19 entry daha
  • yapanlari alkislasam da bu kadar ovguyu kesinlikle haketmedigini dusunuyorum. bir belgeselin konusunun guzel, durusunun da dogru olmasi onun sahane bir belgesel olmasina yetmeyebilir. benim buna elestirilerim iki yonde, ideolojik zayiflik ve belgesel teknigi, sira sira aklimda kalanlari yazayim:

    ilkin belgeselin baslari tamamen harala gurele. biri bir laf ediyor, son soyledigi kelimenin yaptigi cagrisimla bir animasyon, hop iki saniye sonra baska birine cut, o bir laf ediyor, baska bir animasyon. beynim allak bullak oldu, zaten vermisiz parayi sinemaya, dvdye bir yere gittigimiz yok, ne geregi var boyle ilgi cekme hareketlerine.

    sonra corporation tarihine basliyoruz ama sirketlerin cogalmasindan ziyade bunlarin kisi haklari edinmelerinden bahsediliyor. neyse, bu da gercekten ilginc bir konu, ozellikle de bu haklarin aslinda siyahlara verilmek icin 14. amendment olarak supreme courttan gectigini dusununce. cunku ilgili kanunla 288 sirket kisi hakki almisken, sadece 19 siyah basvurmus. tamam eyvallah, ama nerede sirketlerin kisi haklarina sahip olmasinin iyi/kotu yanlari? yani neden olmasinlar?

    belgesel buna cevap niteliginde "bunlar kisi hakki almislar ama vicdan sahibi kisiler degiller" diyerek karsilik veriyor zira herhangi bir birey de vicdan sahibi olmayabilir, bunu garanti edemezsin, kanunlar da bu yuzden var. eger kisi haklarin edinmis sirketler yasa onunde kisilerden daha ayricalikli olsalardi bu vicdan micdan olayi isin icine girerdi.

    sonra geliyoruz sweatshoplara. hakikaten onemli bir konu, buyuk sirketlerin ucuz isgucunden istifade ederek zenginlesmeleri. gerci buna somuru demek istemiyorum cunku o calisanlarin daha iyi bir alternatifleri yok; sorun da burada zaten, nike'in savunmasi halihazirda kurtarici olarak gittigi komuniteye bir iyilik yapiyor olduklari. biz de diyoruz ki bu, 100 dolara satilan seyler icin 30 sent iscilik parasi odenmesini hakli cikaramaz. mesela daha esitlikci bir ahlak standardinin kanunlar yardimiyla zorla oturtulmasi lazim. fakat belgesel bunlari tartismiyor, bir tane fikir yok bu dilemmayla ilgili, onun yerine calisanlarini umursamayan ceo modeline odaklaniliyor michael moore esliginde. halbuki o ceo iscilerini umursayip avustralya acik yerine fabrikalarini gezmeye gitse sistemin genelinde ne degisecek; onemli olan butun bu serbest pazar kulturunun yapisi.

    noam chomskyi cikardilar diye sanmistim ki biraz anarsizme girecekler, yerel organik girisimlerin bu cokuluslu sirketleri yerinden etmeleri gerektiginden filan bahsedecekler, o taraftan da ses cikmadi. chomskyle roportaj yapmissin, koya koya herkesin bildigi uc bes cumleyi secip koymussun.

    bunlarla ugrasip sirketlesmenin cigerine saldirmak yerine, reklamcilik teknikleri gibi ikinci dereceden onemli konularla zaman harcaniyor. yani ismi corporation olan bir belgeselin ana konusu bu olmamali, yine de bu ornekler de ilgincti, marka yaratmayla ilgili naomi kleinin (sac stilinin hastasiyim) soyledikleri ve undercover marketing gibi stratejiler.

    bunlarin yaninda sirketlerle medya arasindaki iliskinin islenmesi guzeldi, tabii ki fox newsun da arada kaynatilmasi bir tasla iki kus olmus. yine de daha onemli bir konu olan, diger gazetelerin ve yayin organlarinin tonunu belirleyen associated press gibi newsfeedler veya new york times veya washington post gibi gundem belirleyen gazetelerin bu sistemdeki yerine deginilmemis. manufacturing consentte yapilan, devletler yerine sirketler baglaminda burada da yapilabilirdi.

    yine baska bir eksik nokta, bolivyanin en buyuk ucuncu sehrinin su sisteminin finansmaniyla, dunya bankasinin ve bechtel'in iliskileri. belki de koca belgeselin en carpici ornegi ama ikinci bir kez izleyin bakin, konu hakkinda hicbir bilgi alamiyoruz. bechtel ne diyor, bunu nasil savunuyor, dunya bankasi tam olarak ne demis, devlet yagmur sularini bile yasaklarken hangi gerekceleri one surmus, suya bicilen fiyat gelirin kacta kaci ve daha onemlisi, sadece bir cumle icinde isimleri gecen diger endustrilerdeki ozellestirmeler ne durumda, hepsi mi yabanci kapitalle finanse edilmisler, yerel sirketlere subcontract yapilmis mi? kisacasi bilgilendirmiyor, haberdar ediyor sadece. boyle boyle olmus diyen ama nedenini, nasilini anlatmayan bir yapimi da yapilabilecek en iyi belgesel diye nitelendiremem.

    keza "hayati patentleme" ornegi. ilac sanayinin ve biyoteknoloji firmalarinin bir kez verilen bir imtiyazi istismar ederek 7 sene icinde insan disindaki tum yasam formlarina patent alabilme hakki alabilmeleri ilginc ama burada konunun ozu mikroplarin patentlenmesinden ziyade patent olayinin kendisinde. sonucta yasayan hicbirsey patentlenemez dersen yarin oburgun genetik muhendisliginin gelismeleri ortasinda yasamin ne oldugunu tanimlamak zorunda kalirsin ve eninde sonunda geri adim atarsin. halbuki anti-kapitalist tandansli bir belgesel, sadece bir ornege takilip kalacagina patent yasalarinin genelde ne kadar gerzekce ve bencilce duzenlendiginden bahsetmeliydi kisa da olsa.

    yine aklimda kalmis bir ornek, nazi hukumeti ve ibm arasindaki iliskiden, sirketlerin kar ugruna kotu adamlarla da calisabildigi genellemesinin yapilmasi. evet, ibm konusunda haklilar, cunku punchcard teknolojisi bir tek onlarda vardi, ote yandan fantanin durumu bambaska. sonucta alman halki her halukarda birseyler icecek, bir amerikan sirketinin bunu parsellemesi ve nazi ekonomisinden para kaldirip kendi ulkesine goturmesi olsa olsa hizmettir ayni mantikla bakarsak. halbuki belgesel bu konularda tek kelime etmemis.

    herseyden onemlisi vizyon eksikligiydi; 2 saat 20 dakikalik bir yapimda en azindan 15 dakikayi kapitalizmin ve sinirsiz ozel tesebbusun alternatiflerine ayirmak, bu alternatiflere nasil ulasilabileceginden bahsetmek cok sey istemek degil ki. buna en cok yakinsayan sey, hali ureticisinin "aydinlanip", kendi kendine yetebilmek icin caba harcamasi (cevre kirliligi baglaminda) ki bu da daha once degindigimiz benevolent ceo modelinden oteye bir cozum oneremiyor. konuyu anarsist dusuncelere baglayabilseler ve bu idealleri gerceklestirmek icin daha gercekci kisa vade taktikler uzerinde ornekleri temellendirselerdi mukemmel bir belgesel olabilirdi
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap