1941 entry daha
  • bugün tanpınar’ın bursa’da zaman’ıyla uşaklı’nın bursa’da akşam’ını karşılaştırma haddinde bulundum. bulunmayı geçtim entry bile giriyorum. akıl fikir verin bana.

    şunu baştan söyleyeyim 17 yıldır bursa’da yaşıyorum ve merkezde olmamama rağmen aşığıyım. tanpınar ise gözüm gibi baktığım kitapların sahibidir, romanda baş tacımdır. ömer bedrettin’in bursa şiirini görünce acaba dedim, acaba tanpınar’dan daha mı güzel anlatmış bursa’yı?

    açtım iki şiiri de. durmadan fark arıyorum üstünlük arıyorum. başta uşaklı güzel geliyor sonra tanpınar. diyorum yaahu koskoca tanpınar, şiirin üstüne titreyen tanpınar, tabii ki daha iyi yazmıştır. gelgelelim ne eleştirmenim ne de edebiyata çok hakimim.

    serin kafayla baktığımda şunu fark ettim, tanpınar şairliği tanpınar romancılığı kadar iyi değil. bütün bir eserde ancak bir iki mısrayı seçip alınca güzelliği ortaya çıkıyor. bütün değil, parça güzelliği. hiç yoktan bu şiir için bu böyle. evrensel bir şiir bursa’da zaman. adından da anlaşılacağı gibi zaman kavramı çok daha göz önünde üstelik sembolikliğini doruk noktasına çıkardığı eseri. asilliğinin imzası. sözün özü bursa’yı karşılaştırdığım için ikinci plana atmak zorunda kaldım. diğer kulvarlardaysa yarıştırılamaz bile.

    ömer bedrettin’i yalanım olmasın çok tanımam. birkaç şiirini okumuştum sorularda orada burada. bursa’ya daha somut yaklaşmış, bildiğimdendir belki okuyunca geçirdiğim güzel geceler aklıma geldi. gezdiğim dolaştığım kubbeleri, azıcık da olsa yeşil kalmış yerleri, her zaman tepeden gözüken ayı -bursa’da ay asla dağların binaların ardına kaçmaz hep göz önündedir- daha net hissettim. o içimizi titreten kelimeler, imgeler yok.

    ahmet hamdi tanpınar; yahya kemal ve haşim’den oldukça etkilendiği için tam anlamıyla sembolist bir yazardır. adının anıldığı kavramlardan anlaşıldığı üzre karmaşık ve katmanlı bir kalemi vardır. öz şiircidir, sanatı sanat için yapar ve dili sade değildir. düz yazılarını bile şiir gibi kafiyeyle yazar. adamdır özetle.

    ömer bedrettin uşaklı son dönemlerinde sembolist tüm şairler* gibi fransız edebiyatı’ndan yararlanmıştır. öz, sade, izlenimci ve toplumsal duyarlılığı esas alan bir yazım tarzı vardır. ölüm, yalnızlık, memleket, doğa temasını da kullanır. çoğu şiiri* bestelenmiştir.

    daha net anlaşılsın, benzer ve farklı yönleri daha belirgin olsun diye ufacık bir not vermek istedim.

    söz sizin meydan sizin, ikisini de bırakıyorum aşağıya.

    bursa’da zaman
    bursa'da bir eski cami avlusu,
    küçük şadırvanda şakırdıyan su;
    orhan zamanından kalma bir duvar...
    onunla bir yaşta ihtiyar çınar
    eliyor dört yana sakin bir günü.
    bir rüyadan arta kalmanın hüznü
    içinde gülüyor bana derinden.
    yüzlerce çeşmenin serinliğinden
    ovanın yeşili göğün mavisi
    ve mimarîlerin en ilâhisi.

    bir zafer müjdesi burda her isim:
    sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
    yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
    hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
    güvercin bakışlı sessizlik bile
    çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
    gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
    muradiye, sabrın acı meyvası,
    ömrünün timsali beyaz nilüfer,
    türbeler, camiler, eski bahçeler,
    şanlı hikâyesi binlerce erin
    sesi nabzım olmuş hengâmelerin
    nakleder yâdını gelen geçene.

    bu hayâle uyur bursa her gece,
    her şafak onunla uyanır, güler
    gümüş aydınlıkta serviler, güller
    serin hülyasıyla çeşmelerinin.
    başındayım sanki bir mucizenin,
    su sesi ve kanat şakırtılarından
    billûr bir âvize bursa'da zaman.

    yeşil türbesini gezdik dün akşam,
    duyduk bir musikî gibi zamandan
    çinilere sinmiş kur'an sesini.
    fetih günlerinin saf neşesini
    aydınlanmış buldum tebessümünle.

    isterdim bu eski yerde seninle
    başbaşa uyumak son uykumuzu,
    bu hayâl içinde... ve ufkumuzu
    çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
    havayı dolduran uhrevî âhenk..
    bir ilâh uykusu olur elbette
    ölüm bu tılsımlı ebediyette,
    belki de rüyâsı bu cetlerin,
    beyaz bahçesinde su seslerinin.

    bursa’da akşam
    bu gün de sonbahardan süzülüp doğdu akşam
    dağların yere indi koyu serin gölgesi.
    uludağ etekleri al ipekten bu akşam
    düştü yeşil ovaya kubbelerin gölgesi.

    ufuklarda bu akşam ne sis var, ne bulut var
    selvilerin içinde bir alev emir sultan.
    içten dualar gibi geçiyor sanki rüzgar
    bir ilahi adaya benzeyen yıldırım'dan.

    orada ince yollar gölgeleniyor işte
    karşıdan renk içinde solgun ay görünüyor.
    güneşin son nurundan bir damlacık içmiş de
    şu karşıki kulübe bir saray görünüyor.

    gözlerine vurunca kubbelerin gölgesi
    öz cenneti gönlümle seyrettim ben bu akşam.
    göklerde ne bir nefes, ne de bir kanat sesi
    uludağ etekleri al ipekten bu akşam...
2906 entry daha
hesabın var mı? giriş yap