve hatta bazı karakterlerin hikayeleri metne saygısızlık etmeden güzelce gelistirilmis), ama bence ancak kitabı okuyan biri film ile birlikte daha doyurucu ve kapsamlı bir deneyim elde edebilir. çünkü bazı noktaların içi yeterince doldurulmadan hızlı hızlı geçiliyor, bazı noktalar ise kitaptan daha iyi anlatılıyor ve açıklanıyor (örnegin gemide üretilen ve ana besin kaynagı olan yesil yosunun kahverengiye dönmesinin saglık açısından riskli olmasının sonuçlarını filmde bizzat izliyoruz). uzay sahnelerindeki bilgisayar tasarımları hoş ve yıldızların, galaksilerin görüldüğü sahneler bana melancholia'yı anımsattı. günümüzün aptal seyircisi için çok üst düzey bir bilimkurgu bu. zor bir film olmasına rağmen çok beğendim ve aylardır aklımdan çıkmıyor.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap